Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Özel günlerde yazı yazanlardan değilim.

Hele hele kadınları yılda bir kez hatırlayanlardan hiç değilim.

Kadın kotası, kadın hakları, kadınlara pozitif ayrımcılık gibi kadını adeta aşağılayan kampanyalara da tümden karşıyım.

Kadın olmak, pek çok ülkede zor ama sanki bizde çok daha zor.

Ne yaparsa yapsınlar, hak ettiklerine asla inanılmaz. Arkasında hep bir şeyler aranır.

Oysa, şunu kabul edelim ki bazı işleri onlar biz erkeklerden çok daha iyi yapıyorlar...

Ayrımcılığa hayır

İnsan insandır, kadını erkeği, genci yaşlısı, dili, etnik kökeni, eğitimi, parası, güzelliği ya da çok daha farklı kriterlere göre onları sınıflandırmak, doğanın bu en değerli varlığına yapılacak en büyük haksızlıktır.

Haberin Devamı

Kadınlara hak ettiği önemi göstermeyen erkekler gibi, erkekleşmiş kadınlar da sanki bu kaosu körüklüyor.

Biz kadınlar diye söze başladıklarında, en büyük ayrıştırmayı kendilerinin yaptığının farkında bile değiller.

Evet, kendilerine karşı büyük haksızlıklar yapılıyor ama benzeri haksızlıklar herkese yapılıyorsa, olaya kadın gözüyle değil, önce insan gözüyle bakmakta yarar var.

Başta Amerika olmak üzere sömürgeci ülkelerin yüzyıllarca kölelere çektirdiklerinin kökeninde, kadın-erkek ayırımının çok daha ötesinde aşağılayıcı bir durum söz konusuydu.

Kadına kadın gözüyle bakıp, onun haklarını çalanlar gibi, akıllarınca onlara imtiyaz tanıyormuş gibi davranıp tam tersini yapanların gözünde erkeklerin de kadınlardan hiçbir farkı yok. Çünkü onlar kendilerinden başkasını hiç sevmiyorlar...

Okullarda çocuklarımıza, her şeyden önce öğretip, yaşam biçimi haline getirmelerini isteyeceğimiz davranış biçimi, dünyanın neresinde olursa olsunlar, insana insanca bakış açısı olmalıdır.

İnsani değerlerin olmadığı bir yerde, diğer haklardan söz etmek mümkün değildir.

Öğrencinin, öğretmenin, yargıcın, doktorun, milletvekilinin, rektörün, mühendisin, polisin, gazetecinin, pilotun kadını erkeği olmaz.

O mesleği yapmaya hak kazanan herkes, eşittir ve eşit olmalıdır. Bu noktada önemli olan, cinsiyet değil, liyakattir!..

Ortak hayat!

Haberin Devamı

Kadının ya da erkeğin eksik olduğu bir toplumda, yapılan herhangi bir işte mükemmelliği yakalamak mümkün değildir.

Hele hele ekonomik kalkınmayı, refahı ve en önemlisi de sürdürülebilirliği kalıcı hale getirmek zordur.

İşte bu yüzden, toplumu hiç sınıflara ayırmadan, üretim, verimlilik ve performans çerçevesinde hareket edilmelidir.

Sınıfsal ayrımlar bir başlarsa arkası gelmez, gelmiyor da.

Yani iş sadece kadın erkekle kalmaz, zengin fakir, okumuş okumamış, torpilli torpilsiz, şuralı buralı, partili partisiz, şu takımlı bu takımlı diye başlar ve akla hayale gelmeyecek ayrıştırmalarını da beraberinde getirir.

Şimdi birileri çıkıp, “Lafı niye dönüp dolaştırıyorsun, peki, kadınlara haksızlık yapılmıyor mu?” diye sorabilir.

Haklı da. Ama olaya bir de şu pencereden bakmakta yarar var:

Eğer bir yerde bir kadına haksızlık yapılıyorsa, herkese yapılıyordur. Yani bu noktada ortadan kaldırmak için vereceğimiz mücadele, kadına ya da erkeğe yapılan ayrımcılık değil, topyekûn haksızlık olmalıdır.

Haberin Devamı

Dozu, şiddeti ve hedefi bugün böyledir, yarın farklı olur.

Bugün kadınların hakkını çalanlar, yarın erkeklerin de hakkını çalar.

Ya da tam tersi olur. Erkeklere şiddet uygulayanın, dili ne söylerse söylesin, kadına saygı göstermesini beklemek abesle iştigal olur.

Kadın ve erkeği birbirinden ayrı olarak değil, bir bütün olarak görmek gerekir. Birbirlerinin yok edeni değil, tamamlayanıdır. Bu yüzden, önce insan söylemi bana daha sıcak geliyor.

Özetin özeti: Yaşam, birimizle değil, hepimizle çok daha güzel!..