Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye vakıf üniversitesi cenneti oldu. Her yıl yenileri açılıyor. Sayıları İstanbul’da 40’a, Türkiye genelinde de 70’e ulaştı. Meslek yüksek okulları da dikkate alındığında 80 rakamı artık rahatlıkla telaffuz ediliyor. Bu yıl sonunda olmasa da, gelecek yıl, vakıf üniversitelerinin sayısı 100’e toplam sayı da 250’ye çıkarsa hiç şaşırtıcı olmaz...
Peki bu ülkemiz için bir kazanç mı yoksa eğitim adına bir dejenerasyon mu?
Hangi üniversiteyi kim ya da kimler kurdu sorusuna cevap aramadan önce gelin isterseniz önce getirisi ve götürüsüne bir göz atalım...

Sağladığı avantajlar?
Vakıf üniversiteleri, kim ne derse desin Türk yüksek öğretimine yeni bir heyecan getirdi.
Neler mi? İşte onlar:
* Rekabet ortamı yaratarak, iyice hantallaşan devlet üniversitelerini canlandırdı.
* Üniversiteye girmek hayal olmaktan çıktı.
* Öğrenci ve öğretim üyeleri için alternatif oldu.
* Devletin üzerindeki eğitim yükünü hafifletti.
* Eğitim kalitesi, araştırma ve yayın konularında çıtayı yükseltti.
* Büyük kentlerden sonra Anadolu’ya da yayılarak fırsat eşitliği sağladı.

Tartışmalı alanlar?
Önceki yıllarda, “Denize nazır, diploma hazır” süreci yaşandığı için vakıf üniversitelerine hep kuşkuyla bakıldı. Hala da bakılıyor. Her ne kadar, halk arasında özel üniversite diye isimlendirilseler de, mevcut vakıf üniversitelerinin tamamı, kar amacı gütmeyen vakıflar tarafından kuruldu. En azından Anayasal konumları öyle.
Ak Parti, geldiğinden beri özel üniversitelere sıcak bakıyor, statülerinin değiştirilmesini istiyor ama bu konudaki Anayasa değişikliğini, hep ağırdan alıyor. Görünen o ki yakın bir gelecekte bu konuda farklı bir yapılanmaya gidilmesi çok zor.
Gelelim yarattığı “tahribat” iddialarına:
* Öğretim kadrosu yetiştirmediler, devlet üniversitelerinin içini boşalttılar.
* Eğitimde çıtayı yükselttikleri kadar dibe de vurdurdular.
* Her ne kadar kar amacı güdülmüyor denilse de, içlerinde ticarileşenlerin sayısı çok fazla.
* Vakıflara hiç para koymadan öğrencilerin sırtından vakıf ağalığı yapanlar var.
* Kolay öğrenci alıp, kolay mezun edenlere dur denilmiyor.
* Bursları ceplerinden vermiyor, diğer öğrencilerin sırtına yüklüyorlar.
* Büyük kentlerde, özellikle de İstanbul’da yoğunlaştılar.
* Zor ve yatırım gerektiren alanlarda değil, altyapısı kolay ve rahat öğrenci bulan alanlara yöneldiler.
* Aile şirketi gibi yönetiliyorlar.
* Çok kolay kuruluyor, çok kolay doktora eğitimi veriyorlar.

Çok farklılar!
Son 20 yılda, vakıf üniversitelerine, milyarlarca dolar yatırım yapıldı. Kurucu vakıflar, bu yatırımlarını, farklı alanlara yatırsalar, çok daha fazla para ve prestij kazanabilirlerdi. Ama ille de eğitim dediler, çünkü pek çoğu, ülkeye olan minnet borcunu bu şekilde ödemek istiyordu. Kimi işadamı, kimi de eğitimciydi. Hemen hemen hepsinin de ortak söylemi, ülkemizden ve eğitimden kazandıklarımızı, yine eğitim için harcamak istiyoruz yönündeydi...
Bir türlü ortak noktalarda buluşamadılar. Tıpkı her konuda olduğu gibi.
Zenginler kulübü gibi kendilerini farklı görenler -ki sayıları 8, 10 civarında- diğerleri ile hiç bir araya gelmediler. Çünkü kendilerini hep üstün ve farklı gördüler. İşte bu yüzden de en az beş farklı grup oluştu.
Holding üniversiteleri, devlet vakıflarının kurduğu hükümete yakın olanlar, cemaat üniversiteleri, dershane kökenliler, inşaat ve kuyumculuktan gelenler, ille de para diyenler ve Işık ve TED gibi tarihi süreci tamamlayanlar...
Kim ne derse desin hemen hepsinin yola çıkış amacı eğitime, bilime, gençliğe ve ülkemizin geleceğine katkıda bulunmak. Ha, arada, bunu suiistimal edenler olmuyor mu? Kesinlikle var. Hem de fazlasıyla. Zaten ayrışmaları da bu yüzden.
Ve hala, öğrencilerin ve iş dünyasının öncelikle tercih ettiği kurumlar olamadılar. Çünkü pek çoğu, daha çok yeni ve kat etmeleri gereken daha çok uzun yolları var...
Devletin haksız rekabeti ile karşı karşıya olduklarını da her fırsatta dile getiriyorlar. Haksız da sayılmazlar. Bedavası varken, niye paralısına gitsinler!
YÖK’ün ve iktidarların bu konuya daha fazla kafa yorması gerekir...
Özetin özeti: Dünyanın en iyi üniversitelerinden pek çoğu, vakıf ya da özel üniversite. Bu yüzden, onlardan korkmamak gerekir. Ama istismarın da önü kesilmelidir. Niye mi? O da sonraki yazılarda...