Gündem Yapılan ibadeti boşa çıkaran hastalık: Riya

Yapılan ibadeti boşa çıkaran hastalık: Riya

02.06.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:

İnsanın kalbinde ihlas ve samimiyet kökü bulunmadığında, yerine riya yerleşip dal budak salar ve böylece kul şeytanın dürtülerine boyun eğmeye başlar. Kendini beğenme ve riya gibi kalbî hastalıklar, amelleri değersizleştirir.

Yapılan ibadeti boşa çıkaran hastalık: Riya

Yapılan ibadeti boşa çıkaran hastalık: Riya
Her insanda yaratılıştan gelen beğenilme ve takdir edilme duygusu vardır. Bu duygunun ibadetlerde ve davranışlardaki samimiyeti kirletmesine riya denir. Riyanın en güçlü sebebi övülmekten hoşlanmak ve yerilmekten incinmektir. Övülme arzusunu tetikleyen ise kendini beğenmektir. İnsanın kalbinde ihlas ve samimiyet kökü bulunmadığında, yerine riya yerleşip dal budak salar ve böylece kul şeytanın dürtülerine boyun eğmeye başlar.

Haberin Devamı

Riyanın biri büyük, diğeri küçük olmak üzere iki türü vardır. Riyanın büyük olanı, kulun ibadetlerinde Allah’ın rızasını hiç gözetmemesidir. Hz. Peygamber’in şu hadisi bu konuda dikkat çekicidir: “Kıyamet günü riyakâra, halkın gözleri önünde şöyle seslenilir: Ey riyakâr! Ey kandıran şahıs! Senin amelin boşa gitti, ecrin silindi. Git, kim için amel yaptıysan sevabını onlardan iste” (Müsned, V, 428, 429).

Riyanın ikincisi kulların küçük görüp önemsemediği için küçük riya diye adlandırılır. İbadetleri hem Allah için, hem de insanların takdir ve övgüsü için yapmaktır. Bu tür riya pek çok hadis-i şerifte gizli şirk olarak değerlendirilmiştir. Nitekim Peygamberimiz bir defasında şöyle buyurmuştu: “Sizin için korktuklarımın en korkuncu küçük şirktir.” Sahabiler: “Küçük şirk nedir?” dediler. Efendimiz: “Riya” buyurdu (Müsned, V, 124.).

Haberin Devamı

Bir dua

Allah’ım! Senden, bildiğim ve bilmediğim geçmiş ve gelecekteki tüm hayırları niyaz ediyorum. Bildiğim ve bilmediğim, geçmiş ve gelecekteki tüm şerlerden de sana sığınıyorum. Senden cenneti ve ona ulaştıracak her türlü söz ve ameli nasip etmeni diliyorum. Cehennemden ve ona götürecek her türlü söz ve amelden de sana sığınıyorum. Allah’ım! Kulun ve elçin Hz. Muhammed’in senden istediği bütün hayırlardan ben de istiyorum. Kulun ve elçin Hz. Muhammed’in sana sığındığı bütün şerlerden ben de sana sığınıyorum.

Yüzüne çarpılacaktır

Kendini beğenme ve riya gibi kalbî hastalıklar, amelleri değersizleştirir ve bu tür davranışlar kıyamet günü, eskimiş bir paçavra gibi sahibinin yüzüne çarpılacaktır. Ahirette açılan amel defteri sahibine gösterildiği zaman insan gerçekten büyük sürprizlerle karşılaşacak; yaptıklarının riya ve gösterişin esaretine girmiş olduğunu hüzünle seyredecektir. Pek çok davranışın riya, gösteriş ve gizli şirk ile kirlendiğini görecek, yüzünü ağartacak davranışların azlığına şahit olarak hüsrana uğrayacaktır. İnsan ahirette sarrafın gerçek altınla sahtesini ayırması gibi davranışlarının halisane olanı ile riya karışanını anlayacak, ama arkasına, sağına ve soluna bakınmasının, çevresinden medet ummasının o anda kendisine bir faydası olmayacaktır.

Riyadan kurtulmanın yolu Hakk’a ibadet sırasında yaratılanları dikkate almamak, Allah için yapılan işlerde Peygamberimizin sünnetine riayete titizlik göstermektir. Çünkü Allah Teala Kuran-ı Kerim’de şöyle buyurur: “Onlar Allah’a ibadetten ve dini yalnızca O’na has kılmaktan başkasıyla emrolunmadılar” (el-Beyyine, 98/5).

