Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Konya Valisi Cüneyit Orhan Toprak deyimler literatürüne yeni bir deyim daha kazandırdı.

Vali Toprak, 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle düzenlenen etkinlikte, ayak ayak üstüne atan kişiye, önce “Öğretmen misin birader?” diye sordu, sonra da evet onayı alınca, “O zaman öğretmen gibi otur da görelim. Bu kadar güzel bir günde güzel duygularla karşınıza geliyorum. Güzel bir hareketle karşılaşmıyorum. Valinin karşısında ayak dikip oturmak bana değil eğitim camiasına saygısızlıktır” diyerek bir güzel fırçaladı.

Hızını alamayıp, diğer öğretmenlere dönüp onay istedi. Onlar da bir güzel alkışladı!..

Sonradan öğrenildi ki ayak ayak üstüne atan kişi öğretmen değil yerel gazete muhabiriymiş. Vali Bey, bu konuda da “Öğretmen olsaydı bile bu davranış kabul edilemezdi” demiş! Alın size bir pot daha, sanki gazeteci olunca, fırçalanmayı hak ediyorsunuz! O an, o bacak bacak üstüne atan, bir öğretmen ya da gazeteci değil de bir milletvekili, bir paşa, bir hâkim, bir iş adamı ya da ünlü biri olsaydı, aynı ses tonuyla, aynı fırçayı yine atar mıydı?..
Böylesi tartışmalara bayılırız. Zaten günlerdir konuşuluyor.

Yarımız, Vali Bey haklı derken, diğer yarımız, ne var ki bunda diyor...

Vali Bey, Allah’tan ülkemizde görev yapıyor. Maazallah Amerika ya da Avrupa’da çalışıyor olsaydı, kesinlikle sinir hastası olurdu, çünkü oralarda, bırakın valiyi, başkanların, başbakanların, cumhurbaşkanlarının önünde ayak ayak üstüne atmayan yok gibi!..

Eğri oturup, düz konuşalım, tamam Vali Bey’in tepkisi biraz sert olmuş ama böylesi bir davranışa, yeri geldiğinde, orta yaşın üzerindeki hangi birimiz sinir olmuyor ki?..

Gençler farklı hem de çok farklı. Bizim kuşak, bırakın valiyi, herhangi bir büyüğünün yanında, bacak bacak üstüne de atmaz, sigara da içmez. Hatta bizim büyüklerimiz, aile büyüklerinin yanında, çocuklarını, kucağına bile almazdı. Şimdiki gençlerin saygı anlayışı ise çok farklı!

Peki, bu noktaya nasıl geldik?

Televizyon-lardaki dizilere, filmlere bakın, yeter de artar.

Daha da önemlisi, gençler için saygı kriterleri tek yönlü değil, karşılıklı.

Özeti, sen bana saygı duy ki ben de sana duyayım!

Onlarınki saygısızlık değil, bir anlamda yaşadıklarına isyan ve beyinlerine kazınan karelerin tezahürü...

Ara tatil

Sayılı günler çabuk geçiyor. Hele ki tatilse! Ama istisnalar da yok değil!

Bu yıl ilk kez uygulanan karnesiz ara tatil, öğrenci ve veliler için sanki biraz zor geçti, öğretmenler ise tatil miydi, belli değildi. Herkes onlar da tatil yapıyor sanıyordu ama hepsi ya okulda ya da etkinliklerdeydi...

Eğitimde tek eksiğimiz ara tatillerdi.

Bu büyük reformu da gerçekleştirip, destan yazdık.

Gelecek yıl, PISA’da son 5’ten ilk 5’e yükselelim de görün, kararı alanları hepiniz ayakta alkışlayacaksınız!..

MEB, ara tatile yönelik bir durum değerlendirmesi yapacak mı bilmiyoruz ama gazete ve televizyonlar dün gün boyu mikrofonlarını öğretmen, öğrenci ve velilere yöneltip, tatilin nasıl geçtiğini sordu. Konu, sosyal medyada da fazlasıyla tartışıldı.

Böylesi kararlar, dayatmayla olmaz. MEB, umarız, çok daha ayrıntılı ve objektif bir araştırma yapar ve haklılığı kabul görürse güçlenerek yola devam eder; tersi çıkarsa da inat etmenin bir yararı olmaz!

Okula gidilen gün sayısı Japonya’da 240 gün, üstelik tam gün. Bizde ise 180 iş günü ve çoğu okulumuzda yarım gün eğitim yapılıyor. Kar, kış, iki bayram arası tatilleri saymıyoruz bile! Olaya bir de bu çerçeveden bakmakta yarar var!..
Özetin özeti: Tatil en büyük ihtiyaçtır ama hak edildiğinde ve dozunda olduğunda!..