Gündem Vefat eden kardeşimize karşı görevlerimiz

Vefat eden kardeşimize karşı görevlerimiz

16.06.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:

İslam inancı bakımından ölüm bir son değil, yeni bir hayatın başlangıcıdır. Vefat eden bir Müslüman’a karşı diğer Müslümanların yerine getirmeleri gereken birtakım dini sorumluluklar vardır

Vefat eden kardeşimize  karşı görevlerimiz

Ölüm, yeryüzündeki bütün canlılar için geçerli olan ilahi bir kanundur. Bu nedenle onu değiştirmeye yüce Allah’tan başka hiç kimsenin gücü yetmez. İslam inancı bakımından ölüm bir son değil, yeni bir hayatın başlangıcıdır. İnsan ne zaman, nerede ve nasıl öleceğini bilmediğine göre her an ölüme hazır olmalıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v) ölümü unutmamayı, Allah’ın razı olduğu iş ve davranışlarla ona hazırlanmayı ve Allah’ın rahmetinden ümit kesmemeyi tavsiye etmiştir.
Vefat eden bir Müslüman’a karşı diğer Müslümanların yerine getirmeleri gereken bir takım dini sorumluluklar vardır. Son nefesine yaklaşmış ve ölmek üzere kişinin ebedi yolculuğa ruhen hazırlanmasına yardımcı olunmalıdır. Hastaya söylenecek sözlere dikkat edilmeli, onu ümitsizliğe düşürücü, gönül kırıcı sözlerden kaçınılmalı, yanında kelime-i tevhid ve kelime-i şehâdet okumalıdır. Sevgili Peygamberimiz “Kimin son sözü ‘Lâ ilâhe illallah’ olursa, o kişi cennete girer” buyurmuştur. Ancak kişiye söylemesi için ısrar edilmemelidir.
Yakınlarını, sevdiklerini kaybeden insanların üzülmemesi mümkün değildir. Ancak ölünün arkasından yüksek sesle ağlamak, isyana varacak davranışlarda bulunmak ve uzun süre yas tutmak dinimizce hoş karşılanmamıştır.
‘O kimse bizden değildir’
Allah Resulü (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “(Ölenlerin ardından) avuç içi ile yanaklarını döven, yakalarını yırtan ve cahiliye adeti olarak bağırıp feryat eden kimse bizden değildir.” Ölüm haberini alanların, “…Allah’tan geldik Allah’a döneceğiz” (el-Bakara 2/156) ayetini okumaları öğütlenmiştir.
Vefat eden kişiye son duayı yapmak üzere cenaze namazının kılınması diğer Müslümanlar için farz-ı kifâyedir. Cenaze namazında başlangıç tekbirinden başka, üç tekbir bulunmaktadır. İlk tekbirden sonra Sübhâneke duası “ve celle senâüke” cümlesiyle birlikte okunur. Daha sonra eller kaldırılmadan ikinci tekbir alınır. Bu tekbirden sonra “Allahümme salli” ve “Allahümme bârik” duaları, üçüncü tekbirin ardından da cenaze namazı duası okunur. Cenaze namazı esas itibariyle bir duadan ibaret olduğu için, bu duaları Arapça okumak şart değildir. İsteyen kendi dilindeki anlamlarını okuyabileceği gibi, benzer anlamda başka dualar da edebilir. “Rabbenâ âtinâ” duası bu dualardan biridir. Ayrıca “Allahım beni, bu ölüyü ve bütün müminleri bağışla” şeklinde de dua edilebilir. Dördüncü tekbir alındıktan sonra sağa ve sola selâm verilir.
Cenazenin namazının kılınacağı yere ve kabristana taşınmasına katılmak sünnettir. Yoldan geçen bir cenaze gördüğümüzde ayağa kalkmamız da ona karşı saygımızın bir ifadesidir. Cenaze taşınırken arkasından veya önünden sessizce yürünür. Cenazeyi kabre götürenlerin ölümü, âhireti ve Allah’ı düşünmeleri, dünyevî meseleleri konuşmamaları, gülmemeleri bu görevin adabındandır. Alkışlamak, slogan atmak uygun değildir.
Güzel hatıraları yâd edin
Yakını vefat eden bir kimseye baş sağlığı dileme ve tesellide bulunma amacıyla taziyede bulunmak önemli bir görevdir. Peygamber Efendimiz, “Başına bir musibet gelene taziye ziyaretinde bulunan kimseye musibete uğrayanın sevabı kadar sevap verilir” buyurmuştur (İbn Mâce, Cenâiz, 56). Baş sağlığı için birçok kişinin gelebileceği dikkate alınarak taziye yerinde fazla kalmak ve boş sözler konuşmak uygun değildir. Cenaze evine komşuların ve akrabaların cenaze yakınlarına ve taziye için gelenlere ikram edilmek üzere yemek götürmesi tavsiye edilmiştir. Allah Resûlü’nün ölenler hakkında çirkin sözler söylemeyi yasaklayan, ölüleri iyilikle anmayı emreden hadislerine göre taziye için gelenler ölünün iyi taraflarından bahseder, güzel hatıraları yâd eder. Sevabı ölen kimsenin ruhuna bağışlanmak üzere hayır-hasenat yapılabileceği gibi çeşitli vesilelerle dua da edilebilir.

