Vitrin İçinden tren geçen otel

İçinden tren geçen otel

31.07.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

İçinden tren geçen otel

İçinden tren geçen otel
Aslında kaprisli bir otel müşterisi değilim ama içinden tren geçen bir otelde kalmak da istemem doğrusu.
Geçtiğimiz hafta Siemens'in yıllık basın toplantısını izlemek amacını taşıyan birkaç günlük Almanya gezisinde, bu konularda istemeden de olsa epey deneyim sahibi oldum. Olur ya, sizin de özellikle yurtdışı gezilerinizde başınıza gelirse, ne yapacağınızı bilin diye yazmaya karar verdim. Biz gerilen sinirlerimizin intikamını Almanlardan pek güzel aldık, aynısını size de tavsiye ederiz. Aslında sinirlerim daha Almanya'ya gitmeden önce gerilmeye başlamıştı. Ama kabak onların başına patladı.
Geçtiğimiz hafta bizim siteye komşu sitenin ahalisi, bahçelerine şadırvan yaptırmaya karar verdi. Apartman bahçesine şadırvan inşa etme gibi parlak bir fikrin sahibi olan bu muhteremler, işi ucuza kapatmak için ustabaşı olarak da kapıcıyı seçmişler. Usta olsa belli bir saatte mecburen evine gider. Kapıcının evi zaten orası. Dolayısıyla gece yarısı olmuş, İstanbul'un eğlence yerleri bile sesini kesmiş, adam hala demir kesiyor. Bizim apartmanın kapıcısıyla yaptığımız uyarılara da "Bir yarım saat daha, n'olur!" şeklinde yanıt veriyor. En sonunda 155'i aradık ve polis zoruyla inşaatı durdurduk. Ama daha çekeceğimiz çile varmış. İki gün sonra, yani tam uçağa bineceğim günün sabahı saat 5'e doğru "zınk" diye ayağa dikildim. Daha doğrusu alt komşunun kurduğu ve sonra da kapatmayı unuttuğu çalar saatin sesiyle uyandırıldım. Böylece iki gece üst üste uykusuz bir vaziyette Nürnberg'e uçtum. Nürnberg'te rezervasyonumuz Maritim Otel'e yapılmıştı. Ama bir yanlışlık sonucu odalar bir sonraki gün için ayrılmış. Başka da boş odaları olmadığı için bizi bir geceliğine yakınlardaki 3 yıldızlı bir otele yerleştirdiler.
Almanya'daki 3 yıldızlı otellerde başınıza her türlü feci şey gelebilirmiş meğer... Bizim başımıza iki feci şey geldi. Otel dışarıdan normal duruyor. Ancak odanıza çıktığınızda fark ediyorsunuz ki, manzaranız demiryolu. Ben bavulumu bırakıp kendimi dışarı atana kadar 5 tren filan geçti.
Akşam tren stresiyle odalarımıza çıktık. Telefondaki otomatik alarmı ayarladım ve uyumaya çalıştım. Beynim tren gürültüsünü mü kaydetsin yoksa uyusun mu henüz karar verememiş bir haldeydi ki, telefon çalmaya başladı. Ben alarm çaldı zannederek "Gördün mü, bu gece de uyuyamadan sabah oldu," diye hayıflanarak ahizeyi kaldırdım. Meğer sabah olmamış. Ahizenin karşı tarafında Siemens'in PR müdürü sevgili arkadaşım Nurdan Tümbek ağlamaklı bir sesle feryat ediyor. Koskocaman bir örümcek tavandan üzerine düşmüş. Nurdan örümceği katletmeyi başarmış ama sinirleri laçka tabii. Hemen onun yanına indim, örümceği teşhis ettim, daha sonra Nurdan'ı teskin ettim ve ceseti kanıt olarak saklamaya karar verdik. O gece Almanlar bize tren sesleri ve 5 dakikada bir megafonla yapılan Almanca anonslarla Auschwitz kampı nostaljisi yaşattılar. Gecenin sessizliğinde Almanca gerçekten korkutucu bir dil. Bir de üzerimize ışık tutsalar tam olacaktı. Her an birileri içeri dalıp hepimizi alıp götürebilir. Öyle bir atmosfer var yani.
Ertesi sabah soluğu otel müdürünün karşısında aldık. İkimiz birden Türkiye'de böyle bir skandal yaşansa, - örümceği kastediyoruz - mutlaka oda ücretinden indirim yapılacağını anlatmaya koyulduk. Otel müdürü yarım saat kadar direndikten sonra Türk tezlerini kabul etmek zorunda kaldı ve örümcekli odanın parasını almadı.
Böylece trenlerin ve megafonların diyetini biraz olsun ödetmiş olduk. O günün akşamı, asıl otelimize geçtik. Allah acıdı herhalde. Bu kadar rahat otel yatağı görmedim diyebilirim. Başımı yastığa koymamla uyumam bir oldu. Zaten ekipteki herkes o geceyi mışıl mışıl geçirmiş.

e-mail: