Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yasalar ve kurallar durduk yerde konulmuyor!
Ama nedense, kuralları da yasaları da çiğneyenlerin en başında kural koyucular geliyor.
Örneğin İstanbul’da en önemli güzergâhlarda emniyet şeridi kalmadı.
Yolları genişleteceğiz diye, emniyet şeritlerini yok ettiler.
Gazetemizin merkezi hastaneler bölgesinde ve gün boyu ambulansların acı sirenlerini dinliyoruz. Çünkü emniyet şeridi olmadığı için trafiğe takılıp kalıyorlar...
Peki, bu emniyet şeritlerini yok eden kim?
Onu denetlemekle sorumlu olan belediyeler yani kamunun ta kendisi!
Bir Allah’ın kulu da kalkıp, belediyelere, sen nasıl emniyet şeridini kaldırırsın diye hesap sormuyor!
Vali nerede, trafik müdürü nerede, ilgili bakanlar, Başbakan nerede?..
Keşke bir yasa çıkarılsa da onlar da eskortsuz bir şekilde vatandaş gibi seyahat etseler.
İşte o zaman gerçeği görecekler ama halktan öylesine koptular ki emniyet şeritlerinin kaldırıldığından haberleri olduğunu bile sanmıyorum...
Peki ya kırmızı çizgiler, yasalar ve iş işten geçtikten sonra söylenenler...
Yaz ayları geldiğinde, yüreğim cız eder.
Çünkü hemen her gün onlarca insanımız boğulur ve ekranlarda kurtarma ekiplerinin karadan, havadan, denizden yaptığı çalışmaları görürüz.
Peki o seferberliği, neden o ölümler yaşanmadan önce yapmazlar ki?
Örneğin boğulma tehlikesinin çok yoğun olduğu plajlarda koruma, kurtarma ekipleri var mı diye niye denetlenmez? Olmayanlar niye kapatılmaz!..
Sahillerde plajların içinde jet-skiler cirit atıyor, onlarca can aldı ama zerre kadar denetim yok. İlle daha fazla insanımızın ölmesi mi gerekiyor!..
Bile bile ölüm!
Günlerdir küçük Aylan’la yatıp, Aylan’la kalkıyoruz. Bütün dünya ona ağlıyor.
Herkese kızıyoruz.
Kızmakta da bin kere haklıyız!
Peki ama bizim hiç mi kabahatimiz yok?
Bodrum sahillerine gidin bakın, her yer mülteci kaynıyor!
Tek amaçları var o da karşı kıyıya geçmek.
Ölümü çoktan göze almışlar.
Hadi onların başka çaresi yok, peki ya bizim insanlık adına, bu ölümler yaşanmadan önce, daha başka yapacağımız bir şeyler yok mu?
Örneğin küçük Aylan ölüme bu kadar kolay gitmemeliydi!
O batacağı besbelli olan bota binmemeliydi.
Bu kadarını yapamaz mıydık?
Sınırlarımız çok daha iyi korunup, çok daha sıkı denetimler yapılamaz mıydı?
Alınacak kararlar çok katı olsa da örneğin sahil bölgelerine gitmeleri bir şekilde önlenemez mi?
En azından yaşanan sıkıntıların ve eleştirilerin boyutu ölümden daha ağır olmazdı.
Bugün Aylan için ayağa kalkan dünya ve uluslararası kuruluşlar dün neredeydiler?
Yarın için ne yapacaklar?..
Kurallar, yasalar ve ortaya konan acı reçeteler bazen çok can sıkıcı olsa da hiçbirinin faturası yaşanan bu dramlardan daha kötü olamaz.
İşte bu yüzden, dünden ders alıp gelecek için ne yapacağız, şimdi asıl onu konuşmamız gerekiyor. Yoksa üç gün sonra Aylan da unutulup gidecek!.. Tıpkı Ramazan Öztürk’ün Halepçe Katliamı’nda fotoğrafladığı zehirli gazdan ölen kundaktaki Haver gibi!
Özetin özeti: İnsanlık kendi soyunu tüketmek için elinden geleni yapıyor. Dökülen gözyaşlarının ne kadarı samimi, o da sorgulanır. Vicdansız dünya, umarız bir an önce vicdana gelir!..