Bir Hadis

Ebu Hüreyre anlatıyor: Peygamberimiz ashabıyla birlikte olduğu bir gün “Müflis kimdir, bilir misiniz?” buyurdu. Orada bulunanlar: Bize göre müflis, parası ve malı olmayan kimsedir, dediler. Peygamberimiz: Benim ümmetimden gerçekte müflis, kıyamet gününde, namaz, oruç ve zekâtla gelecek olan kimsedir. (Yani namazını kılmış, orucunu tutmuş ve malının zekâtını vermiş olan kimsedir) Ama şuna sövmüş ,bunun kanını dökmüş, diğerini de dövmüştür (Yani bu günahları da işlemiştir) bundan dolayı onun iyiliklerinden adı geçenlerin her birine verilir. Üzerinde olan haklar ödenmeden iyilikleri tükenirse, hak sahiplerinin günahları o kimseye yükletilir. Sonra o kimse cehenneme atılır (Müslim, “Birr ve’s-Sıla”, 15) buyurdu.

Amellerimizi hesaba çekelim

Riya hastalığından kurtulmanın en kestirme yolu riyayı teşhis edip karşı koymak ve dindarlığımızı sorgulamak; yâni kendimizi ve amellerimizi hesaba çekmektir. Bu muhasebe bir kalp sorgulamasıdır. “Bugün Allah için ne yaptım? Yaptıklarımın ne kadarı Allah için, ne kadarı nefsim için? İşin içine ne kadar “görsünler ve desinler” kaygısıyla riya denen gizli şirk girdi?”

Haberin Devamı

Nakledildiğine göre bir kişi yıllar boyu caminin birinci safında namaz kılmış. Bir gün her nasılsa ikinci safta kılmak zorunda kalmış. Bir süre cami ve cemaatten kaybolan bu kişiye sebebini sormuşlar. Demiş ki: “Şu kadar yıldır kıldığım namazları hep ihlasla kıldığımı sanıyordum. Bir kere ikinci safta görülmekten öyle rahatsız oldum ki, ömrüm boyunca riya yaptığımın farkına vardım. Bu yüzden evimde eski namazlarımı iade ve kaza ile meşgul olduğum için ortadan kayboldum.”

Riyanın tedavisi, Allah’ın kalıba değil, kalbe baktığını; ahiretteki derecenin kalpteki duygulara bağlı olarak eksilip artacağını bilmek suretiyle olur. Riya ve gösterişten kurtularak kullukta zirveye adım adım ulaşılır. Bu yolda Allah Teala’dan lütuf ve kerem talep etmek de önemlidir.

Haberin Devamı

Riya ve gösteriş karışan çok davranış yerine ihlasla yapılan az amel kabule daha şayandır. Allah kulunun sadece kendisine ibadet etmesini, sadece kendisine yalvarmasını ister. Affetmeyeceği tek günah da uluhiyetine ortaklar koşulmasıdır: “...Kim Rabbine kavuşmayı ümit ve arzu ediyorsa güzel bir amel işlesin ve Rabbine ibadette hiçbir kimseyi ve hiçbir şeyi ortak tutmasın.” (Kehf, 18/110.)

Esmâ-i Hüsnâ

Hasîb: Her şeyi yeterince bilen, koruyan, ceza veya mükâfat olarak karşılığını veren.

Riya korkusu

Sahabeden sonraki nesilden Muhammed bin Eslem ibadetlerinde riyaya düşmekten çok korkardı. Bu yüzden, insanların göreceği yerde nafile namaz kılmaz, tesbih ve zikirle meşgul olmazdı. “Gücüm yetse ibadetlerimi, kirâmen kâtibin meleklerinden bile gizlerdim. Fakat buna imkan yok.” derdi. Riyanın azının da çoğunun da şirk olduğunu açıklamak için bir gün yerden bir taş parçası aldı ve yanındakilere “Bu nedir?”diye sordu. “Taş parçası” diye cevap verdiler. “Şu gördüğünüz dağ kayalığı da taş değil mi?” dedi. Bu soruya da “Evet” cevabı alınca şöyle konuştu: “Demek ki bir şeyin büyüğüne ad olan kelime, küçüğüne de ad olur. Riyanın da büyüğü, küçüğü fark etmeksizin hepsi gizli şirktir”.

