Vitrin O artık bir antipatik!

O artık bir antipatik!

08.04.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

O artık bir antipatik!

O artık bir antipatik


Art Niyet / Ayşegül Sönmez


       Bayan D, her konuda olduğu gibi antipatiklik konusunda da bana hayatta çok şey öğretmiş bir kadındır. "Aman!" der "Aman antipatik olma. Bu çok kötü bir şeydir." Antipatikliği çocukluğundan beri yücelten, "ne güzel işte farklıyım, farklıyım!" diye sevinen benim gibi biri için, antipatikliğin kötü bir şey olduğunu anlamak, bu başlı başına büyük bir değişimdir.
       Bayan D, hiçbir zaman antipatik olmaz. Bunun içinde, gözlemlediğim kadarıyla sabır vardır. Mesela, her abuk, yamuk ve sersem olana karşı sabırlı olmayı bilmek. Ne saçmalıyorsun sen diye o abuk, yamuk ve sersem olanın üstüne gitmemek. Sakin olmak. Derin nefes almak. Zaten Bayan D, hep derin nefes alır. Hiç çok heyacanladığını, ellerinin ayaklarının panik içinde birbirine dolaştığını görmedim. Kendisi, çok sakin bir Bayan D'dir. Sevecen görünüşünün altında müthiş bir "anti"lik de taşır. Ama, anti olur, antipatik olmaz. Allah'ım bu ne kadar zor bir şey, bilmem farkında mısınız?

Anti olmak, antipatik olmak...

       İşte, ben bunu epey bir zaman önce, dediğim gibi Bayan D sayesinde fark ettim. Yahu antilik başka bir şeydi, belki farklılık, insanın orasındaydı, ama antipatiklik... Hiç katlanılır, beğenilir, öyle sahip olan insan için sevinilesi bir özellik değildi. Çünkü bir kez antipatik olarak adın çıktı mı, antilik yapamıyordun. Mesela, seni dinlemiyor, sözlerine başladığın andan itibaren sözünü kesiyor ya da bakışlarını başka yöne doğru kaydırıyorlardı. Çünkü antipatiktin artık sen. İstediğin kadar anti ol, anti olduğunu, neden anti olduğunu açıklayamadıktan sonra neye yarardı? "Kendim için" falan filan demeyin. Kendi için insan hiçbir şey yapmaz. O zaman kitap yaz, ama yayınlatma, kendine sakla. Komşunla kahve iç, ama ne derse desin, ne evet ne hayır de, bırak uzun cümleleri. Ya da köşen olsun, kendin için yaz, hiç email alma, oturup üzüntüden ağlamazsan bir daha da benimle konuşma!

Hem medyatik, hem antipatik

       Şimdi Bayan D, beni uzun yıllara dayanan dostluğumuz boyunca hep uyardı dedim. Evet uyardı. Ve o her beni uyardığında "Ayşegül antipatik oluyorsun, dün geceki o çocuğa yaptığın çıkış, o adama ettiğin laf, o ressamla ilgili yorumun..." gibi standart şeyler söylediğinde, ben aslında için için, onun beni hiç anlamadığını düşünüyordum. Yani belki konuyu bilse diyordum, benim gibi o da antipatik olur. Sonra öyle anlar geldi ve gitti ki, o konuyu bilsin bilmesin, gerektiği yerde bana hep aynı uyarıyı yapmaya devam etti. Ve ben bir gün gerçekten anladım. O gün, çok geçmiş bir gün değil. Ama tabii başka bir medyatik ve artık antipatik birini televizyonda görür görmez, aklıma tüm bunlar geldi.

