Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dışarıdan bakıldığında sanki Türkiye’de de özel üniversiteler var gibi algılanır. Oysa özel ilk ve orta dereceli okullara, yasal olarak izin verilmesine karşın, özel üniversite kurulması Anayasal olarak mümkün değil.
Peki parayla eğitim yapan onca üniversite neyin nesi diyenleriniz mutlaka çıkacaktır. İşte onlar da vakıf üniversitesi! Yani, Anayasa’ya göre, kâr amacı gütmeyen, bir devlet üniversitesinin garantörlüğünde kurulan ve eğer olursa kârını kurucunun cebine değil de, üniversitenin gelişmesine harcayan kurumlar onlar.
Peki hepsi de gerçek anlamda vakıf üniversitesi mi? Yani kurucuların vakfettikleri gelirle mi kuruldu ve geliştiler? Evet demek elbette çok zor. Çünkü içlerinden pek çoğu, her ne kadar kâğıt üzerinde vakıf üniversitesi gibi görünse de, pratikte özel üniversiteden hiçbir farkları yok.
Çoğu zaman kazandıklarını bir ceplerinden, diğerine aktarıyorlar. Yatırım ve bursların çoğunu da öğrencinin sırtına yüklüyorlar...

Yasal düzenleme şart
Vakıf üniversitelerinden bir bölümü ciddi anlamda özel üniversite gibi çalışıyor. Bu konuda yasal bir düzenleme yapıldığında, tercihleri kesinlikle bu yönde olacaktır. O zaman bu kandırmaca niye?
Hükümetin, özellikle de Başbakan Erdoğan’ın özel üniversiteye sıcak baktığını, öteden beri biliyoruz. Ama nedense bir türlü gerekli olan Anayasa değişikliği gerçekleşmedi. Referandum paketine konulabilirdi ya da TBMM’ye getirilseydi, belki de ona bile gerek kalmayacaktı. Çünkü diğer partiler de bu düzenlemeye destek verebilirdi.
Şu an için gelen bilgiler gerekli Anayasa değişikliğinin 12 Haziran seçiminden sonra gerçekleşeceği yönünde. İşte bu konuda Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Davut Aydın’ın söyledikleri:
‘’Bologna Süreci ile Avrupa’da ve dünya üniversiteleri arasında rekabet artacak. Şu anda Türkiye’de devlet ve vakıf üniversiteleri var. Seçimden sonra yapılacak Anayasa değişikliği ile özel şirket üniversiteleri de gelecek. Uluslararası zincir şirketler gibi zincir üniversiteler kurulabilecek. Yüksek öğretimde de bankalar arasındaki gibi çok ciddi rekabet geliyor. Bankacılık sektöründen daha hızlı bir rekabet yaşanacak. Bu nedenle bilgiye, kaynaklarımıza ve tecrübemize odaklanmalıyız. Bu süreçte Açık Öğretim ve Uzaktan Eğitim ile Yaşam Boyu Eğitime odaklanacağız.’’
Aydın, İngiltere’de 350 bin yabancının üniversitelerde eğitim gördüğünü ve ülkenin eğitimden her yıl milyarlarca lira kazandığına da dikkat çekti.

Uzaktan eğitim parlayacak
Eğitim ve öğretim, artık dört duvar arasına sığmıyor. Bilişim sektörü öylesine gelişti ki, artık dünyanın dört bir yanındaki eğitim olanaklarına anında ulaşmanız mümkün değil.
Dünyanın en iyi üniversiteleri, derslerini çoktan sanal ortama taşıdı. Türkiye’deki büyük üniversitelerden bazıları ve Anadolu, Sakarya gibi farkındalık yaratan üniversitelerimiz de bu kervana katıldılar.
Peki bilişimdeki bu gelişmeler, binlerce yıldır devam eden okul-öğretmen-öğrenci ilişkisine dayanan klasik yüz yüze öğretim anlayışının sonu anlamına mı geliyor?
Kesinlikle hayır.
Nasıl ki televizyonlar gazeteyi, bilgisayar da televizyonu bitirmediyse, yüz yüze eğitim de hep var olacak. Her ne kadar sanal ortam üzerinde, sanal sınıflar oluşturulup, sanal yüz yüze öğretim gerçekleşse de, bu hiçbir zaman dört duvar arasındaki eğitimin yerini alamayacak.
Ama sanal desteksiz bir sınıf içi eğitim de dün olduğu gibi bugün de o itibarını rahatlıkla koruyamayacak. Yani sanal desteksiz yapamayacak.

Ömürboyu eğitim
Eğitimin artık eskimeye yüz tutan çok önemli trendlerinden biri de ömürboyu eğitim kavramı. Yani yetişkinlere yönelik eğitim de, en az okuma çağındaki çocuk ve gençlere yönelik eğitim kadar önemli hale geldi. Çünkü bilgi gibi bilim ve teknoloji de çok hızlı bir şekilde eskiyor. Her ne kadar diplomalı da olsalar, yetişkinleri yeni bilgilerle donatmak, yine eğitimin asli görevi. Yani eğitim, dün olduğundan çok daha fazla bir şekilde kişilerin gelişmesine katkıda bulunmaya devam edecek. Ama bu, temel eğitimden daha çok yetişkin eğitiminde gerçekleşecek...
Özetin özeti: Daha temel eğitimi başaramayan, 6.5 milyon vatandaşına okuma yazma dahi öğretemeyen bu sistem, çağı nasıl yakalayacak diye sakın sinirlenmeyin. Bunu yapanlarımız da var!..