Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Katillerin, hırsızların, hortumcuların affedildiği bir ülkede öğrenciler neden affedilmez, anlayabilmiş değilim. Kaldı ki söz konusu olan bir af değil, yeni bir sınav hakkı! Başaran yoluna devam eder, başaramayan sınıfta kalır. Yani kimsenin, kimsenin hakkını yediği bir durum söz konusu değil. Hele hele başarısızlığa prim verme gibi bir durum kesinlikle mümkün değil. Ama nedense, birkaç ayda yüzlerce yasa değiştiren, yeni yasa çıkaran hükümet, öğrencileri ilgilendiren konularda aynı performansı sergileyemiyor. Daha da komiği, aslında ben öğrenci affı çıkarmak istiyorum da CHP önlüyor gibi bir mazeretin arkasına saklanıyor. Öyle anlaşılıyor ki, gençler AKPnin umurunda değil!.. On binlerce öğrenci af bekliyor. Bu konuda defalarca yazı yazdım ama nedense hükümet, tıpkı ÖSSde olduğu gibi, konu ne zaman gündeme gelse, topu ısrarla taca atıyor. YÖK Başkanı Teziç, ÖSSnin içeriğinde bir değişiklik olmayacağını açıkladı. Oysa geçen yıl, hem Başbakan Erdoğan hem de Milli Eğitim Bakanı Çelik, gelecek yıldan itibaren, ÖSSde lise son sınıftan mutlaka soru çıkacak demişlerdi. Kime inanacağımıza biz de şaşırdık. Öğrencilerin kafası da karmakarışık. Bakana, Başbakana güvenip lise son sınıf derslerine de mi çalışsınlar yoksa YÖK Başkanını ciddiye alıp bugüne kadar olduğu gibi lise son sınıfı boşlasınlar mı? Gerçekten zor bir durum. Bu konuya ve katsayı meselesine bir an önce açıklık getirilmeli ki adaylar yine bir son dakika sürpriziyle karşılaşmasınlar.Hatırlayacaksınız, hükümet, ÖSS konusunda, iki yıla yakın zaman kaybettikten sonra, ÖSSyi değiştirmek için mayıs ayında harekete geçmiş, sonra da zaman dar diye konuyu bu öğretim yılına ertelemişti. Şimdi yine hovardaca zaman harcanıyor. Aralıkta başvurular başladıktan sonra, yine bu yıl için geç kalındı teraneleri dinlemek istemiyoruz. Ne yapılacaksa bir an önce yapılmalı. En azından tartışmaları başlasın ki, uzlaşma noktaları bulunabilsin.. ÖSS ne olacak? Hükümet üniversiteleri cezalandırmaya devam ediyor. Bunun acısını da üniversitelerin can damarı olan, araştırma görevlileri çekiyor. Son iki yılda üniversitelere neredeyse hiç araştırma görevlisi kadrosu verilmiyor. Oysa üniversitelerin en büyük yükünü onlar çekiyor. Doktorasını tamamlayan araştırma görevlileri, büyük bir sıkıntı içerisinde.İşte bu konuda çarpıcı bazı bilgi notları: 1998 - 2001 arası dört yıllık dönemde üniversitelere 28 bin araştırma görevlisi kadrosu verildi.2001 - 2002 sonu itibariyle sistemden ayrılan araştırma görevlisi sayısı 15 bin 901.Bu geçen süre içerisinde hiçbir fakülte veya yüksekokul kapanmadığı gibi, son iki yılda 33 yeni fakülte, üç adet dört yıllık meslek yüksekokulu ve 49 adet iki yıllık meslek yüksekokulu açıldı.2003 yılında 3 bin 200 kadro (Araştırma görevlisi + öğretim görevlisi + okutman + uzman + idari personel) verilmesi sonucunda öğretim üyesi açığı, 8 binden 10 bine yükseldi.Şu an için 10 bin olan öğretim üyesi açığı, geçen yılki yaklaşım devam ederse beş yıl içinde 16 bine yükselecek. Böylesi bir durum da üniversitelerimizi çok zor noktalara getirecektir... Özetin özeti: Araştırma görevlilerinden üniversite rektörlerine kadar akademik camianın tümünden, kadro verin çığlıkları yükseliyor. İmamlara 10 bin kadronun düşünüldüğü şu günlerde umarız üniversiteler de unutulmaz!.. aguclu@milliyet.com.tr Araştırma görevlileri