Vitrin Pazarlamacıları sindirme yolları

Pazarlamacıları sindirme yolları

31.10.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Pazarlamacıları sindirme yolları

Pazarlamacıları sindirme yolları
31 Ekim 1998
Nazire KALKANCI

Amerikalılar, "satıcılar olmasa ekonomi çöker" derler. Doğruluk payının yüksek olduğuna kuşku yok. Ama bazı satıcılar da bizlerin sinirini çökertme konusunda oldukça başarılılar.
Sıklıkla başvurulan pazarlama yöntemlerinden biri de satış yapılan kişinin çevresinden yararlanmak. Müşteriden elde edilen telefon numaralarıyla potansiyel müşterilere ulaşmak.
Geçtiğimiz hafta bana 2 kere tesadüf etti. Ben her ikisinde de kurban rolündeydim. İlki bir sigorta şirketinin pazarlama elemanıydı. Telefon numaramı bir üniversite arkadaşımdan edinmişti. Hayat sigortam olup olmadığını öğrenmek istiyordu. Daha doğrusu bana hayat sigortası satmak için mutlaka bir randevu talep ediyordu.
İlkinde çok meşgul olduğumu, şu anda böyle bir konuya zaman ayıramayacağımı söyledim. Gerçekten de öyleydim. Kesin bir dille reddetmediğim için olsa gerek birkaç gün sonra yeniden aradı. Bu sefer randevuyu alsa, ürününü satacağından kesin emindi. Telefonda "hayır" demenin daha kolay olduğuna inanılır. Ama ben ne kadar "hayır" desem de sigortacı ısrar etmekten vazgeçmiyordu. "Ama bakın, bizim seçeneklerimiz çok farklı. Mutlaka size uygun bir ürünümüz vardır" deyip duruyordu. Benden umudu kesince bu sefer de birkaç arkadaşımın telefon numaralarını vermem için ısrar etmeye başladı. Benim çektiğim sıkıntıyı onların da çekmesini istemediğim için sonuna kadar direndim ve kimsenin adını vermedim. Ama telefonu kapayana kadar da akla karayı seçtim.
Bu nasıl bir satış stratejisidir? Ben yoğun bir iş gününün ortasında bunca yapışkanlığı çekmek zorunda mıyım?
Bir gün hayat sigortası yaptırmaya karar verirsem en azından hangi şirketin kapısını çalmayacağımı biliyorum.
Sigortacıya gerçekten sinirlenmiştim. Daha sinirim geçmeden bir - iki gün sonra büyük bir yayınevinin pazarlamacısı aradı. Telefon numaramı gene eski bir arkadaşımdan almışlardı. Satmaya çalıştığı kitaplar güzeldi ama sözünü ettiği serilerin zaten hepsi bizde vardı. Üstelik bir kısmını da yine aynı yöntemle bize kendileri satmıştı. Bu durumu öğrenince satış konusunda sigortacı kadar ısrarcı olmadı. Ama aynı şekilde o da benden mutlaka birkaç isim vermemi rica ediyordu. Nezaket sınırları içinde kalmaya gayret ettikçe telefon konuşmasının gereğinden fazla uzadığının farkındaydım. Telefondaki ses bastırdıkça bastırıyordu. Sonunda kestirip atmak zorunda kaldım.
Bu arada telefonda bir şeyler satmaya çalışan pazarlamacıların, tüketici cenneti ABD'de de baş ağrısı olduğunu öğrenince epey şaşırdığımı itiraf etmeliyim. Amerikalılar az - buz değil, pazarlamacılara yılda 40 milyar dolar kaptırıyorlarmış. Tüketicinin kredi kartı numarasını bir kez ele geçirdikten sonra da tutabilene aşkolsun. Bu tuzaklara da en çok emekliler düşüyormuş. Ürünü eksik getirmek, bozuk ürün vermek hatta parayı alıp hiç teslim etmemek en sık başvurulan dolandırıcılık yöntemlerindenmiş. Aylık Reader's Digest dergisi de son sayısında esprili bir şekilde okuyucularına pazarlamacıları kaçırma ve sindirme yollarını anlatıyor.
Örneğin dergiye göre telefonda pazarlamacı size "Nasılsınız?" diye sorma gafletine düşerse şöyle cevap verebilirsiniz: "İyi ki sordunuz, hiç iyi değilim, en yakınlarım bile benimle ilgilenmiyor. Köpeğim öldükten sonra bir türlü toparlanamadım. Bunalımdayım... "
Dergi, "satıcı kendini tanıttıktan sonra adının harflerini tek tek söylemesini isteyin. Sonra soyadının, firmasının adının harflerini tek tek sayması konusunda ısrar edin" gibi telefonun diğer ucundaki kişiyi aradığına pişman edecek başka öneriler de sıralamış.
Doğrusu geçtiğimiz hafta 2 kere üst üste pazarlamacılar yüzünden keyfi kaçan biri olarak yakın gelecekte ben de kendi acımasız yöntemlerimi geliştirebilirim.