Günlerdir TEOG’la yatıp, TEOG’la kalkıyoruz.
Çünkü velilerle birlikte 5 milyon kişiyi ilgilendiriyor.
Ve öyle bir sınav ki sevineni yok gibi!
120 sorudan birini yapamadıysanız ya da okuldaki derslerden sadece birinden 5 değil de 4 aldıysanız, hayalini kurduğunuz liseye girmeniz konusunda hiçbir garantiniz yok!
Öğrencilik hayatınız boyunca neredeyse hep sınıf birincisi oldunuz, hatta okul birinciliği için yarıştınız, girdiğiniz tüm sınavlarda ful çektiniz ama kafanıza takılan bir soruyu boş bıraktınız ya da müzik, beden eğitimi gibi yetenek gerektiren derslerden birinde bir puan eksik aldıysanız, siz tedirgin olmayacaksınız da kim tedirgin olacak, noktasına geldik.
Bu nasıl bir sınav yarışıdır ki en iyi öğrencileri bile mutsuz edip, sistemin dışına itebiliyor?..
Böyle bir şey mümkün değil diyenler mutlaka çıkacaktır. İşte onlara, önceki yılların sonuçlarına göz atmalarını öneririm!
Niye, çünkü:
* Hemen her yıl TEOG’da 120’de 120 yapan binlerce öğrenci çıkıyor.
* Yine hemen her yıl, okul başarı puanı 5 üzerinden 5 ya da 100 üzerinde 100 olan on binlerce öğrenci oluyor.
* Ve yine hemen her yıl herhangi bir alanda milli oldukları için artı puan alan yüzler hatta binlerce kişi olabiliyor!
Şimdi böylesi bir ortamda, hayalini kurduğunuz okula, örneğin GS Lisesi ya da Robert’e giriş konusunda, siz kaygılı olmayacaksınız da kim olacak?
Bu saptamayı ısrarla yapıyoruz, çünkü gelen geri dönüşler bu yönde.
Sınava girenler içerisinde dokuz doğuranların en başında en iyiler geliyor.
Allah kendilerine de ailelerine de bol bol sabır versin. Çünkü kesin kayıtlar bitinceye kadar rahat edemeyecekler!..
Hangi lise, hangi dil?
En iyi öğrencilerin hedefleri belli, biri olmasa diğeri olur.
Peki ya istediği okulu seçme lüksüne sahip olmayanlar yani ortalama bir puan alanlar, ne yapacak?
Hangi liseyi, hangi yabancı dili seçecekler?
Hangi liseye, hangi yabancı dile yönelseler, aklı diğerlerinde kalıyor.
Kafaları karışık, hem de çok karışık.
Çünkü üzerlerinde bir de mahalle baskısı var.
Aileleri ve öğretmenleri bir yandan, dershaneler ve arkadaşları öte yandan, hemen herkes bir dayatmanın peşinde.
Ve en garibi de sen ne istiyorsun diye onlara görüş soran yok!
Böylesi bir ortamda onlar tedirgin olmasın da kim olsun?
Haksız da sayılmazlar, iyi bir gelecek için iyi bir üniversiteye girmeleri gerekiyor ve bunun yolu da iyi bir liseden geçiyor...
Doğru lise seçimi yapıldığında hayatın ondan sonraki akışı en iyi şekilde akıp giderken, yanlış bir lise seçimi her şeyi altüst edebiliyor...
Adayların ve özellikle de velilerin üzerindeki baskı biraz da bu yüzden.
Devlet mi, özel mi?
Lise seçmek kolay da acaba hangisi?
Fen ve Anadolu lisesi mi, düz lise veya meslek lisesi mi ya da özel Türk ve yabancı kolejlerden biri mi yoksa dershaneden dönüşme, çakma temel liseler mi?
İş, sadece birine karar vermekle bitmiyor.
Örneğin kolej denildiğinde, akla hemen Türk kolejler mi yoksa yabancı kolejler mi sorusu geliyor ve zincirleme devam ediyor.
Peki, ona karar verdiniz, bu kez hangi dil sorusu karşınıza çıkıyor.
İngilizce mi, Fransızca mı, Almanca mı yoksa İtalyanca mı?
Haydi dile de karar verdiniz diyelim, bu kez de üniversite başarılarını, öğrenim ücretlerini, burs olanaklarını, en önemlisi de evinize uzaklığını, yakınlığını düşünmek zorundasınız.
Ve olayın içerisine girdikçe, hangi üniversite, hangi meslek sorusu da gelip karşınıza çıkıyor.
Çünkü okuyacağınız üniversite ve mesleğe göre lise seçmek zorundasınız.
Örneğin Alman ekolü okullar daha çok mühendis yetiştiriyor, Fransız okullar da sosyal bilimlere yönlendiriyor. Fen liseleri de genelde tıp ve sağlık bilimlerine öğrenci hazırlıyor.
İstisnalar olmuyor mu? Elbette oluyor. Ama fen lisesi mezunu bir gazeteciye ben bugüne kadar rastlamadım...
Ya da temel liseye gidip joker hakkınızı kullanabilirsiniz!
Peki, dershaneler giderek daha da serbest hale gelirse ne olacak?
Gelin de çıkın işin içinden!..
Özetin özeti: Doğru bir gelecek için doğru bir lise şart. Peki o liseler hangileri? En iyi lise, sizi hedefinize götürecek lisedir. Ve bu, herhangi biri olabilir. Yeter ki siz azimli olun.
