Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Üniversite giriş sınavları, iyi analiz edildiğinde, Türkiye’nin bugünü ve geleceğine yönelik müthiş ipuçları yakalamak mümkün.
Örneğin hangi meslekler yükseliyor, hangileri dibe vuruyor?
Hangi üniversiteler öne çıkıyor, hangileri kontenjanlarını bile dolduramıyor?
Hangi kentler ilgi görüyor, hangilerine hiç kimse gitmiyor?
Ne tür reklamlara geri dönüş oluyor, hangilerinin yüzüne bile bakılmıyor?
Hangi üniversitelerde bedava eğitime bile ilgi yokken, hangilerine oluk oluk para niye akıtılıyor?
Hangi konularda en büyük hataları kim yapıyor?
YÖK fakülte, yüksekokul, bölüm açma izni verirken ve kontenjan belirlerken ne kadar adil ve akılcı davranıyor?
En önemlisi de üniversiteler Türkiye gerçekleriyle ne kadar yüzleşiyor?..

Kaynaklar heba ediliyor
Ayrıntılara elbette gireceğiz ama öncelikle artık hemen her yıl boş kalan yüz binlerce kontenjanın hesabını, birilerinin sorma zamanı geldi de geçiyor?
Eğer ki şişirilmiş kontenjanlar var, bu boşluklar o yüzden deniliyorsa, bunun da hesabı sorulmalıdır. Çünkü, böyle bir saçmalık dünyanın hiçbir yerinde olmaz. Velev ki, o şişirilmiş kontenjanlar bir anda doldu, peki onlara, o eğitimi verecek altyapı var mı?
Yoksa nasıl bir mantıkla, nasıl olsa yarısı boş kalıyor diye iki kat kontenjan verilir ki!..
Bu konuda diğer önemli nokta ise hiç sorgulanmadan yeni bölümlerin açılması. Keşke açılacak her yeni bölüm konusunda, üniversiteler, YÖK ve iktidar çok daha fazla kafa yorsa!..
Ama nerde...

Joker meslekler
Son yıllarda eğitim fakültelerinin puanlarında çok önemli artışlar olmuştu. Özellikle de sınıf öğretmenliğinin. Ama bu yıl onlarda da ciddi puan düşüşleri yaşandı. Çünkü artık öğretmen olarak atanmak hiç de kolay değil. En az 800 bin atama bekleyen öğretmen var ve alınacak öğretmen sayısı en fazla 50 bin. Ve bazı branşlar var ki yıllardır neredeyse hiç atama yapılmıyor. Bu yüzden puanlar dibe vurmuş durumda...
Peki hangi meslekler öne çıkıyor?
Sağlık ve gastronomi çok revaçta, kontenjanı boş kalan yok gibi. Hukuk da ful çeken bölümlerin başında geliyor. Son birkaç yıldır öğrenci alan Kürt Dili Edebiyatı da ful dolan ve puanını artıran bölümlerden. Mimarlık da, tıpkı hukuk, işletme, endüstri mühendisliği gibi joker mesleklerden.
Bu arada bazı illerde bazı bölümler var ki niye açıldı belli değil. Örneğin Mardin’de Biyoloji, Amasya’da İstatistik, Batman’da İnşaat Mühendisliği, Çanakkale’de Fizik. Bu bölümleri sadece birer öğrenci tercih etti. Muhtemelen ek yerleştirmede de en fazla birkaç kişi tercih edecek. Geçen yıllarda da durum farklı değildi. Peki bu durumda öğretime nasıl devam edecekler?..

Üniversite şûrası!
Milli Eğitim şuralarında hep ilk ve orta öğretimin sorunları ele alıyor. Üniversiteler ise maalesef hiç kimsenin umurunda değil.
İktidar, her ne kadar çok eleştirilse de, her ile bir üniversite açarak doğru bir karar aldı. Üniversite sayısını artırdı. Çünkü eğitimin yaygınlaşması ve yükseköğretim gören insan sayımızın artması gerekiyordu. Ama görünen o ki, bu vizyonun altı iyi doldurulamadı. Doldurulamadığı için de, alkışlanacakları yerde eleştiriliyorlar...
Peki bu işi kim yapacak? İşte asıl sorun burada.
MEB desen, üniversiteler onun ilgi alanında değil. YÖK desen bu yükün altından kalkması ne kadar iyi niyetli olsa da çok zor. DPT’nin söylediklerini zaten hiç dikkate alan yok. Siyasetçiler, üniversite ya da yüksekokul açtırıncaya kadar varlar, ondan sonra ara ki bulasınız. Üniversitelerin ise hiç umurunda değil. Çünkü ekmek elden su gölden. Birine bile boş kontenjan hesabı sorulmadığı için, aman boş kalsın daha iyi düşüncesindeler...
Peki o zaman bütün bu savurganlığın, programsızlığın, vurdumduymazlığın hesabını kim soracak? Dünü dünde bırakıp, geleceğe yönelik doğru adımlar nasıl atılacak?
İşte bu nedenle, belki çok fazla bir yararı olmasa da, en azından sorunların tespiti açısından, geniş katılımlı bir yüksek öğretim şurası ya da kongresi çok yararlı olacaktır...
Tüm bu ayrıntılar kimsenin umurunda olmamaya devam eder ve böyle gelmiş böyle gider dersek ne olur?
Lafı hiç uzatmadan söyleyelim:
1. Üniversiteye olan talep iyice azalır ve çoğu batma ya da kapanma noktasına gelir.
2. Okumuşların işsizliğinin yaratacağı sosyal baskı ve gerginlikler daha da artar.
3. Yapılan reformlar kalıcı olmaz ve Türkiye dünya birinci liginde oynama şansını kaybeder.
Özetin özeti: Ülkemizi çok daha iyi noktalara götürmek istiyorsak, ne olur bu konulara da biraz kafa yoralım!..