Vitrin İyi insan lafının üstüne gelir

İyi insan lafının üstüne gelir

17.06.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

İyi insan lafının üstüne gelir

İyi insan lafının üstüne gelir


VİTRİN CADISI


       Harika bir şey oldu. Geçen pazar cep telefonum çaldı. Arayan kimdi dersiniz? Anna Mirnokovich. Defile cadısı, hani size bahsettiğim New Yorklu arkadaşım. “Ben" dedi, “Atatürk Havalimanı’ndayım. Hala araban yoksa hemen bir taksiye atlayıp geliyorum." “Koş" dedim. Sonra ekledim: “Evet, hala arabam yok. Bırak arabayı, ehliyetim de yok."
       “Ahh" dedi, “siz Türkler hep aynısınız." “Anna" dedim, “hoop, yavaş ol biraz". Güldü. Kahkahasını duyduktan tam 45 dakika sonra deri berjallerimin birini kaplamış, karşımda oturuyordu. Saçları yine kısaydı. Eleştirel göz bebekleri olduğu gibiydi de, tarzı bir farklıydı sanki. “Anna" dedim, “nedir sizin oralarda durum, bu imajını biraz ayrıntılı anlatsana." “Anlatacağım şekerim" dedi. “Ancak önce şu listeye bir göz at, sonra Makro’ya. Ben de o sırada duş falan alırım. Güzel bir etsiz yemek yapar, bir güzel yeriz, yanına da listede vardı neydi, haah, Yakut..."
       “Anna" dedim yine, “hop yavaş ol. Nedir bu liste, sen Yakut’u da nereden biliyorsun?" O sırada hızla elime tutuşturduğu listeye göz attım ve gözlerime inanamadım. Sinek ilacı spiral olacak, orkid, tatlılı ekşili salata sosu karides için, sonra Milka bademli ve 9 şişe Yakut.
       Anna’nın daha önce İstanbul’a gelmişliği var ama o zaman Makro falan yoktu ki. Diyelim ki vardı. Makro’da ne var ne yok nereden biliyor bu Rus asıllı Anna, ben anlayamadım. Anlattı. “Aa sevgilim (darling)" dedi, “İnternet diye bir şey var." Anna, işte böyle şaşırtır adamı. Rus babasının, Floridalı anasının kızı işte. Aynen de öyle davranıyor. Yani İnternet hususunda anneye çekmiş olduğu kesin, Yakut içme ve felsefe yapmada da babasına. Cadılıkta ise Beyaz Rusların üstüne yoktur gerçekten. Anna’nın babaannesi cadı değildi ama Kırım Prensliği’nde söz sahibi, okranuşka denilen gizli örgütler için özel toplantılar düzenleyen bir hanımefendiydi. Koca mavi gözlerinin içinde kaybolurdunuz. Minik ellerinin düzenlediği sofraların karşısında ise afallardınız, hiç abartmıyorum. St. Petersburg’da dairesi hala duruyor. Vefat etti ama. Anna, eşyalarına hiç dokunmadı. Öylece orayı muhafaza ediyor.
       Gittim Makro’ya. Misafirimin başımın üstünde yeri var. Listesinde ne var ne yok edindim. Spiral sinek kovucular bir harika. Tütsü gibi yanıyorlar ve gerçekten sinekler sarhoş olup uçmuyorlar bile, kalakalıyorlar kanapelerin üzerinde. Biz insanlar gibi miskin miskin oturuyorlar, kanapemin güllerinin birer motifi gibiler.
       Biz çoktan iki Yakut devirmişiz. Anna hep anlatıyor. Sıra aşka geliyor. Biz cadılar sadece ama sadece cadı olanlarla aşk meşk konuşuruz. O yüzden bu konuya gelene kadar Anna’yla neler konuştuğumuzu size anlatacağım.
       Siz bunları okurken biz de ilişki, erkek, aşk falan konuşuyor olacağız. Haftaya görüşmek üzere...
       New York’ta son moda kesinlikle designer olarak Mark Jacops. Anna adamın tarzını küçük dudaklarının keskin hatlarıyla sigarasından bir nefes çekip tam verirken şöyle özetliyor: sofistike.
       En moda kitap ise öyle Harry Potter falan değil, Elizabeth Gilbert’in Stern Man’i. Kitapta Gilbert, Anna’ya göre kadınsı bir hoşluk yakalamış. Anna’nın sinek ilacına takıntısı ise New York’taki son sivrisinek istilasından kaynaklanıyormuş. Batı Nil Sineği adı verilen bu sinekler ısırdıkları kargaları öldürüyorlar, insanları ise hasta ediyorlarmış.
       “Demek ki" dedim. “Bu Giulliani New York’u terörden temizledi ama pislikten..." “Ahh, evet çok haklısın" dedi. “Gerçekten artık her gün daha az insan birbirini metrodan aşağıya atıyor. Sevindirici. Ancak Giulliani’ye tahammülüm yok. Sensation’da yaptıklarını biliyorsun. O sanat değil, bu sanat değil, sanattan zerre kadar anlamayan modernist mutlakçı geri, ne olacak?" Anna, Yakut’ın etkisiyle kafayı bulmuştu ya, ona buna saldırıyordu işte. Kurban, New York Belediye Başkanı’ydı.
       New York’ta yeni trend içki ise Mohito’ymuş. Anna, taze nane alırsam bana hazırlayabileceğini söyledi ama rondomu beğenmedi. “O zaman" dedim “fuck off".
       Sofia Coppola, Anna’nın kankası. Beraber seyahatlere çıkıyor, çok eğleniyorlar. Tate Modern’in açılışına gitmişler. Çok eğlenmişler. Ben yine şoven ruhumla kıskançlığımdan olacak Anna’ya, “İngilizler nasıl fark atıyor ama size Tate Modern filan. Siz çıkara çıkara bir PS1 çıkarttınız. Naber?" diyorum. Anna, beni kaale bile almıyor. “Tüm dünya benim" ve Türkçe “güzelim" diyor. Bindiği taksinin şöföründen öğrenmiş. “Güzelim sen de haklısın" diyorum.
       Evde şu anda bangır bangır Orhan Gencebay çalıyor. Anna çoktan sızdı. Beni bu Yakut manic yaptı. Anna, bu arada Orhan Abi’ye hasta oluyor.