Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türk eğitim sisteminin en önemli mağduriyet konularından birisi de meslek yüksek okulları. Hani hemen herkesin sözünü ettiği, ara insan gücü yetiştiren kurumlar.
Kısa yoldan hayata atılmaya olanak sağladıkları için dünyada ilgi görüyorlar. Bizdeki uygulama ise biraz da mecburiyetten.
Liseden sonra iki yıllık bir öğrenimi gerektiren meslek yüksek okullarına, meslek lisesi mezunları sınavsız olarak girebiliyor. Diğer lise mezunları ise ÖSS ile başvurabiliyor.
En önemli sorunları, diğer üniversite mezunlarından sadece iki yıl eksik eğitim almalarına karşın, askere giderken, hiç öğrenim görmemişler ile aynı muameleye tabi tutulmaları. Yani askerliklerini er olarak yapmaları. Ama en az onun kadar önemli bir başka konu ise Dikey Geçiş Sınavı, yani 4 yıllık fakültelere geçiş sınavı. Bu yol, öylesine zor ve meşakkatli bir yol ki, tam bir ömür törpüsü.
Önce başarıyla meslek yüksek okulunu bitireceksiniz, ardından DGS’den çok yüksek bir puan alacaksınız, sonra adeta falcılık yaparak bir tercih listesi hazırlayacaksınız. Çünkü fakültelerin kontenjanları ya hiç yok, ya da üçü, beşi geçmiyor. Kazanma şansınız ise yok gibi. Ama asıl sorun da zaten ondan sonra başlıyor. Asıl bölüm derslerine geçmeden önce, bir yıllık bir intibak sınıfı var ki, Demokles’in Kılıcı bile ondan daha insaflı. Sayıları 15’e varan derslerden birinden kaldınız mı, anında kapı önüne koyuluyorsunuz. Bu yüzden de öğrenciler gergin mi gergin!...
Meslek yüksek okullarındaki öğrenci sayısı, 4 yıllık fakültelerde öğrenim görenlerden daha az değil. Yüzbinlerle ifade ediliyor. Ama gelin görün ki, iktidara ve YÖK’ün başına kim gelirse gelsin, değişen hiç bir şey olmuyor.
Üniversitelerden, YÖK’ten, Hükümet’ten, Çankaya’dan beklentileri var. Her yere ulaşmaya çalışıyorlar. Ama nafile. Onlar da artık, birlikten güç doğar diye örgütlenmeye başladı. Hem de tam seçim öncesi, belki bu şekilde dikkate alınırlar.
Peki DGS ile ilgili olarak istedikleri ne? İşte onlar:
Tercih listeleri, diğer tüm sınavlarda olduğu gibi, sınavdan sonra yapılsın
Tercih sayısı artırılsın. ÖSS’de 25, DGS’de ise sadece 8 tercih hakkı var.
Kazanan adaylardan kayıt yaptırmayanların, bir yıl sınava girmeleri halinde başarı puanları düşmesin
DGS’de de tıpkı OKS, ÖSS ve benzeri sınavlarda olduğu gibi ek yerleştirme yapılsın
Kontenjanlar artırılsın.
1998’de katsayılar yoluyla meslek liselerinin önü tıkanırken, dönemin YÖK yöneticileri, ÖSS ile 4 yıllık fakülteleri kazanan meslek liselilerin oranının binde 5’lerde olduğunu, oysa yeni sistemle yani DGS ile mezunlardan yüzde 10’nun 4 yıllık fakültelere girebileceğini söylemişlerdi. Ama hep lafta kaldı.
Dahası, dikey geçişle gelen öğrencilerin, ÖSS ile gelenlerden daha başarısız olduğunu da kimse iddia edemez.
Ama kontenjanlara bakıldığında arada tam bir uçurum var. Örneğin İstanbul İktisat’a ÖSS ile 216 öğrenci alınırken DGS ile sadece bir öğrenci girebiliyor. Uludağ Ekonometri’de de durum farklı değil 103’e 3. Bir örnek de Süleman Demirel Ekonometri’den, ÖSS ile 62 öğrenci almasına karşın, DGS kontenjanı sıfır.
Üniversiteleri yönettiğini zannedenler, umarız bu konuyu da ciddiye alırlar!..
Başbakan’a mektup
Çarşamba’ya az kaldı. Sonra, öğrenciler için haciz süreci başlayacak. Öylesine dokunaklı mektuplar geliyor ki, vicdanı olan herkes ağlar. “Yıllarca dirsek çürüttük, yüzlerce sınavdan geçtik, onca zorluğa katlandık ve ne denildiyse gereğini yerine getirip üniversiteyi bitirdik. Peki ya karşılığı? İşsizlik ve haciz. Bütün çabamız bunun için miydi?” diyorlar. Ve bakın içlerinden birisi Başbakan Erdoğan’a gönderdiği mektupta ne diyor:
“...Başbakan olarak 7. yılınıza giriyorsunuz. Bu ülke insanlarına ve gençlere sizin de borcunuz var Sayın Başbakanım. Peki siz borçlarınızı ödediniz mi?
İşsizlik sorununu çözebildiniz mi? Yatırımcıları teşvik edip, yeni istihdam alanları sağlayabildiniz mi? Krizi bahane edip işten atılanlara engel olabildiniz mi?..”
Liste uzayıp gidiyor...
Özetin özeti: Gençlerin üzerine bu kadar da gidilmez ki!..