Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sınav ve diploma odaklı eğitimden vazgeçmenin zamanı hâlâ gelmedi mi?

Bu soruyu yıllardır Ankara’ya soruyoruz ama “Tamam artık zamanı geldi” diyen hâlâ çıkmadı!

Bu yüzden de eğitimdeki patinajımız ve eskiye duyulan özlem giderek artıyor.

“Son 30-40 yılda, her gelen hükümet ve Milli Eğitim Bakanı eğitim sistemiyle o kadar oynadı ki sonuçta dört işlemi elle yapamayan, tarihini bilmeyen, bırakın dünyayı, Türkiye’nin haritasını çizemeyen, my name is’ten başka yabancı dilde cümle kuramayan bir genç kuşak ortaya çıktı!”

Eğitim sistemimizle ilgili gelinen son nokta işte bu!

Önemli olan tek şey sınavlar ve diploma denildi, hedef olarak onlar konuldu ama o da hiçbir işe yaramadı!

Kazanan da sadece, hani şu kaldırıldı denilen dershaneler oldu!

Eğitimle ilgili çok sıkıntımız var ama sanki en önemlisi, hedefimizin ne olduğu konusundaki kafa karışıklığımız!

Bırakın farklı iktidarları, aynı partinin bakanları bile eğitimi hep sil baştan değiştirdi.

Bu yazboz ANAP ve DYP döneminde de böyleydi, DSP döneminde de, şimdi de!

Adı üstünde Milli Eğitim, yani, her şeyden önce, yerli ve milli olması ve bir o kadar önemlisi de bir devlet politikası gerekiyor.

Ne olur birileri çıkıp da zaten var demesin!

Varsa eğer her gelen bakanın sil baştan yeni bir reform paketi açması niye?..

Neden devlet politikası şart?

Eğitim, sadece bugünü değil, geleceği de şekillendirir. Bu yüzden 4 yıllığına seçilen iktidarların yanı sıra devletin de köklü bir politikası olması gerekiyor.

Her ne kadar Anayasa’mızda ve Temel Eğitim Kanunu’nda genel çerçevesi çizilse de daha fazlası gerekiyor!

Bunu yapacak olan da başkaları değil hepimiziz!..

Veliler ne diyor?

Eğitime ilgili canımız öylesine yanmış durumda ki bir dokunun bin ah işitin.

İşte eğitim deyince bitmez tükenmez çağlayanlar gibi akan mesajlardan bazıları:

Köklü ve kalıcı bir eğitim sistemi kuramadıktan sonra okullarımızın hepsi maalesef Hababam Sınıfı’ndan farksız olmaya devam edecektir.

Coğrafya derslerinin akıbetini hayretle izliyoruz. Coğrafyasız eğitim olur mu?

Öğrencinin karakterine uygun meslek seçimini yaptırmayan ve günde 300 soru test çözdürüp hipodromdaki atlar gibi yarıştırılan ve hiçbir şey üretemeyen bir nesil hedeflendi sanki!

Bir öğrenci coğrafya, tarih, edebiyat, felsefe, Türkçe, matematik, fizik, kimya, biyoloji bilmiyorsa ortada ne sistem ne politika ne de başarı vardır!

TBMM’nin açılımını bilmeyen 7 ve 8. sınıf öğrencileri var. Suçlama olarak değil. İnanılmaz ilgisizler. Teknoloji bağımlılığı gitgide artıyor. Buna dur denmelidir.

Haritada Brezilya’nın yerini bulamayan doçent, yıldız ile gezegen arasındaki farkı bilmeyen profesör gördüm.

Elimizden geldiğince ek ders aldık, halâ da elimizden geldiğince destek oluyoruz. Çevremde kredi çekip özel okula, dershaneye gönderen insanlar var. Çözüm bu mu?

Lise ana branşlar mutlaka zorunlu olmalı, pozitif bilimleri güçlü olmayan öğrenciler başarılı olamaz.

Kesintisiz 8 yıl garabetinden kurtulmak isterken, güya kademeli ancak gerçekte kesintisiz 12 yıla yakalandık. Timur’un filleri gibi. Her kademe
amacını gerçekleştirmeden bir üst kademeye öğrenci gönderdi. Yıl ile kalite doğru orantılı değilmiş, onu gördük. Çok eğitim, iyi eğitim değilmiş!

Geçenlerde bir radyoda, basit bir bilgi yarışmasında (ödül verebilmek için en basit soru seçilmiş) dayınızın kız kardeşi, teyzeniz değilse kimdir sorusuna cevap veremedi kimse!

Haberin Devamı

Özetin özeti: Eğitimde ortak akıl olmadan geleceği yakalamamız mümkün değil!