Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Eğitimde kazan- dırmamız gereken davranışlardan biri de aldığı dersi, seçtiği mesleği, çalıştığı işi en iyi şekilde yapmak olmalıdır.

Peki, bunu ne kadar başarabiliyoruz?

Fazlasıyla demek abesle iştigal olur. Hatta yeterince demek bile abartıya kaçar.

Böylesi sınav odaklı bir eğitim sisteminden farklı bir sonuç beklemek de zaten zorlama olur.

Severek öğretme yerine, not odaklı bir eğitim sistemimiz var.

Öğrenci, konuyu öğrenmekten daha çok, yüksek not ve yüksek puan almayı hedeflediği için öğrendiklerinin kalıcı olmasına değil, alacağı puana bakar.

Haberin Devamı

Ve bu puanların en iyi olmasına da gerek yok, rakiplerinden daha iyi olması, onun için yeter de artar.

Bu yüzden de en iyisini yapmak için değil, önce barajı aşmak için, sonra da istedikleri bölümlere girmek için yarışırlar.

Sonuçta da üç beş matematik sorusuyla mühendislik fakültesine giriyor ve hiç zorlanmadan da mezun oluyorlar.

Geçenlerde çok çarpıcı bir araştırma okudum, şoke oldum.

Derme çatma pek çok hukuk fakültesinden mezun olanların, genel sınavlardaki hukuk bilgisi, iyi bir siyasal mezununkinin çok altındaymış.

Ve araştırmanın en çarpıcı bölümü ise giren, girdiği gibi mezun oluyormuş.

Yani, herhangi bir üniversiteye hasbelkader giren öğrenciler, en iyisi olmak için zerre kadar çaba harcamıyorlarmış.

Asıl komiği ise, biz zayıf öğrencileri alıyoruz ama en iyi düzeye getiriyoruz diyen üniversitelerin hiç de inandırıcı olmadıkları.

Yabancı dil konusunda da en iyisi benim diyenlerin bile pek de iyi olmadıkları gerçeği insanı afallatıyor.

İşte bu nedenle, KPSS alan sınav sonuçlarına üniversiteler ve bölümler bazında göz atmak Türkiye’deki eğitim gerçeğini net bir şekilde görmenize olanak sağlayabilir...

Başarıya giden yol

Başarının olmazsa olmaz kurallarından ilki yaptığınız işi sevmekse, ikincisi de o işi en iyi şekilde yapmaktır.

Eğer her ikisi de yoksa, ki genelde bizde böyle, başarıyı ve mutluluğu aramak, hayalciliğin de ötesinde bir şeydir.

Ve biz bunu hep yapıyoruz.

Yani önce sevmediğimiz mesleklere yöneliyor, sonra da sevdiğimiz işlere değil, bulduğumuz işlerle yetiniyoruz.

Haberin Devamı

Üniversite mezunlarından neredeyse üçte ikisinin, öğrenim gördükleri ya da sevdikleri bir alanda değil de çok farklı alanlarda çalışıyor olmaları biraz da bu yüzden.

Çocuklarımıza ya da öğrencilerimize her şeyden önce her mesleğin ve yapılan her işin kutsal olduğunu öğretmeliyiz.

Yoksa bugün olduğu gibi itibarlı sandıkları mesleklerin peşine düşerler ya da kısa yoldan şöhret ve para kazanmak için dizi yıldızı veya futbolcu olmanın hayalini kurarlar.

Kurmaya kurarlar da şans bir şekilde kapıyı çaldığında, en iyisi olmak için ne kadar çaba gösterirler, işte asıl önemli olan bu!

Saman alevi gibi parlayıp, sönmeleri, hep bu yüzden değil mi!..

Başarı hikâyeleri!

Biyografi kitaplarına ve filmlerine bayılırım.

Özellikle de en zoru başaranların yaşam hikâyelerine.

O noktalara hiç de kolay gelmediklerini görür ve damarlarınıza kadar hissedersiniz.

Keşke, bu kitaplar ve filmler okullarda ders olarak okutulsa ya da her öğretmen, kendi dersi çerçevesinde, rol model olarak seçtiği kişilerin başarı hikâyelerini öğrencilerine anlatsa ve kendilerine hedef koymaları konusunda öğrencilerini motive edebilseler.

Haberin Devamı

İnanın işte o zaman her öğrencinin aldığı derslere, seçtiği mesleklere, yaptığı işe, kurduğu hayallere bakış açısı çok daha farklı boyutlar kazanacak.

Ama biz bunların hiçbiriyle ilgilenmiyoruz. Tek hedefimiz var, o da sınavlar. En iyi okulları kazanıyorlar da ne oluyor?

İşte bunu hiç sorgulamıyoruz.

Özetin özeti: Nerede yüzü gülen, mutlu ve başarılı insanlar varsa bilin ki onlar sevdikleri işi en iyi şekilde yapanlardır...