Vitrin Peçeteli muhalefet

Peçeteli muhalefet

08.05.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Peçeteli muhalefet

Peçeteli muhalefet
Peçeteli muhalefet
Emre AKÖZ Hani şöyle bol vaktim olsa günlük yaşamda eşya kullanımı üzerine kapsamlı bir araştırma yaparım. Eğer biraz dikkatlice bakarsanız nesnelerin insan ilişkilerini yansıttığını görürsünüz. İlişkiler değiştikçe eşyaların durumu da değişir: Rengiyle, tonuyla, tasarımıyla; hatta varlığıyla ve yokluğuyla...
Örneğin, hatırlarım, kağıt peçeteler çıktığında bembeyaz, kolalı, kalın kumaş peçetelere alışmış olan eski kuşak dudak bükmüş, "Bu ne hafiflik," demişti. Bir kere kullanılıp atılan kağıt peçeteler onların dünyasını yansıtmıyordu. Kumaş peçete "öteki"yle, yani örneğin misafirlerle ne tür bir ilişkide olduğumuzu gösteriyordu. Kirlenmiş bir kumaş peçeteyi temizlemek kolay mıydı? Çitilemek, kolalamak, ütülemek gerekiyordu. Buruşuk bir kumaş petçeteyi masaya koymak nasıl da ayıptı! Peçete denilen o basit kumaş parçası, sadece maddi imkanlarımızı değil, manevi hayatımızı da ortaya koyuyordu: Beğeni durumu, titizlik, önemseme vs.
Kağıt peçetelerde ise bunların hiçbiri bulunmuyordu. Tek tek bakıldığında kumaştan çok daha ucuzdu. Sonra pratikti; yer kaplamıyordu. Ütülemek, katlamak gerekmiyordu, alıp masaya getiriveriyordunuz. Renk seçenekleri ise neredeyse sonsuzdu; çiçekli, böcekli, mor, lacivet... Kağıt peçete "sahibi" hakkında pek az ipucu veriyordu. Titiz bir insan mı, bize önem veriyor mu; belli olmuyordu. Sonra kağıt peçete "meselesi" bir adım daha ileri gitti. Nisbeten yeni tür eğlence mekanlarında, örneğin barlarda garsonlar peçete vermez oldular. İşte bunu hiçbir zaman anlamadım - aynı lokanta tuvaletlerinin paralı olmasını anlamadığım gibi!.. Kardeşim, sen eğer içkili, yemekli bir hizmet sunuyorsan, nasıl olur da peçete vermezsin? Bira içiyorsunuz, bardak terliyor, eliniz ıslanıyor, masada minik göller oluşuyor ama peçete yok! Garson ve barmenlerle aramızda neredeyse kavgaya dönüşecek diyaloglar gelişiyordu.
Peki acaba bu "peçetesizlik" külütürü nereden çıkmıştı? Galiba bu davranışa daha çok barlarda rastlıyorduk. İnsanların (gençlerin) daha çok ayakta durduğu yerlerdi buraları. Bir bira sipariş ediyor... Parayı veriyor... Birayı olduğu gibi, şişesiyle alıp, bir köşede kendi aralarında dans eden arkadaşlarının yanına dönüyor... Üstelik bu sahne gayet kalabalık bir mekanda yaşanıyordu. Şişe yerine bardak taşıdınız mı yandığınızın günüydü, birisinin çarpıp yarısını dökmesi ve daha pardon demeden (belki de tişörtündeki ıslaklığı farketmeden) çekip gitmesi olağandı. Başkasını boş verin, elinizde bardakla hoplayıp zıplamak mümkün değildi. Eh, böyle bir durumda da barmenin peçete vermesine gerek kalmıyordu.
Peçetenin değişimi konusunda nice laf edilebilir. Ya da bardak ya da çatal hakkında... Zaten değişime karşı tek kanıt, ona muhalefet edenler değil mi?

e-mail:eakoz@milliyet.com.tr
faks: 0212 5056431