Vitrin Hararetle tavsiye

Hararetle tavsiye

12.08.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Hararetle tavsiye

Hararetle tavsiye


Bu hafta bunları mutlaka yapın


       Ufaklıkları sinemaya götürelim
       Herhalde sinemaların yaz sezonunu çizgi filmsiz atlatmasını beklemiyordunuz. Çizgi filmlerin ya da günümüzün deyişiyle animasyon filmlerin ufaklıkların hayal gücünü artırmasında payı büyük. Dün gösterime giren Dünya'dan Sonra (Titan A.E.), bilimkurgu türü konusuyla küçüklerin hayal gücünü geliştireceğinden emin olabilirsiniz. Dünya'dan Sonra'nın konusu 3028 yılında insanlığın uzayın derinliklerini fethettiği bir devirde geçiyor. Dünyayı anavatanları olarak düşünen insanlar, artık en uzak galaksileri bile ziyaret edebiliyorlar. Yeni yerler ve ırklar tanıyan insanların yaşamında, bununla beraber yeni düşmanlar ve tehlikeler girer. Bilindiği gibi her çizgi filmin korkunçluk derecesinde kötü karakterleri vardır. Dünya'dan Sonra'nın kötü karakterleri olan gaddar Drej ırkı bir anda Dünya'ya saldırır ve onu yok eder. Drej'ler enerjiden oluşan görünümleri ve yüksek zeka seviyeleri ile hayata dair herşeyi yok etmeyi amaçlamaktadırlar. Felaketten kurtulanlar Titan adlı uzay gemisine binerek kaçmayı başarırlar. Bilimkurgu hikayelerinin konusu her zaman insanları tehdit eden bir unsur içerir. Dünya'dan Sonra ise artık Dünya adlı bir gezegenin var olmadığı bir ortamda insaların mücadelesini anlatıyor. Sinemalarda Türkçe dublajlı olarak gösterime giren çizgi filmin seslendirmelerini Ziya Kürküt, Gülen Karaman ve Hakkı Ergök'ten oluşan kadro yapıyor. Animasyon filmler, kullanılan teknolojinin gelişmesiyle beraber son yıllarda tam bir görsel şova dönüştü. Dünya'dan Sonra'da üç boyutlu (3D) ve iki boyutlu (2D) anmisyonların birarada kullanılması ve karakterlerin gerçek oyunculardan esinlenerek yaratılması filme ayrı bir zevk katıyor.

       Sevda Kadınları
       Çağdaş Alman edebiyatının önde gelen isimlerinden Elfriede Jelinek'in Sevda Kadınları adlı romanı Gendaş'dan çıktı. Melda Ağırbaş'ın çevirmenliğini yaptığı Jelinek'in Türkçe'de yayımlanan ilk kitabı olan roman, yazarın romancılık alanında kendini ispat ettiği eser olarak tanımlanıyor. Sarsıcı bir toplum eleştirisi olan Sevda Kadınları, Brigitte ile Heinz ve Paula ile Erich çiftlerinin ilişkilerini anlatıyor. Roman, çiftleri kullanarak ideolojik ve ekonomik koşulların belirlediği ilişkilerinin boşluğunu ve beklentilerini sorgulamayan insanların çaresizliğini kadınları kullanarak işliyor. Sevda Kadınları, ironik ama bir o kadar da sevecen diliyle bütün hayatlara göndermeler yapan bir roman. Okuyucuya bir solukta okunacak bir dille ulaşan roman, hayata dair gerçekleri her düzeyden okuyucunun anlayabileceği bir doğallıkla yazılmış. Elfriede Jelinek, doğduğu yerdeki çelişkileri, değişimleri ve insan ilişkilerini çok iyi gözlemlemiş ve romanlarına konu yapmış. Oldukça mutsuz geçen çocukluğu, yazarın üzerinde derin bir etki bırakmış. Jelinek, yazarlık vasfının üzerinde büyük izler taşıyan bu dönemi, "Çocukluğum içimde öyle derin bir nefret uyandırdı ki, bu nefret benim yıllar yılı edebiyatın içinde yer almamı sağladı" sözleriyle anlatıyor. Jelinek'in kendini yazar olarak yetiştirmesi üniversitede geçirdiği klostrofobi (kapalı yerde kalma korkusu) hastalığından kaynaklanıyor. Aldığı tiyatro ve sanat tarihi derslerini yarıda bırakan yazar, kendini eve kapatır ve dergilere yazı ve şiirler yazmaya başlar. Alman edebiyatının en büyük ödülü olan Georg - Bücner ödülünü sahibi olan Jelinek'in aynı zamanda Alman Şiir ve Dil Akademisi üyeliği bulunuyor.




