Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Pazar günü referandum var!
Ülkemizin, dolayısıyla da hepimizin geleceği için çok önemli.
Sandığa gitmeden ahkâm kesmek yerine, sandığa gidip tavrını ortaya koymak en büyük yurttaşlık hakkıdır.
Öteden beri sandığa gitmeden ya da adres göstererek demokrasi havarisi kesilenler referandumda da boş durmuyorlar.
Yine konuşuyor, konuşuyor, sadece konuşuyorlar.
Evet, o da bir hak ama bir yere kadar.
Kendisi gidip oy kullanmayan ya da başkasının oy tercihine saygı duymayan, demokrasiden söz edemez.
Herkesin kendisine göre bir doğruları var. Eğer karşı tarafın kandırıldığına ya işin farkına varmadığına inanıyorsak, bunun yolu onlara kızmaktan değil, onları ikna etmekten geçiyor...
Birbirimizi suçlayarak yeni bir Türkiye inşa edemeyiz, güçlü bir gelecek kurgulayamayız.
İşte bu yüzden, referanduma katılım oranını, hiçbir mazerete mahal kalmadan, olabildiğince yükseltmeliyiz...
Bunun için de üniversite öğrencilerini bir şekilde rahatlatmalıyız.
Nasıl mı?
Pazartesi günkü tüm sınavları iptal ederek. Hatta pazartesi gününü, tıpkı, ilk ve orta dereceli okullarda olduğu gibi tatil ilan etmeliyiz.
Çünkü pek çoğunun nüfus kütüğü, ailelerinin bulunduğu kentlerde ve üniversite öğrencilerinin neredeyse yüzde 80’i, ailesinin yanında değil, farklı kentlerde öğrenim görüyor...
Bayramlarda pek çok ulaşım aracı ya parasız ya da indirimli oluyor.
Pazar günü de demokrasi bayramı var. Yani, ulaşım araçları, özellikle de şehirleri arası ulaşım, kara, deniz, hava demeden yarı yarıya indirimli hale getirilemez mi?
Eğer gençlerimizi, özellikle de üniversiteli gençlerimizi seviyorsak, bunu yapmalıyız. Çünkü içinde bulundukları zor koşullar nedeniyle, oy kullanamazlarsa, bunun üzüntüsünü uzun yıllar üzerlerinden atamayacaklardır...
Ne olur, onlara bu üzüntüyü yaşatmayalım!..
Çocuklarımızı onun, bunun, şunun eline ya da inisiyatifine bırakmayalım. Devlet olarak biz sahip çıkalım...
Herkes için demokrasi
Bireyler ve kurumlar olarak demokrasiyi içselleştirmediğimiz sürece, demokrasiyi rayına oturtmamız mümkün değil.
Ve çok daha önemlisi, demokrasiyi kendimiz için olduğu kadar başkaları için de istemeliyiz.
Sadece sizin güçlü olmanız yetmez, hepimizin güçlü olması gerekir ki hak, hukuk, adalet sağlanabilsin.
Bu da eğitim sistemimizin en temel görevleri arasında yer alıyor ama maalesef sınav odaklı yarış yüzünden demokrasiyi anlatma ve donanımlı yurttaşlar yetiştirme konusunda çok başarılı olamıyoruz.
Ne zaman ki önce ülkem, önce hukuk, önce demokrasi diyen gençler yetiştiririz, işte o zaman taşlar yerli yerine oturur...
Temel eğitimin en temel görevi, falanca sınavda yüksek puan alan yarış atları yetiştirmek değil, ülkesini, milletini, çevresini seven demokrasi âşığı, liyakatli, donanımlı, hakka, hukuka, adalete inanan, özgüveni yüksek gençler yetiştirmektir.
Peki, zorunlu eğitim sistemini önce 5’ten 8’e, sonra da 8’den 12’ye yükselterek bunu gerçekleştirebildik mi?
Evet demek mümkün değil!
Kırgınlar, küskünler yaratarak hiçbir konuda yol alamayız, seçimler ne zaman ki öç alma duygusundan arınıp demokrasi bayramına dönüşür, işte o zaman, geleceğe çok daha güçlü bir şekilde bakabiliriz.
Özetin özeti: Demokrasiyi sadece kendimiz için değil, herkes için istediğimiz sürece kimse bizi tutamaz.