Hiç anti olmadı

       Herkesin antipatikliği başkadır. Ama bir antipatik, antipatiktir. Bir zamanlar çok sempatikti. Zaten hiçbir zaman anti olmadı, komik oldu. Anti olmaya çalışmadığı gibi, hep daha çok sevilmek, daha çok okşanmak istedi. Daha çok kadın onu göğsünde uyutsun, onu sevsin, ona gülsün istedi. Ama bir gün bir meydanda antipatik oldu işte. Birdenbire. O kadar çabuk ve o kadar gerçek...
       Bahsettiğim eski sempatik yeni antipatik kim? Beyaz. Evet, komedyen, talk-showcu Beyaz, artık antipatik. O Siyaset Meydanı'nda, Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan'ın yanında, o güzelim çocuksu erkek, komik şeker çocuk birdenbire antipatik oldu.

Geleceği tehlike altındaydı

       Çok tuhaf bir andı. Shakespeare tragedyası tadındaydı. Birdenbire güneş kapamış, güllük gülistanlık hava kasırgayı müjdeler olmuştu. Bulutlar çıkmış, hava kararmış, koro oyunda yerini almıştı. Kahramanın geleceğiyle, kötü kaderiyle ilgili tüyoları çoktan verir olmuştu. Beyaz, o Siyaset Meydanı'nda, işte o kahramandı. Geleceği tehlike altındaydı. Belki kendi de havanın tuhaflaşmasına, birdenbire bu kadar soğumasına anlam verememiş, huzursuz olmuştu. Beyaz'ın Siyaset Meydanı'ndaki yüzü, bu huzursuzluğun yüzüydü. Bu "gelecek elden gidiyor mu, gitmez bana bir şey olmuz, Çevik 1 de cumhurbaşkanı olsun, herkesin siyasi görüşü kendine..." iç monologlarını Beyaz o meydanda yapmıştı. Bu, yüzünden, ama en çok akı fazla, melez Fremen gözlerinden belli oluyordu. Beyaz, o gün, o meydanda, işlerin ters gittiğini fark etti. Ve sonra anladı... Ve onu değiştirmek, yazgısını ters yüz etmek için kolları sıvadı. Ama bir kez antipatik olmuştu. Bir kez koro onun yazgısını açıklamıştı. Yapılacak çok fazla şey yoktu.

SM öncesi, SM sonrası

       Beyaz askerden sonra hemen Star'la anlaştı. Türkiye'nin ilk özel televizyonu Star'da, bir özel talk-show yapacaktı. Bunun duyurusunun yapılacağı gece haberlerinde Mesut Yar'ın konuğu Beyaz'dı. Mesut Yar'a çıkan Beyaz, yazgısını değiştirmek için yaptığı yenilikleri, saçıyla başıyla, yeni yeni taşıdığı ve alışmadığı için sürekli düzeltip durduğu gözlükleriyle gösterdiği gibi, fikirleriyle de dile getirdi. Her şeyden önce yüz mimikleri, esprilerine paralel cool'lukta ve rahatlıkta gitmiyordu. Mesut Yar'ın orasını burasını çekiştiren Beyaz, adeta, "Belki onlar (Cem Yılmazlar...) kadar zeki olmayabilirim, ama ben yakışıklıyım, o yüzden de varım. Tanrı vergisi yakışıklılığımla, bu ükenin güzel çocuğa ve dolayısıyla sarışın erkeğe hasret kızlarına yeterim ve artarım!" diyordu. Bununla da kalmıyordu. Beyaz, kendine bir yakışıklı siyasi lider bile beğenmişti: İsmail Cem. Mesut Yar'a "Cumhurbaşkanlığı için istediğim lider İsmail Cem, artık değiştim," diyordu. Onlar daha zeki ve daha komik olurlarsa olsunlar, Beyaz, yakışıklıydı. Yakışıklı da bir lideri savunuyordu; Çevik Bir yeni imaja uymazdı. Yazgıyı değiştirmek için radikal kararlar almak gerekirdi. Ertesi gece yayınlanan program ise, tam bir fiyaskoydu. Kim ne derse desin, Beyaz, Siyaset Meydanı'ndan önceki Beyaz değildi.

       İşte böyle... Bayan D'nin her zaman bana dediği gibi "Her şey ol, ama antipatik asla! Geri dönüşü çok zordur." Hatta imkansız.