       Burası Yunanistan arkadaşlar
       Bu sayfayı ilkokul çağındaki çocukların okumadığını bilmek için okuyucu araştırması yaptırmaya gerek yok. Bu yüzden büyükler çocuklarını götürebilsinler diye, Dünya'dan Sonra'nın tanıtımında en yakın arkadaşının evine ilk defa giden bir "fırlamanın" aile büyüklerine gösterdiği sonsuz saygının aynısını gösterdik. Ardından kitap tanıtımımızı Almanlara yakışır bir ciddilikle tamamladıktan sonra sıra albüm tanıtımına geldi. Son zamanlarda sözlerinin tek kelimesini bile anlamadığımız Rumca şarkılar revaçta. Hepimiz Angela Dimitrou ve Omega Vibes isimlerini ezberledik. Şimdi, Power FM ve Sony Müzik'in destek verdiği This is Greece albümüyle toplu Rumca müzik istilasına uğruyoruz. Albüm de doğal olarak Angela Dimitrou ve Omega Vibes'ın şarkıları yer alıyor. Angela ablamız, Demet'in Aşk Perisi isimli şarkısının Rumca yorumuyla ve Omega Vibes'ın her yerde çalan Diaspora şarkılarıyla katkıda bulunmuşlar. Bir de Power FM'in hızlı DJ'i Cem Ceminay'ın her Allah'ın günü programında çaldığı Giorgos Alkaios'un Heiropedes parçası var. Benim daha önce dinlemediğim ama anladığım kadarıyla Yunanlılar'ın hoşuna giden Nurdan Torun'un Yeter isimli parçasının Travma isimli versiyonu "albümde ben de varım" diye bas bas bağırıyor. Gelelim işin felsefi boyutuna... Acaba Rumca müzik iki ülke arasında başlayan yakınlaşma sonucunda mı patlama yaptı? Yoksa, patlama potansiyeli vardı da, biz dinlemeye başlayınca mı gönlümüzde taht kurması hızlandı? Rumca müziğin Türk müziğine ne kadar benzediğini fark etmiş olmalısınız. Zaten bu konu yazılıp çizildi. Ege'nin karşı yakasında yaşayan bu vatandaşların müziği insanın içini kıpır kıpır yapıyor. Bir de Türk müziğinin son birkaç yılda hızla gerileme dönemine girdiğini düşünürsek, insanların kulağına tanıdık gelen bu müziği yönelmeleri çok doğal görünüyor. Öte yandan bu albümün Türk - Yunan dostluğuna fazla bir katkısı olacağını sanmıyoruz. Bu yüzden dinleyin, hoş dakikalar geçirin. Dostluk kısmını da Dışişleri'ne bırakın. Sonuçta ne yaparsak yapalım iş orada bitiyor.







