28.08.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:
Geçen yılın sonbahar - kış sezonunu bir hatırlayın. Ortalık fakir görünümlü zenginlerden geçilmiyordu. İç boğan renkler; bordolar, siyahlar, griler, griler, griler... Ve her tarafta yazılıp duran bir minimalizm hikayesi. Ama bu yıl sonbahar, yazın ardından bir bitiş olarak çalmıyor kapılarımızı. Yeni bir sezonun, modada hareketin, yeniliğin habercisi olarak geliyor. Bize ilk verdiği haber ise tam bir müjde: "Minimalizm öldü, yaşasın maksimalizm!"
Yüzyılımızın son sonbaharını yeni renk ve doku zenginliğiyle karşılıyoruz. Modacılar yeni koleksiyonlarını dünyanın unutulmaya yüz tutmuş motiflerinden yola çıkarak hazırladılar bile. Bu kış değişik ve sıcak bir kışa hazır olmalısınız. Çünkü bu sezon vitrinlerle birlikte sokaklar da festival havası içinde olacak.
Bu kışın en gözde rengi kırmızı. Ama fazla iddialı olmak istemiyorsanız o zaman çok revaçta olan toprak renklerini tercih edebilirsiniz. Bu yıl asıl ilgiyi çekmesi beklenenler ise bütün ihtişamıyla geri dönen kürkler. Gerçeğiyle, imitasyonuyla, paltosuyla, şapka ve çantasıyla üç sezon önce hayatımızın parçası olan kürkler, yine kendilerini göstermeye başlıyor.
Geçen sezon daracık jean pantalonların ve sivri burunlu ayakkabıların üzerinde bulunan kürkler, bu sezon pek çok çanta çeşidiyle tekrarlanıyor. Geçen yıl "minimalizm"le biçim değiştiren lüks, özellikle kürklerle özüne dönüyor. Geniş kazaklar, triko ve kumaş elbiseler, uzun paltolar, modacıların bu yıl bizim için seçtiklerinden.
Yani geçen sezon sürekli karşılaştığımız silik, kendi halinde giyinmiş kadın görüntüsü yavaş yavaş tarihe karışıyor. Geçen yıllarda herkesin taparcasına giydiği bele oturan montlar artık yerini bol ceketlere ve pançolara bırakıyor. Kısacası yeni yüzyıla girerken giyim tarzımızı hem kullanışlı hem de rahat kıyafetler oluşturuyor.
Geçen mayıs ayında etnik kıyafetleri en iyi uygulayan modacı ödülü alan Kenzo, bu kış da folklorik temaları sıkça kullanıyor. Onun dışında dünyanın diğer ünlü modacılarından Jean Paul Gaultier, Donna Karan, Armani gibi modacılar da bu yıl Avrupa ve Afrika ülkelerinin folklorik desenlerini harmanlamayı tercih ediyor. Böylece Peru'dan Anadolu'ya kadar uzanan topraklardaki zenginliklerle "patchwork" denilen yamalama sanatını bu kışa uyguluyorlar.
Dünyaca ünlü modacılardan Jean Paul Gaultier bu akımın öncülerinden. Tahiti'de yerel desenli kumaşlardan oluşan kıyafetlerin sergilendiği sonbahar - kış defilesi çok ilgi çekti. Bununla birlikte minimalizm karşıtı kış mevsiminde Gucci, Versace ve Fendi gibi modacılar yeni sezonda da kadınların seksi olmasından yana. Bu modacıların koleksiyonlarında yeni sezon kadını beden hatları belirgin, çok seksi kürk, deri, boncuk, zımbayla "yamanmış" durumda.
Kıyafetlerin tamamlayıcısı olan saçlar, takılar ve makyaj da minimalizm etkisinden sıyrılmış durumda. Bu kış kadınlar vakitlerini solaryumlarda geçirmeyecek. Çünkü yüzde çok açık tonda ve mat renkler hakim. Kışın favori renkleri olan kırmızı ve toprak renkleri makyaja da yansımış durumda.
Saçlar yine uzun, kızıl kumral ve kumral. Takılarımız ise ufak görüntülerini artık birbirine tellerle bağlanmış kocaman küpeler, kolyeler ve bileziklere bırakmış durumda.
Folklorun önemli temsilcilerinden olan el yapımı takıların büyük ilgi çekmesi bekleniyor. Küpelerin boyları enseye kadar inecek. Telkari adı verilen bu teknikte yapılan ve bir sürü telin işlenmesiyle oluşan küpelerde kırmızı, mor, pembe taşlar kullanılıyor. Kolyeler gümüş görünüşlü metalin değişik şekillendirilmesiyle hanımların beğenisine sunuluyor.
Minimalizmin gidişiyle dönüş yapan bir diğer şey ise altın. Türk toplumunun altına verdiği değer tartışılmaz. Almanya, Amerika gibi yerlerde bile kuyumcu dükkanları açan Türk milleti, eskiden en değerli varlıklarını yani kızlarını evlendirirken, ağırlığınca altın isterlermiş. Hem de en kırmızısından yani 24 ayar olandan. Ama geçtiğimiz yıllarda minimalizm hikayesinin etkisine öyle bir girmiştik ki ne altını ne de alı hatırlıyorduk. Artık kabuk değiştiriyoruz. Allarımıza ve altınlarımıza geri dönüyoruz. Minimalizmi gömüyoruz.
Yaşasın maksimalizm!