Vitrin Ekmek ve kruvasanlar çok lezzetli!

Ekmek ve kruvasanlar çok lezzetli!

14.03.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ekmek ve kruvasanlar çok lezzetli!

Ekmek ve kruvasanlar çok lezzetli
14 Mart 1998
Fevziye AKSOY Pastanesinde birçok çeşit ekmek, kruvasan ve pasta satan Paul, kafe olarak da çok hoş bir mekan.

Geçen yıl Etiler'de açılan Paul'e gitmek, bana ancak iki hafta evvel bir pazar günü nasip oldu. Kafeyi beş kişilik bir grup halinde pazar kahvaltısı yapmak üzere istila ettik. Paul'ün binası bahçeli, şirin bir villa. Mekana girdiğimde burnuma inanılmaz derecede iştah kabartan ekmek ve pasta çeşitlerinin kokuları geldi. Bunların görüntüsü ise omzumda oturan küçük obur şeytanı hop oturtup hop kaldırmaya yetti. Küçük şeytan kulağıma "Üf, bunlar ne biçim yenir," şeklinde mesajlar verirken, diğer omzumdaki melek de "Kendine hakim ol, yoksa sabah sabah mide fesatından gidersin," diyordu. Açlıktan ne meleği ne de şeytanı kaale alacak halim kalmıştı. Kendimi arkadaşlarımla birlikte bahçedeki en çok güneş gören masaya attım. Çok şık kıyafetli ama güleryüzlülük kavramını nedense yitirmiş bir servis elemanı tarafından getirilen mönüyü ilgiyle incelemeye başladım.
Mönüde iki çeşit kahvaltı, bir sürü omlet ile kiş çeşidi, pastalar, sandviçler ve daha neler neler vardı. İçimden Paul yönetimine kızıp, kardeşim, kulağa bu kadar hoş gelen çok şey arasından bana sabah sabah seçim yaptırmanız büyük bir haksızlık, diye homurdanıp durdum. Bu arada melekçiğim bana kahvaltıya gelmiş olduğumu hatırlattı. Yemek konularına gelince genellikle şeytana uymama rağmen, o gün meleği dinleyip kahvaltılardan birini seçmeye karar verdim. Mönüdeki soğuk kahvaltı peynirden jambona, reçelden portakal suyuna ve ekmek ile kruvasana kadar her şeyi içerdiği için kararım o yönde gelişti. Sıcak kahvaltı ise sahanda yumurta, peynir ve reçel gibi malzemeler ihtiva ediyor. Hepimiz istediğimiz kahvaltı ve içecekleri nihayetinde söyleyerek, sipariş konusunda geciktiğimiz için memnuniyetsizliği yüz ifadesinden belli olan servis elemanımızı çektiği çileden kurtardık. Kahvaltı tabağım başka bir servis elemanı tarafından, bizimki görünürde olmadığından, bahçede biraz gezdirildikten sonra sonunda geldi. Ama gelince açıkçası hayal kırıklığına uğradım. Doğrusu Paul gibi bir kafeden bu kadar zayıf bir kahvaltı tabağı, özellikle de son derece lezzetsiz bir jambon sunmasını beklemezdim. Ancak bir sepette sunulan inanılmaz taze ve lezzetli zeytinli ekmekler, nefis kruvasanlar ve üzümlü çörekler biraz olsun üzüntümü alabildi. Bu arada kahve, kapuçino ve çaylar çok kaliteliydi. Fakat masadaki süt ve şeker eksikliği canımızı sıkmadı diyemem. Bir arkadaşımızın istemiş olduğu peynirli sandviç hiç itina gösterilmeksizin sadece bir tabağın üzerine konulmuş ve hala streç filme sarılı bir şekilde geldiğinde ise kızmamak için kendimi zor tuttum. Bu kadar güzel, inanılmaz lezzetli ürünler imal eden bir pastanesi olan bir mekanda bu tip aksaklıkların olması akıl alacak gibi değil. Yöneticilerin bu aksaklıkları en kısa sürede gidereceklerini ve bizleri o güzel pasta, omlet ve kiş çeşitlerinden mahrum etmeyeceklerini ümit ediyorum. Zira bu konular düzeldiği takdirde Paul'ün dört dörtlük bir mekan olacağına inanıyorum. Paul'de bir şeyler atıştırmanın kişi başı bedeli ise 1.5 ila 5 milyon lira arasında.

