Sunay Babahan Seyahat Tasarımcısı

Sunay Babahan Seyahat Tasarımcısı

sbabahan@jabiroo.com

Tüm Yazıları

İstanbul’da hayatımızın nerdeyse her anı akıllı telefonlarda geçiyor. Twitter’da haber okumaktan, snapchat izlemeye, Instagrama’da fotoğraf paylaşmaktan, yol haritası bakmaya, otel rezervasyonu yapmaktan, dizi izlemeye kadar tüm aktivitelerimizi telefonlar ya da tabletlerle yapıyoruz. Eğer bunlara bakıp “ne kadar telefon ve internet bağımlısıyız” diye düşünüyorsanız buyurun New York’a!

New York benim için her zaman yeni bir şeyler öğrendiğim, dünyanın akışını yakaladığım ve kendimi her şeyin merkezinde hissettiğim yerlerden biridir. Özellikle son yıllarda her New York seyahatimde içimden “eller gider Mersin’e biz gideriz tersine” sözünü fazlasıyla hissediyorum. Yeni mağazaları, farklı restoranları ya da kimsenin kimseyi umursamaz özgür halini gördükçe bu kez de aynı duygular içindeydim. Ancak bu kez beni asıl şaşırtan, yeni öğrendiğim şeylerin pek çoğunun telefonum ve internetimle ilgili olmasıydı. Son model telefonum ve internetim olmasa New York’ta çok başka bir boyutta, dünyanın merkezinde olmak bir yana bayağı bir kıyısında hissedebileceğimi hayretle fark ettim... İşte size New York’tan taze teknoloji notlarım:

Haberin Devamı

İlk dikkatimi çeken durumlardan biri artık pek çok mağazada normal fatura yerine e-fatura veriliyor ve direkt mail adresinize gönderiliyor. Apple’ın ultra modern mağazalarında başlayan bu yöntem artık diğer mağazalara da yerleşmeye başlamış. Mesela yeni açılan çok havalı Chelsea Barney’s Downtown’da alışveriş yaptığınız zaman artık kasaya gidip ödeme yapıp fişinizi almıyorsunuz. Size yardımcı olan eleman kasa yerine geçen küçük aletiyle nerede hizmet ediyorsa orada kartınızdan tahsilatınızı yapıyor ve faturayı da e-mail adresinize gönderiyor.

Bundan birkaç yıl önce ilk Uber app’i öğrenip telefonuma yüklediğimde böyle bir servisin birileri tarafından bulunup hayata geçirilmesinden çok etkilenmiştim. O birkaç yıl içinde Türkiye’ye kadar uzanan Uber app son dönemlerde New York’un olmazsa olmazlarından biri. Hem fiyatları hem de hizmet kalitesi ile taksiden çok daha kullanışlı. Eskisi gibi sokaklarda sürünüp taksi durdurma eziyeti kalmamış, eğer akıllı telefonunuz ve internetiniz varsa. Rakipleri yok mu, tabi ki var. En önemlilerinden biri “Via App”. Via App ile şehrin her yerine başka biri ile paylaşmak kaydıyla konforlu arabaları kullanarak gidebiliyorsunuz. Nereye giderseniz gidin 7 USD.

Haberin Devamı

Taksiyle işim olmaz ben metro severim diyorsanız gerçekten çok karmaşık New York metro ağını çözmenizi sağlayacak bir app de mevcut: “NY Subway MTA map and route planner”. Nereden nereye gitmek istediğinizi yazıyorsunuz size detaylı bir yol planı çiziliyor. Hangi hatta hangi metroya binip nerede ineceğinizi daha sonra tekrar neye bineceğinizi size güzelce anlatıyor, siz de kafa karışıklığından kurtulmuş oluyorsunuz.

New York’ta ulaşım kadar önemli bir başka konu da restoran ve bar rezervasyonu. Yüzlerce yeni restoranın açıldığı, popüler olanların kapılarında kuyruklar beklendiği bu aşırı yoğun sektörde bir yerlere rezervasyon yaptırmak hem enerji hem de zamanlama gerektiren bir konu. Bunun da çareleri bulunuvermiş tabi. Herkesin bildiği Open Table ilk başvurulan kaynak. Ancak o kadar yoğun bir talep ve kullanım var ki bazı restoranlara bir ay öncesinden bile yer bulmak zor, özellikle de hafta sonu için. Demokrasilerde çare tükenmediği gibi teknolojilerde de çare tükenmiyor. Open Table işinize yaramıyorsa “Reserve” ya da I” Know the Chef App” lerini yükleyebilirsiniz. “Reserve” ile kredi kartınızı verip, ne kadar bahşiş eklemek istediğinizi de belirledikten sonra yapacağınız sadece gidip yemeğinizi yiyip mekanın keyfini çıkarmak. Kalkmak istediğinizde hesap bahşiş de eklenerek kartınızdan çekilmiş bir şekilde ödenmiş oluyor.

Haberin Devamı

“I Know the Chef” ise sizden dönemlik ya da yıllık makul bir concierge aidatı istiyor ama en zor gün ve saatlerde en zor mekanlara yer bulma konusunda son derece iddialı. Reserve’i deneyip memnun kaldım ancak I Konw the Chef’i deneyecek fırsatım ne yazık ki olmadı. Bir dahaki sefere...

Bunlar belki sizin de aklınıza gelebilecek, ben de düşünürdüm diyebileceğiniz servisler ama bir tanesi var ki gerçekten son derece yaratıcı: “Banter App”. Bu App ile canlı bir şekilde mekanları izleyebiliyor ve hangisinin atmosferini beğeniyorsanız orayı tercih edebiliyorsunuz. Özellikle canlı, hareketli mekan sevenler için vazgeçilmez app’lerin başında geliyor. Gitmek istediğiniz bar ya da club istediğiniz havada değilse rotanızı hemen başka bir mekana çevirebiliyorsunuz. Ya da son derece hareketli ve eğlenceli bulduğunuz bir mekana hemen kendinizi atabiliyorsunuz.

New York’tasınız ve ‘oyunlara showlara gitmeden duramam ama hesaplı bilet almak isterim’ mi diyorsunuz o zaman öncelikle “Today’s Tix App”’ini yüklemek sorununuzu çözebilir. Satışa çıkmış olan ünlü show ve oyunların biletlerini belli bir indirimle satan bu servis sayesinde tüm güncel showlardan ve fiyatlarından da kolayca haberdar olabilirsiniz.

Bir başka hizmet de ”Gobutler”. Telefonda, what’s app ile mesajlaşarak aldığınız bu hizmet tamamen hayatınızı kolaylaştırmaya yönelik. İki gün içinde bir yere seyahat edeceksiniz, uçak bileti mi lazım? ya da birine hediye şampanya mı göndermek istiyorsunuz? veya canınız güzel bir İtalyan restoranı çekti bunun için öneri ve rezervasyon mu istiyorsunuz? Gobutler ile makul bir servis ücreti ödeyerek her türlü hizmeti en kısa sürede alabiliyorsunuz. Şehrin karmaşası ve yorgunluğunun ardından bir de bu tür angaryalarla uğraşmamış oluyorsunuz.

Bunlar bir hafta gibi kısa bir süre içinde kendi kendime keşfedebildiğim ve hayatımı fazlasıyla kolaylaştıran New York servisleri. Biraz daha uzun vakit geçirerek daha neler öğrenebileceğimi hayal bile edemiyorum.

jabiroo.com/blog