Haberin Devamı

BİR SORU BİR CEVAP

- Belli bir amaç için vasiyet edilen paranın başka bir amaçla kullanılması caiz midir?

Hac, oruç fidyesi, zekât, sadaka-i fıtır, kefaret gibi Allah’a ait borçlar hakkında yapılan vasiyetlerin varisler tarafından yerine getirilmesi gerekir. Bu amaçla bırakılmış mal başka bir yere harcanamaz.

Vasiyet, dinen meşru olmayan şeyler için yapılmışsa bu vasiyet geçerli olmaz. Gayrimeşru işler için vasiyet edilmiş mallar diğer mallarla birlikte mirasçılara dağıtılır veya mirasçılar isterlerse, bu malı hayır yollarına sarf ederler.

Belirli bir hayır için vasiyet edilen mal, vasiyet edilen yere harcanmalıdır. Ancak malı belirlenen yere harcamak mümkün olmazsa vasiyet edilen amaca en uygun yere sarf edilir.

Mihrimah Sultan Camii (Edirnekapı)

Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan adına İstanbul’da yaptırılan iki camiden biridir. Diğeri Üsküdar’dadır.

Mihrimah Sultan Camii, Fatih Edirnekapı Fevzi Paşa Caddesi’ne cepheli olarak 1562-1565 yıllarında Kanuni Sultan Süleyman tarafından kızı Mihrimah Sultan için Mimar Sinan’a yaptırılan külliyenin ana yapısıdır. Külliye, cami, medrese, sıbyan mektebi, hamam, türbe ve arasta dükkanlarından meydana gelir. Külliyenin yapıldığı alan Suriçi’nin önemli tepelerinden biridir.

Caminin mimari planı bir dikdörtgendir. Tüm Osmanlı klasik dönem camileri gibi merkezi kubbelidir. Merkezi kubbe altı ayak ile taşınmaktadır. Yanlardaki üst mahfilleri taşıyan ikişer sütun bulunur. Üst kat mahfilleri merkezi mekanın üç yanını çevirir.

Hasan-ı Basrî’den

Kalplerin bozulması altı şeydendir: İnsanlar tövbe etmek ümidiyle günah işlemeye devam ederler, ilim öğrenirler fakat öğrendiklerine uygun hareket etmezler, davranışlarında samimi (ihlaslı) olmazlar,

Allah’ın verdiği rızıkları yerler fakat şükretmezler, Allah’ın taksimatına razı olmazlar, cenazelerini defnederler fakat ibret almazlar.

Olağanüstü işçilik

Üst kat mahfillerinin kuzey ve güneyde olanı üçer kubbe ile örtülmüştür. Kubbe yüksekliği 37 metredir. Caminin minber ve mihrap işçiliğindeki estetik zarafet olağanüstüdür. Caminin son cemaat yeri sekiz mermer ve granit sütunla taşınan yedi kubbe ile örtülmüştür. Caminin dikdörtgen planı dikkate alındığında son cemaat yeri ikinci bir dikdörtgen oluşturur. Bu dikdörtgen plan caminin kuzey ve güneyinde birer kubbelik çıkıntı meydana getirir. Bu çıkıntılar caminin görsel zenginliğine hizmet eder. Cami inşa geleneğinde olduğu üzere caminin minaresi girişin güneyindedir.

Yapılan ibadeti boşa çıkaran hastalık: Riya

Cami, 1894 depreminde ağır bir tahribat geçirmiştir. Her ne kadar aslına uygun bir tamirat olsa da Camide aslına uygun kalem işi kalmamıştır. Medrese odaları cami avlusunda yer alır. Külliyenin yapıldığı alan tepe olmasına karşın, Mimar Sinan burada caminin kotunu yukarıda tutmuştur. Dükkânlar Fevzi Paşa Caddesi’ne cepheli olmasına karşın, cami iç avlusu ve harimin bulunduğu ana mekan Fevzi Paşa Caddesi’nden 3-4 metrelik bir merdivenle cami kotuna çıkılır Buna benzer uygulamalar Üsküdar Mihrimah camii, Eminönü Rüstempaşa camii ve Kadırga Sokollu Mehmet Paşa camilerinde görülür.

Yapılan ibadeti boşa çıkaran hastalık: Riya