Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Cumhurbaşkanı Sezer, önceki cumhurbaşkanlarından farklı tutum izlemeye devam ediyor. Öncekiler, YÖK'ün listesi Çankaya'ya geldiği günün akşamında yeni rektörleri ilan ederlerdi. Oysa şimdi 5. güne girdik hala ses seda yok.
       Doğramacı, Mehmet Sağlam ve Gürüz. Her üçünü de görev yaptıkları dönemdeki cumhurbaşkanları atamıştı. Oysa Sezer koltuğa oturduğunda Gürüz'ü kucağında buldu. Hem de oldukça problemli bir çocuk olarak. Onun için getirdiği listeyi önceki cumhurbaşkanları gibi pat diye onaylaması düşünülemez. Belli ki YÖK'ün listesini bir de kendi danışmalarına inceletiyor.
       En azından İzmir'de yaşanan kargaşayı, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri olarak İzmir'den getirttiği vali Kemal Nehruzoğlu'na soracaktır.
       Bu arada, anlaşılan Gürüz Başbakan'la olduğu gibi, Cumhurbaşkanı ile de diyalog kurabilmiş değil. Gürüz, önceki atama dönemlerinde YÖK toplantısına girmeden önce Çankaya'ya gider Demirel'in onayını alır ve ona göre liste düzenlerdi.
       Daha sonra da usulen yapılan YÖK toplantısının ardından Demirel'in önceden okey verdiği liste Çankaya geldiğinde anında onaylanır ve kamuoyuna açıklanırdı. Evren ve Özal döneminde de durum farklı değildi...
       Rektör adayları, her ne kadar 22 kişilik YÖK Genel Kurulu'nda oylama ile belirleniyor gibi gözükse de, bunlar hep göstermelik. Her şeye başkan karar veriyor. MİT ve benzeri kurumlara araştırmayı yaptıran da o, harcamak istediğini bir kalemde harcayan da o. Anlayacağınız milletvekili adaylarını belirleyen parti genel başkanlarından hiçbir farkları yok. Milletvekilleri ne kadar demokratik yollarla seçilip, ne kadar halkı temsil ediyorlarsa, rektörler de o kadar üniversiteyi temsil ediyorlar...
       Hazır rektörlük seçimleri bu kadar gündeme gelmişken, YÖK yasasıyla birlikte enine boyuna yeniden ele alınmasında sonsuz yarar var. YÖK yasası eskidi. Yamalı bohçaya dönü rektörlük seçimleri de aldatmacadan başka bir şey değil. Dahası; üniversitelere zarar verir noktaya geldi. Adaylar üniversite için, bilim için değil, oy için adım atar hale getirildiler. Kadrolaşma ise aldı başını gidiyor.
       Batı ülkelerinde seçimlerden önce seçici kurullar var. Eğer bir aday elenecekse, seçimden önce eleniyor. Ya da bir aday o koltuğu dolduramayacaksa daha baştan aday olmayı bile aklından geçirmiyor. Diyorlar ki, madem adaysın söyle bakalım: Bugüne kadar üniversiten için, bilim için ne yaptın? Ne kadar yöneticilik tecrüben var? Mali konulardan ne kadar anlıyorsun? Vizyonun ne? Seçildiğinde neler yapacaksın?..
       Yani bizde olduğu gibi arkada hangi tarikat, hangi parti var? Seçildiğinde kime kaç koltuk vereceksin, kaç defa yurtdışına göndereceksin pazarlıkları yapılmıyor.
       Özetin özeti: Üniversitelerin daha fazla yıpranmaması için yeni bir düzenleme şart. Eğer bunu YÖK'e bırakırsak, sınav konusunda olduğu gibi yine çuvallarlar. Baksanıza yanlışsız sınav bile yapamıyorlar. Matematikte hata olur mu? YÖK yapıyorsa olur!..


Yazara E-Posta: aguclu@milliyet.com.tr