Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Tarihi diziler gerçeği ne kadar yansıtıyor

Son dönemlerde en fazla ilgi gören dizi ve filmlerin başında tarihi yansıtanlar geliyor. Peki, onlar ne kadar gerçeği yansıtıyor? İşte bu konuda hemen herkesi farklı iddiası var. Ortak olan şu ki, iyi ki varlar, çünkü tarihe olan ilgiyi artırdılar.
İşte önceki gece Sabancı Üniversitesi’nde gerçekleşen Genç Bakış’tan satır başları:

Cüneyt Arkın - Oyuncu
- Muhteşem Yüzyıl tarihi bir dizi değil. Mekânın kıyafetin tarihi olması o diziyi tarihi yapmıyor. Eğer bu Kanuni tarihi ise, seferleriyle, varlığıyla, kişiliğiyle yer almalı, o zaman tarihi olur.
- Benim bildiğim Malkoçoğlu bir akıncı beyi. At sırtından inmez. Ordu bir yere sefere çıkacaksa önceden gider, oranın coğrafyasını, ekonomisini, askeri güçlerini, psikolojik yapısını öğrenir orduya bilgi verir. Ama dizideki Malkoçoğlu saraydan, meyhaneden çıkmadı.
- Muhteşem Yüzyıl’ı eleştiriyorum ama bu diziyle tarihin kapısı açıldı. İnsanlar tarihi merak etmeye başladılar. Ben de Anadolu’nun neresine gitsem bana iyi ki bu filmleri çekmişsin biz tarihi bu filmlerle sevdik diyorlar. Öyle ya da böyle bir millete tarih merakının gelmesi bu dizilerin getirdiği yararlardır.
- Türk gençliği tarihini çok seviyor, çok önemsiyor fakat biz, gençlere tarih bilinci veremedik.
- Ben bir okla üç adam devirince olmaz dediler, Rambo okla zırhlı araç, tank helikopter yok etti ona kimse bir şey demiyor.
- Halkın tarihi merak etmesini sağlayacak tarihi filmler yapılmalı. Çok büyük bir tarihimiz var ama bunlar zor işler. Zor işlere de Türkiye’de kimse girmiyor.
- Ben olsam Fetih 1453’e izleyicinin canını sıkan, filmden soğutan bir takım sahneler yerine Akşemsettin’in Fatih’le arasındaki ilişkiyi, bir hocanın hangi bilgi ve yeteneklerle donatıldığını, bunu öğrencisine nasıl verdiğini gösteren en az iki sahne koyardım, kavga gürültü değil.

Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu - Türk Tarih Kurumu Eski Başkanı / MHP Kayseri Milletvekili
- Muhteşem Yüzyıl’ı birinci bölümden sonra izleyemedim. Yanlışlar daha Kanuni’nin İstanbul’a gelip tahta geçmesinden başlıyor.
Mesela o tarihlerde padişahın tahta çıkışında 101 pare top atılırken dizide havai fişek atılıyordu. Ayrıca dizideki kıyafetler dönemin kıyafetleri değil. Fransız kıyafetleriyle Osmanlı tarihi anlatılıyor.
- Padişah başta olmak üzere herkes kavuğunu çıkarıp kahve arkadaşı gibi birbirleriyle beraber oturuyor. Halbuki her kavuk birer rütbedir.
- Hareme öyle herkes giremez. Fakat dizide padişahtan başka herkes haremde.
- Hürrem cariye olarak getiriliyor, bağırıp çağırıyor. Osmanlı yönetim tarzında öyle bir şey olamaz. Bağırıp çağıramaz.
- Cariye hükmü İslam hukukuna göre belirlenmiştir. Muhakkak gayrimüslim olması lazım.
- Genelde cariyelerin hepsi padişahla birlikte olmazlar. Devlet adamlarından bir kısmıyla evlendirilirler. Tüm masraflarını saray karşılar.
- Harem özellikle bir okul değildir ama adeta bir eğitim kurum gibi çalışır.
- Bir milletin tarihi hep güzel, hep şanlı şerefli olmaz. Öyle olsa zaten Osmanlı yıkılmazdı. Tarih öğretirken sadece şanlı tarihinizi değil yanlışlarınızı da mutlaka göstermeniz gerekir ki onlardan ders çıkarılsın.
- 1464’te yaşamış Sabuncuoğlu diye bir tıp alimi var. Bir cerrahi kitap yazmış ve resmetmiş. O zaman seretan denilen kanser hastalığı, prostat ameliyatı dahil hangi cerrahi müdahaleleri nasıl, hangi aletlerle yapıyor hepsini gösteriyor. Bunlar ne tıp fakültelerinde biliniyor ne tarih kitaplarımızda yer alıyor. Bunun gibi çok şey var. O yüzden tarih kitaplarının yeniden yazılması lazım. Bugün tarih ders kitapları sadece rant elde edilen bir nitelikte.
- Osmanlı’da toprak mülkiyet vardı. Tahrir defterleri dediğimiz defterlerde herkesin baba adıyla birlikte isimleri vardır. Ne kadar toprakları olduğu, hangi tür ve ne kadar ürün ürettikleri yazılıdır. Hatta kaç horoz, tavuk ya da kovanınız var bunlar bile kayıtlıdır.
- Anadolu başlangıçta o kadar fakir değil. Kanuni döneminden sonraki dönemde normal topraklar da miri toprak statüsüne sokuluyor. Ondan sonra halkta fakirleşme dönemi başlıyor. Ayrıca Celali isyanları sebebiyle birçok köy boşalıyor, çiftçilik ve üretim azalıyor ve fakirlik başlıyor.
- Sadece Hürrem ya da Kösem Sultan döneminde değil sarayda her dönem çok büyük entrikalar dönüyor.
- Hiçbir Osmanlı padişahı hacca gitmemiştir.
- Fetih 1453 filmi Fatih Sultan Mehmed’i çok aciz göstermiş.
- Gemilerin karadan nakledilmesi çok büyük bir aşama fakat yeterince gösterilmiyor. Ayrıca Akşemsettin sürekli Fatih’in yanında ve otağı içerisinde bulunur fakat filmde, Padişah’ın acizliği üzerine çağrılıyor. Bu noktalarda hatalar var.
- Şahi topu da Fatih Sultan Mehmed bizzat kendisi çiziyor ve ilk kez havan topları yapılıyor. Bunlar da filmde eksik.
- Sadece Osmanlı arşivinde yüz milyondan fazla belge var. Hepsi kullanıma açık. Topkapı Sarayı’nda padişahların hanımlarıyla mektuplaşmalarından Saray’da pişirilen yemeğin malzemelerine kadar her şey kayıtlı.