Paul
Nispetiye Cad., No: 29, Etiler
Tel: 0212 263 54 07

AVOKADOLU SOMON TAVA
Hazırlanış süresi: 25 dakika
Pişirme süresi: 10 dakika
Porsiyon adedi: 4 kişilik
Malzemesi:
* Yarım kilo somon fileto (kuyruk kesimi olmayacak)
* 2 çorba kaşığı un
* 1 çorba kaşığı ayçiçek yağı
* 8 çorba kaşığı taze krema
* Küçük küplere doğranmış 1 avokado
* 3 orta boy çekirdekleri temizlenmiş ve küplere doğranmış domates
* 8 taze fesleğen yaprağı
* 25 gram tereyağı
* İsteğe göre tuz ile karabiber

Hazırlanışı:
1. Somonun görünürde kalmış olan kılçıklarını ve üzerindeki pullu zarı temizleyin. Keskin bir bıçakla balığı 12 ince dilim çıkacak şekilde dilimleyin. Bir tabakta unu ve isteğe göre tuz ile karabiberi harmanlayın. Filetoları una bulayın.
2. Büyük teflon bir tavada ayçiçek yağını kızdırıp tereyağını ekleyin. Tereyağı eriyince önce ilk 6 parçayı altlı üstlü 2'şer dakika kızartıp, tavadan büyük bir tabağa aktarın. Yağı değiştirmeden kalan balıkları aynı şekilde pişirin. Balıkları aktardığınız tabağın üzerini kapatıp sıcak kalmasını sağlayın.
3. Tavada kalan sıvıya taze kremayı ekleyip, kısık ateşte karıştırarak ısıtın. Avokado, domates ve fesleğen yapraklarının yarısını ilave edin. Karıştırarak pişirin. Kaynamaya başlamadan önce ateşten alın ve somon filetoları tavaya aktarın. Üzerlerine kalan avokadoyu, domatesi, fesleğini ve bolca taze çekilmiş karabiberi serpiştirin. Orta ateşte 1 dakika kadar pişirdikten sonra servis tabaklarına paylaştırın.

KIRMIZI PANCAR VE PORTAKALLI ÇORBA
Hazırlanış süresi: 15 dakika
Pişirme süresi: 1,5 saat
Porsiyon adedi: 6 kişilik
Malzemesi:
* 60 gram tereyağı
* 1 kilo kırmızı pancar
* 1 büyük kuru soğan
* 2 orta boy patates
* 7.5 su bardağı su
* 2.5 su bardağı portakal suyu
* İsteğe göre tuz ve karabiber
* Süs için çok ince kesilmiş portakal kabuğu ve taze krema

Hazırlanışı:
1. Pancarları yıkayıp soyduktan sonra rendeleyin. Soğanı ayıklayıp küçük küplere doğrayın. Büyük teflon bir tencerede tereyağını kızdırın. Pancarı ve soğanı ekleyin. Tencereyi kapakla kapayıp kısık ateşte 20 dakika pişirin.
2. Patatesleri soyup, küçük küplere doğrayın. 20 dakikalık pişirme süresinden sonra patatesleri tencereye ilave edip 1 dakika kadar tahta bir kaşıkla harmanlayın. Suyu ve portakal suyunu ilave edin. Çorba kaynayınca, en kısık ateşte 40 dakika pişirin. Piştikten sonra kısa bir süre soğumaya bırakın. Çeyrek portakal kabuğundan keskin bir bıçakla çok ince şeritler kesin. Şeritleri bir süzgece koyup üzerine kaynar su döküp, süzün. Küçük bir tabağa aktarın.
3. Çorbayı mikserin püreleme çubuğu ile ya da blendırda püreleyin. Tekrar kaynatın ve isteğe göre tuzla karabiber ilave edin. Ateşten alın. Çorba kaselerine paylaştırıp, birer kaşık krema ve portakal şeritleri ile süsleyin.



Nur KÖKÜÖZ

Gar Lokantası eski Ankara lokantalarından esintiler taşıyor ve nostalji kokan Türk yemekleri sunuyor.