Ankara Kocatepe Camii

Cumhuriyet’ten sonra inşa edilen en büyük camidir. Başkent Ankara’da Çankaya’dadır. Cami için ilk olarak 1944’te çalışmalar başlatıldı. 1957 yılında merhum Başbakan Adnan Menderes’in direktifi ile Kocatepe’de bu cami ve diyanet sitesi yapılması uygun bulundu. Birinci proje sırasında temeli atılan Diyanet hizmet binası, 1964 yılında tamamlandı. 1967 yılında açılan ikinci proje yarışması neticesinde aynı yıl caminin temeli atıldı. İki sene sonra alt katı ibadete açıldı. 1981 yılında Diyanet Vakfı’na devredilen cami inşaatı, 1986’da tamamlanarak ibadete açıldı.
16. yüzyıl estetiği ile 20. yüzyıl teknolojisi birleştirilerek inşa edilen cami, dört minaresi ile Selimiye’yi, merkezi ve yarım kubbeleri ile Sultanahmet Camii’ni hatırlatır. 64x67 m (4288 m2) ölçüsündeki caminin harem kısmı, 48.5 metre yüksekliğinde, 25.5 metre çapında bir kubbe ile örtülüdür. Ana kubbe etrafında 4 yarım kubbe vardır. Bu yarım kubbeler, 12 kubbeyle genişletilmiştir. Kubbeler kurşunla kaplatılmıştır. 2400 m2’lik alanı kaplayan revaklı avlu 26 kubbe ile örtülüdür. Bir ana 4 yan kapısı vardır.
Modern bir konferans salonu, otopark, süpermarket, idari büro gibi yan bölümleri, gasilhaneleri ve sebilleriyle cami, modern mimariye göre klasik üslupla inşa edilmiştir.

Cenazeyle ilgili yanlış davranışlar

Cenaze ile ilgili dini merasimlere zaman zaman bid‘at ve hurafelerin karıştığı görülmektedir. Cenazenin yaşayanlara yönelik amaçlarından biri ölümü hatırlamak, ahiret âlemini düşünmek ve ibret almaktır. Bu amaca zarar vereceği endişesiyle cenaze töreninde yüksek sesle Kuran okumak, tekbir getirmek bile bazı alimlerce hoş karşılanmamıştır. Dolayısıyla, cenaze hizmetlerinde tevazu ve samimi davranışlar hakim olmalı, gösteriş ve israftan kaçınılmalıdır.
Ölüm münasebetiyle Kuran okunmasının, okuyan için sevaba vesile olabileceği gibi ölene de fayda sağlayacağı umulmaktadır. Ancak bunun başkasına para ile yaptırılması ve Kuran okuyanların Allah rızasını değil parayı amaçlaması, fiilin ibadet olma niteliğini ortadan kaldırmaktadır.
Ayrıca ölünün yedinci, kırkıncı veya elli ikinci gecesi gibi belli gün ve gecelerde düzenlenen mevlit ve hatimler hususunda da Kuran’a veya hadislere dayanan herhangi bir bilgi ve tavsiye mevcut değildir. Kabrin yanında namaz kılmak, üzerine mescid inşa etmek, buralarda mum yakmak ve bez bağlamak, bir kısmı geçmiş dinlerin kalıntısı olan bid‘atlardandır.

İKİ soru - İKİ cevap

Geçimini maaş veya ücretle sağlayanlara zekât verilebilir mi?
Belirli bir geliri bulunduğu halde, bu geliriyle asgari temel ihtiyaçlarını karşılayamayan veya temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra elinde 80.18 gram altın veya bu değerde bir mal bulunmayan kişilere zekât verilebilir. Bu kişilerin ücretli memur, esnaf veya işsiz olması fark etmez. Ancak bu kadar malı olmasa bile kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek durumda olanların, zekât verirken daha yoksul kişilere öncelik vermesi uygun olur.
n Ticaret veya yatırım amaçlı alınan taşınmaz mallar için zekât vermek gerekir mi?
Ticaret maksadıyla elde bulundurulan taşınmaz mallar zekâta tabidir. Ticarî amaçlı olarak alıp satılan taşınmaz mallar da bu kapsamda yer alır. Buna göre, büro ve mesken gibi kullanım amaçlı olmayıp alıp satmak amacı ile kişilerin ellerinde bulundurdukları taşınmazların, bir yıllık borçları çıktıktan sonra değerleri nisap miktarına ulaşmış ve üzerinden bir yıl geçmiş ise kırkta bir (yüzde 2.5) oranında zekâtının verilmesi gerekir.
Ticaret veya yatırım amaçlı yani daha sonra değerlenince satmak üzere alınmış olan taşınmazların zekâtları her yıl piyasa değerleri üzerinden verilir. Ev, dükkân, tarla veya bağ-bahçe yapma niyetiyle satın alınan arsalar ise zekâta tâbi değildir.

?
İftar duası
“Allah’ım! Senin rızan için oruç tuttuk, senin verdiğin rızıkla orucumuzu açtık, bizden kabul buyur; çünkü sen her şeyi işiten ve bilensin.”
?

?
Bir ayet
“İnananların gönüllerinin Allah’ı anması ve O’ndan inen gerçeğe içten bağlanması zamanı daha gelmedi mi? Müminler, daha önce kendilerine kitap verilip de, üzerlerinden uzun zaman geçmesi yüzünden kalpleri katılaşan kimseler gibi olmasınlar.” (el-Hadîd 57/16).
?

?
Bir hadis
“İnsanları doğru yola çağıran kimseye, kendisine uyanların sevabı gibi sevap verilir. Ona uyanların sevaplarından da hiçbir şey eksilmez. Başkalarını sapıklığa çağıran kimseye de, kendisine uyanların günahı gibi günah verilir. Ona uyanların günahlarından da hiçbir şey eksilmez.” (Müslim, İlim, 16).
?

Kuran’dan bir dua
“Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım! Onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.” (el-Mü’minûn, 23/9798)

Sorularınız için: kyasaroglu@gmail.com