       Siyahlar da savaşır
       DVD'lerin en güzel yanı yıllar önce izlediğiniz bir filmi aklınıza geldiğinde tekrar izleyebilme imkanı bulabilmeniz. Tabii müthiş görüntü ve ses kalitesini unutmamak lazım. Amerika'nın iki ünlü siyahi oyuncusu Morgan Freeman ve Denzel Washington'u meşhur eden Glory (Zafer) filminin DVD'sini mutlaka alın. Amerikan İçsavaşı sırasında geçen film, kölelik karşıtı Kuzey tarafı için savaşan genç bir subayın öyküsünü Amerikan tarihinde ilk defa kurulan siyah askerler alayı ile karıştırarak anlatıyor. Savaşta yaşanan dehşetten gına gelen Boston Brahmin, siyahlardan kurulu 54'üncü alayın komutanlığını "serde idealistlik var" diyerek kabul eder. Brahmin'in amacı siyahların savaşamadığını düşünen komutanlarına aksini ispatmalaktır. Alay, ilk çarpışmasında büyük başarı gösterir. Savaşabildiklerini ispatlayan siyah askerler daha sonra bu başarıyı gösterdiklerine pişman olur çünkü komutanlar onları tehlikeli görevlere yollamaya başlar. Şaka bir yana savaş filmi olsa da, Glory aslında belgesel nitelik taşıyor. Film, Amerikan tarihi boyunca hor görülen siyahların eşitlik alanında attıkları ilk adımı izleyiciye sunuyor. Böyle yazmak adet değildir ama filmin sonunda çok dramatik sahneler izleyeceksiniz. Glory, en iyi yardımcı oyuncu dalında Denzel Washington'a Oscar ödlü kazandırdı.




Konser

       Goran Bregoviç
       Goran Bregoviç, Balkanların hüzün ve coşkusunun sentezi olan çok kültürlü müziğini önümüzdeki hafta Türk hayranlarıyla buluşturacak. Ünlü yönetmen Emir Kusturica’nın Çingeneler Zamanı, Arizona Rüyası ve Yeraltı gibi filmlere yaptığı müziklerle uluslararası üne kavuşan Bregoviç, Açıkhava Konserleri kapsamında pazartesi ve salı günleri sahne alacak. Yılda 100’e yakın konser veren Bregoviç, 50 kişilik orkestrasıyla Türk müzikseverlere unutulmaz anlar yaşatacak. Üç yıl önce Sezen Aksu ile birlikte “Düğün ve Cenaze" albümüne de imza atan Bregoviç’in besteciliğinin yanı sıra şarkı sözü yazarlığı, aranjörlük ve yapımcılık özellikleri de bulunuyor. Sanatçıyı izlemek isteyenler 5, 10, 15 veya 20 milyon lirayı gözden çıkaracaklar.

       Ray Charles
       Soul müziğin dahisi olarak adlandırılan Ray Charles, iki yıl aradan sonra yeniden Türkiye’de müzikseverlerle buluşacak. Siyah gözlükleri ile yaklaşık yarım yüzyıldır piyanosunu konuşturan sanatçı, Afrika müziğinin en güzel yansımalarını salı ve çarşamba günü Rumeli Hisarı’nda dinleyicilerine sunacak. Sahnede üstün bir performans sergileyen sanatçının müzik serüveni altı yaşında kör kaldığında başladı. Kilise korosunda şarkı söyleyen Ray Charles Robinson; piyano, org, saksafon, klarnet ve trompet çalmayı öğrendi. Florida Görme ve İşitme Engelliler Okulu’nda müzik eğitimi alan Charles, 15 yaşında profesyonelliğe adım attı. 1950’lerde önlenemez bir yükselişe geçen Charles’ın piyanosu ve besteleri tüm dünyada ünlendi. Caz ustası sanatçının konserinin biletleri ise 15 milyon, 25 milyon ve 40 milyon liradan satışa sunuluyor.

       Nilüfer
       Türk pop müziğinin kadife sesli sanatçısı Nilüfer konserlerine tüm hızıyla devam ediyor. Rumeli Hisarı’nda verdiği konserlerde üstün bir performans sergileyen sanatçıyı ben de son gecesinde izledim. Hem göze hem de kulağa hitap eden Nilüfer, tüm izleyiciler gibi
       beni de büyüledi. Şarkılarına karga sesimle arkadaşlarımın uyarısına rağmen eşlik ettim. “Yemin Ettim" ile başlayan konserin sonunda kendimi ayakta Nilüfer’i alkışlarken buldum. Şimdi sırada Harbiye Açıkhava Tiyatrosu var. Önümüzdeki cuma ve cumartesi gecesi Nilüfer’in güzel sesinden Açıkhava da nasibini alacağa benziyor. Nilüfer hayranlarına benden son bir not: Biletler 5, 10, 15 ve 20 milyon liradan satılıyor.