Ankara tren istasyonu binası inşaatı 1937 yılında bitmiş. 1940'lı yılların başında da garın uzantısı olan binada o yılların en kaliteli lokantası olan Gar Lokantası açılmış. O zaman trenle seyahat etmek bir statü sembolüymüş ve bu lokanta da tren yolcularına yönelikmiş. Gar Lokantası yıllarca çizgisini devam ettirmiş. Entellektüeller artık tren yerine uçakla seyahat etmeye başlayıp o civara gelmez oluncaya kadar... Şehir merkezi de yavaş yavaş başka bölgelere çekilmiş ve bu ritme ayak uyduramayan Gar Lokantası sahipleri lokantayı kapatmışlar.
Yıllar sonra Ankara'nın en revaçta semti olan Gaziosmanpaşa'da yeni bir Gar Lokantası açılıyor. Bu yeni lokantanın sahipleri hiç zorunlu olmadıkları halde, centilmenlik gereği o eski sahipleri buluyor ve onlardan aynı ismi kullanma iznini istiyorlar. Konuya çok duyarlı yaklaşan eski sahipler bundan çok memnun oluyorlar ve lokanta ismi, çizgisi, yemek çeşitleri ve dekoruyla yeniden doğuyor. Civarın talebi doğrultusunda tencere yemeği yapan Gar Lokantası "Türk usulü fast food" sunuyor.
Lokantanın sandalyeleriyle masaları ahşap ve o günlerin modelinden esinlenmiş. Duvarlarda raflar üzerinde kavanozlarca turşu kıvamını bekliyor. Bembeyaz masa örtüleri deterjan reklamına konu olabilecek temizlikte. Duvarlarda "Evvel zaman içindeki Ankara" resimleri. Eski istasyon binası, at arabaları, uçsuz bucaksız Ankara kasabası, buram buram nostalji...
Hani bazı günler vardır, canımız sadece ev yemeği çeker. Çorbasıyla, sulu yemeğiyle, şöyle ekmeği yağına bana bana yiyeceğimiz ev yemekleri. Yanında da turşu ve arkadan gelsin tatlılar. İşte Gar Lokantası tencere yemeği denilen ev yemeklerinin en kralını sofranıza getiriyor. Çeşit çeşit günlük hazırlanmış sıcak yemekler tepsilerle durağan bir resmi geçit yapıyor önünüzde.
Tertemiz camekanın arkasında karnınız guruldayarak önce yemekleri seyrediyorsunuz, arkadan tüm zorluğuna rağmen resim gibi yemeklerden bir seçim yapıyorsunuz ve artık yerinize oturup zil çalan midenizin bayram yapacağı anı bekliyorsunuz. Yemeğiniz beş dakika içinde önünüzde. Ankara tava, islim kebabı, tandır kebap, yaprak sarması, çoban kavurma, çiftlik kebap ve diğerleri. 40 çeşit Türk yemeğini mönüsüne alan Gar Lokantası, her mevsimin zeytinyağlı soğuk yemeğini de hazır bulunduruyor. Ayrıca Türk tatlıları da hem lezzeti hem de görüntüsüyle parmak ısırtıyor.
Uzun zamandır yemediğim bir yemek seçtim öğle yemeği için: Kuzu incik. Yumuşacık, lokum gibi sözünün tam anlatımı. Arkasından kaymaklı ekmek kadayıfı ve bolca su...
Gar Lokantası'nda her şey taze ve en iyisinin bulunduğu yerden getiriliyor. Bu şu demek oluyor: 03 sızma zeytinyağı Ayvalık'tan, tereyağı Trabzon'dan, dana eti Kastamonu'dan, kuzu Balıkesir'den. Gelelim iştahla yenilen yemeklere ne ödeneceğine. Diyelim bir çorba, bir et yemeği ve bir tatlı. Sadece 1.200.000 lira. Bir de zeytinyağlı yemiş olsanız kişi başına en fazla 1.5 milyon lira hesap ödersiniz. Şaşırtıcı değil mi?

Gar Lokantası
Filistin Sokak 35, Gaziosmanpaşa
Tel: 44 75 68

Kuzu Ankara tava
Ben Ankara tavanın arpa şehriyeyle yapıldığını bilirim. Gar Lokantası'nda pirinçle yapıyorlar. Bunun için gerekli malzemeler 1 kilo kemikli kuzu eti, yarım kilo pirinç, 10 gram fıstık, 50 gram tereyağı, yarım litre et suyu, 1 domates, 5 adet yeşil biber. Etler haşlandıktan sonra tencerede, fıstıklar tereyağında kavrulur. Daha sonra pirinç konulup bir müddet kavrulur. Pirinç tepsiye döşenir, etler üzerine yerleştirilir, sonra kaynayan et suyu boşaltılıp domates dökülür, biberle süslenip tuz ilave edilir ve fırında pişirilir.