Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       On binlerce evde yas var. Veliler, sınıfta kalan çocukları için gözyaşı döküyor. Son günlerde gelen faks, telefon ve mailler hep bu yönde. Anne, babaların isyanı; çocuklarının sınıfta kalmalarından çok yazboz tahtasına dönen sisteme...
       Eskiden geçen geçer, kalan da kalırdı. Kalan niye kaldım diye feryat etmezdi. Bilirdi ki, çalışan geçer, çalışmayan sınıfta kalır. Sonuçlar da değişmezdi. Şimdi öyle mi? Sabah akşam yönetmelikler değişiyor. Tek dersten zayıfı olan sınıfta kalıyor, 4, 5 dersi olan sınıf geçiyor. Dahası; öğrenciden bir yılda başarılı olamadığı derslerden okullar kapandıktan sonra bir hafta içinde çalışıp sınıf geçmesi isteniyor. Nereden baksanız çelişkilerle dolu bir sistem. Ama her zaman olduğu gibi acı fatura, eğitim sistemini yazboz tahtasına çevirenlere değil yine öğrenciye çıkıyor.
       Tek dersten, birkaç puan yüzünden, 1.5 günlük devamsızlık nedeniyle öğrencinin bir yılı yakılır mı? Yakılıyor işte. İşin garibi de bütün bunları eğitim adına yapıyorlar!..
       Bakan Bostancıoğlu, yine veliye, öğrenciye kulaklarını tıkayıp, bürokratların anlattıklarıyla yetiniyor. En büyük hatası bu. Geldi gidiyor hala bunu anlayamadı. Bir gün de oturup öğreciyi, veliyi dinlese her şey çok daha farklı olacak. Ama nerdeeee!
       O bürokratlar değil mi ki, yıllardır yeşertilmeye çalışılan meslek liselerinin köküne kibrit suyu döken. O bürokratlar değil mi ki, çıkarttıkları yönetmelikler daha okullara ulaşmadan on defa değişikliğe uğrayan...
       Üniversite öğrencilerinin affedildiği bir ortamda, hata yapma riski çok daha yüksek olan ilk ve ortaöğretim öğrencilerine de yeni bir sınav olanağı sağlanmalıdır. Eskiden olduğu gibi ağustos sonu ya eylül başında, öğrencilere kaldıkları derslerden yeni bir sınav hakkı daha tanınmalıdır. Yapılacağı da son anda değil, şimdiden açıklanmalı ki, öğrenciler yeterince hazırlanabilsinler...

Rektörler belirleniyor

       YÖK Genel Kurulu bugün tarihi toplantılarından birini yapıyor. 22 üniversitenin muhtemel rektörleri belirlenecek. Üniversitelerdeki seçimlerde en fazla oy alan 6 adaydan 3'ü elenerek, kalan 3'ü YÖK Genel Kurulu'ndan aldıkları oya göre sıralanarak Cumhurbaşkanı Sezer'e bildirilecek. O da muhtemelen daha önceki cumhurbaşkanlarının yaptığı gibi YÖK'ten ilk sırada gelen adayları rektör olarak atayacak.
       Seçimlerde ilk 3'e giren adaylar, YÖK tarafından didik didik edilerek araştırıldı. En çok oyu alsalar da tarikat bağlantılı adayların rektör seçilebilme şansları çok az gözüküyor. Tarikatlara karşı böylesine dikkatli davranan YÖK'ün, yine aynı şekilde üniversiteleri ele geçirmeye çalışan, hatta pek çoğunu geçiren bir partiye karşı aynı titizliği göstermemesi ilginç. Tarikatlar kadar, siyasi kadrolaşma da üniversiteye zarar verir. Gürüz'ün bazı kesimlere mavi boncuk dağıtma girişimi umarız YÖK üyelerince kabul görmez...
       Özetin özeti: Üniversiteler kadrolaşmanın değil, bilimin sesinin yükseldiği kaleler olmalıdır.


Yazara E-Posta: aguclu@milliyet.com.tr