Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bir grup sözde Fransız aydını, saçmalama hakları çerçevesinde, bir şeyler zırvaladılar.

Tepkinin dik âlâsı gösterilmeliydi, gösterildi de.

Alınan karar, Fransa ve Fransız halkının ortak kararı mıydı?

Hayır.

Sözde Ermeni soykırımı gibi meclisten çıkmış olsaydı bile yine kale almamak gerekirdi. Çünkü binlerce yıllık Fransız tarihinde güncel siyaset çerçevesinde böylesi zikzaklar çok olmuştur.

Kuran-ı Kerim ile ilgili zırvalara da bu çerçevede bakmak gerekirdi...

Yani bu ucuz politik zırvaya, YÖK’ün yaptığı gibi, kendi içinde çelişen bir yaptırımla değil, hak ettiği ölçüde, daha zekice bir tepki konulmalıydı...

Haberin Devamı

Öğrenci ambargosu!

Henüz öğrencisi olmayan, 16 Fransız Dili ve Edebiyatı ve Fransızca Öğretmenliği bölümüne, yeni bir karar alınıncaya kadar, öğrenci yerleştirilmeyecekmiş.

Kısıtlama kararının alınmasında, “mezun-istihdam ilişkisi” ve Fransa ile “mütekabiliyet” konusu etkili olmuş.

Çünkü Fransa’da hiçbir üniversitede, lisans düzeyinde eğitim veren Türk Dili ve Edebiyatı veya Türkoloji bölümü bulunmuyormuş!

Öğrencisi bulunan mevcut bölümler ise eğitim öğretimlerine, hiçbir aksama olmaksızın devam edecekmiş...

Oldu olacak Fransız mallarına, Fransız şirketlerine ve Fransızcaya da benzer ambargo uygulayalım. Hatta gidiş-gelişleri de yasaklayalım!

Peki, bu işin kazananı kim olacak?

Biz mi yoksa zırvalayanlar mı?

Onların amacı, bizim kimyamızı bozup, iki ulusu karşı karşıya getirmekse, böyle kararlarla onların ekmeğine yağ sürmenin ötesine geçemeyiz.

Zerre kadar ciddiye almamak gerekir ama ille de bir yaptırım uygulanacaksa da bu enine boyuna iyi düşünülmeliydi!

YÖK’ün açıklaması tam bir garabet!

Fransızca bölümleri zaten boş kalırken, mezunlar iş bulamazken, hangi akla hizmet 16 bölümün daha açılmasına karar verilmiş, asıl onun sorgulanması gerekir.

Ve çok daha önemlisi, “mütekabiliyet” konusu şimdi mi akıllarına gelmiş.

Bu arada, dille ilgili, diğer ülkelerde, Türk Dili ve Edebiyatı veya Türkoloji bölümleri var mı?

Onlara da mütekabiliyet çerçevesinde ambargo konulması düşünülüyor mu?..

Haberin Devamı

Daha önce de oldu!

Ülkeler arasındaki kriz nedeniyle, benzer bir sorun Yunanistan ile de yaşanmıştı.

Dönemin İstanbul Üniversitesi Rektörü bir gecede Yunanistan’ı işgal etmemiz fikrini ortaya attı ama fazla değil, 6 ay sonra ilişkiler düzeldi, o rektör gitti, başka bir rektör geldi ve Yunanistan Dışişleri Bakanı’na fahri doktora verdi.

Çok yakında, Fransızcaya ambargo uygulayan YÖK’ten de benzer bir U dönüşü gelirse hiç şaşırmayın!..

Fırsat eşitliği

Yılmaz, “Milli Eğitim Bakanlığı olarak iyi bir eğitim ve herkes için fırsat eşitliğini, değişmez ve daimi bir hedef olarak görüyoruz” demiş.

Fırsat eşitliği kulağa hoş geliyor.

Siyasetçilerin dilinden de hiç düşmez. Özellikle seçim zamanı allayıp pullayıp, bir kez daha gündeme getirirler...

Peki, ülkemizde, bırakın diğer alanları, yaşam hakkından sonra en temel hak olan eğitim konusunda fırsat eşitliği söz konusu mu?

Cumhuriyet’in ilk yılları için belki böyle bir durum göreceli de olsa var gibi gözüküyordu.

Ama bugünün Türkiye’sinde eğitimde fırsat eşitliğinden söz etmek hiç doğru olmaz.

Haberin Devamı

Parası olanın her türlü avantajı elde ettiği bir sınav yarışı varken, parayı bastıranın, ana okulundan üniversiteye kadar istediği okula gitmesi mümkünken, fırsat eşitliğinden nasıl söz edebiliriz ki!..

Kaldı ki bu sorun sadece bizim değil, dünyanın sorunu!

Özetin özeti: Eğitimde fırsat eşitliği keşke sağlanabilse, işte o zaman gerçekten de daha adil bir Türkiye ve daha adil bir dünya olurdu...