Demet Altınyeleklioğlu - Yazar
- Yazında kurguyu Türkiye’ye sokan ilk yazar ben oldum. Osmanlı dönemi dizileri benim bu başlattığım süreçle birlikte başladı.
- Kurguda önemli olan şu; kaynağınızı tarihten alacaksınız, sadece bilinmeyenlerde yaratıcılığınızı kullanacaksınız, uçacaksınız.
- Okuldayken Tarih 1-2-3 diye kitaplar okuduk. Tarihi hep ezberledik. Fakat tarihin ruhuna girdiğiniz zaman her şeyi sular seller gibi anlayabiliyorsunuz. Kurgu bunun için var.
- Tarih Hürrem’e çok haksızlık etmiş. Düşünün biz evde bir erkeği zor idare ediyoruz. Hürrem dünyayı titreten bir padişahı idare ediyor.
- Bugüne dek Hürrem tarihçilerimiz tarafından maalesef çok fazla irdelenmemiş. Büyük ölçüde yabancı yazarların elinde kalmış ve yanlı yazılmış. Amaçlı olarak kötü kisvesine büründürülmüş.
- Ben acaba kötü mü? Neden kötü olsun? Sorusundan yola çıkarak Hürrem’in iç konuşmalarından bir kurgu yaratmaya çalıştım. Benim yarattığım kurguda birebir tarihi gerçeklerden yola çıkılıyor.
- Düşünün bir kızı ailesinden, toprağından koparıp getiriyorsunuz, istediğiniz şekle sokuyorsunuz ve sonra onu bu coğrafyanın en güçlü kadını yapıyorsunuz. Böyle bir çocukluk travmasını yaşayan bir kadında o hırs hiçbir zaman geçmez.
- Osmanlı’yı en iyi benimsemiş Müslümanlığı sevmiş ve layıkıyla yerine getirmiş tek sultan Hürrem’dir. Bütün sevgileri gerçekti. Ben Hürrem’i sevdim. Gerçekten yıllardır Hürrem’e yapılan haksızlığı içime sindiremedim.
- Yazar bilinmeyen tarihi kurgulayabilir. O yüzden Sarı Selim’in Hürrem’in karnına nasıl düştüğü konusunda okuyucunun kafasında bir soru işareti bırakabilir.
- Harem’de cinsellik ön planda bu kesin. Harem’de dekolte giyiyorlardı. Fakat padişah huzurunda ya da bir erkeğin yanında asla ve asla dekolte giymeleri yok.
Özetin özeti: Öyle ya da böyle tarihe olan ilginin artması sevindirici. Umarız benzeri girişimlerin devamı gelir ve daha özenli çalışmalar gerçekleşir...