Abdullah Karakuş

Abdullah Karakuş

akarakus@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Mevcut ABD yönetiminin Ortadoğu’daki arabuluculuk rolünün fiilen bittiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “Filistin topraklarını işgal altında tutabilirler ama ne o toprakları ne de Kudüs’ü bizden asla kopartamazlar” diye konuştu.

F-35 savaş uçaklarının teslimi konusunda Amerikalı bazı senatörlerin popülist söylemleri yüzünden ikili ilişkilere zarar verdiğini belirten Kalın, doların yükselişiyle ilgili ise “Tedbirler alınıyor ve alınacak. Bir panik havası yaratmak isteyenlere prim verilmemeli” dedi.

Haberin Devamı

ABD’nin Filistin politikası siyaseten ve ahlaken çöktü

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, ABD’nin Kudüs politikasından FETÖ ile iş birliğine, AB’nin teröre verdiği destekten muhalefetin seçim stratejisine, Türkiye’ye yönelik ekonomik saldırılardan F-35 savaş uçağı tartışmalarına kadar birçok konuda Milliyet’in sorularını yanıtladı. Milliyet’i Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde ağırlayan Kalın sorularımıza şu yanıtları verdi:

- ABD’nin bölgemizdeki her gün yeni sürpriz tutumlara girmesini nasıl değerlendiriyorsunuz, İran anlaşmasını bozması bizi nasıl etkiler? ABD bölgede ne yapmak istiyor sizce?

- Son dönemde ABD’nin Ortadoğu politikasında yaşanan gelişmelerin bir kısmı, Donald Trump’ın seçim kampanyasında verdiği sözlerin yansıması olması hasebiyle şaşırtıcı değil. Trump’ın Obama ve Hillary Clinton’dan hiç hazzetmediği bir sır değil. Fakat burada Trump’ın Obama’dan devraldığı iki konu var ki maalesef burada hiçbir adım atmadı. Bunlar ABD’nin Suriye’de PYD/YPG’ye verdiği destek ve FETÖ konusunda hiçbir adım atılmaması. Yani her konuda Obama’nın yaptıklarını iptal eden ya da tersine çeviren Trump, Türk-Amerikan ilişkilerini geren bu iki konuda bizi tatmin edecek bir adım atmış değil. İlişkilerimizde güvenin yeniden tesisi, ABD yönetiminin ulusal güvenliğimizi tehdit eden bu iki konuda somut ve ikna edici adımlar atmasına bağlı. İran nükleer anlaşmasıyla ilgili yaşanan gelişmeler de endişe verici. Nükleer program bahane; İran’ı başka faaliyetlerinden dolayı cezalandırmak istiyorlar. Ama bunu yaparken bütün bölgeyi ateşe atacak tehlikeli bir gidişatın da yolunu açıyorlar. Bazı Körfez ülkelerinin buna destek vermesi de onları cesaretlendiriyor. ABD’nin Ortadoğu konusunda kafasının karışık olduğunu görüyoruz. Daha doğrusu Amerikan yönetiminin farklı kanatlarının farklı hedefleri ve beklentileri var. Bunu PKK-YPG konusunda çok net şekilde görüyoruz. Trump’ın örgüte artık destek verilmeyeceğine dair bizzat sarf ettiği sözler bir kaç saat sonra başka bir kurum tarafından yalanlanabiliyor. Bu ortamda ‘ABD şunu yapmak istiyor’ demek zor. Bizim açımızdan burada önemli olan nokta, sahada ve masada varlığımızı hissettirmemizdir.

Haberin Devamı

Panik havası istiyorlar

- Türkiye’ye yönelik ekonomik saldırılar arttı, bunlar başarılı olabilirler mi, ne gibi önlemler alınacak?

Ekonomik saldırılar her dönemde olmuştur, olacaktır. Burada önemli olan bizim ekonomi yönetimimizin işinin ehli kişilerden oluşması ve kurumlarımızın gerektiği gibi çalışmasıdır. Nitekim Sayın Cumhurbaşkanımızın başbakanlık döneminden itibaren gerek bankacılık sistemimizin güçlendirilmesi gerekse de ekonominin gerektiği gibi yönetilmesi noktasında ciddi hassasiyet gösterdiği ortadadır. Aynı şekilde Türkiye’nin kamu borcu konusunda gelişmiş ülkelerden bile daha iyi durumda olduğunu görüyoruz. Türkiye’ye yönelik bazı emelleri olanlar elbette vardır. Ancak hedeflerine ulaşamayacaklar. Özellikle seçimler öncesinde ekonomi algısını bozmaya yönelik çabalara karşı dikkatli olmak gerekir. Yabancı yatırım gelmeye devam ediyor. Turizmde bu yıl yeni rekorlar kırılabilir. İstihdamda mesafe alınıyor. Enflasyonla mücadele aynı şekilde devam ediyor. Doların yükselişine karşı da gerekli tedbirler alınıyor ve alınacak. Bir panik havası yaratmak isteyenlere prim verilmemeli. Türk ekonomisinin bünyesi sağlamdır. Konjonktürel ve dönemsel gelişmelere karşı kendini koruyacak kabiliyetlere sahiptir.

Haberin Devamı

- FETÖ mensupları tamamen temizlendi mi? Yurt dışına kaçan başta FETÖ elebaşı olmak üzere terör örgütü üyelerinin Türkiye’ye iadesi konusunda ne durumdayız?

Askeri ve sivil bürokraside tespit edilen FETÖ mensupları temizlendi. Ancak örgütün kripto olarak tabir edilen elemanlarıyla ilgili yeni bilgiler ışığında gerekli adımlar atılıyor. Bu örgütün 40 yıl boyunca devletin kılcal damarlarına nüfuz ettiğini unutmamak gerekiyor. FETÖ ile mücadele sınırlarımız içerisinde ve yurt dışında kararlılıkla devam ediyor. Özellikle yurt dışındaki örgüt hücreleri konusunda Milli İstihbarat Teşkilatımızın kamuoyuna yansıyan başarılı operasyonları oldu. Kararlılık ve sabırla hareket etmek durumundayız. Bu çabalar adım adım en tepeye kadar ulaşacaktır. Elbette FETÖ elebaşının iadesi konusu ABD’nin vereceği bir karar. Biz onlara konuyu ne kadar önemsediğimizi, bu konuda işbirliği yapılmamasının ilişkileri olumsuz etkileyeceğini farklı vesilelerle söyledik. Bundan sonra da elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. FETÖ ile mücadele küresel düzeyde devam edecek. Balkanlardan Afrika’ya, ülkemize ve ikili ilişkilerimize zarar vermelerine müsaade etmeyeceğiz. Dini ve toplumsal açıdan sapık ve hain bu yapının herkes için büyük bir tehlike olduğunu dünyaya anlatmaya devam edeceğiz.

Muhalefet vizyonsuz

- Muhalefet partilerinin seçim ittifakı başarılı olabilir mi, muhalefetin 24 Haziran stratejisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Seçimler ve kampanyalar demokrasilerin asli unsurları arasındadır. Millete gitmek ve onların desteğini istemek demokrasi kültürünün parçasıdır. Türkiye demokrasiyi özümsemiş bir ülkedir. Bu yüzden seçimlere katılım oranı her zaman yüksek olmuştur. Bu seçimde de öyle olacaktır. Her zaman olduğu gibi milletimiz en doğru kararı verecektir. Seçimin en büyük ve güçlü adayı şüphesiz Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dır. Neden? Çünkü 40 küsur yıllık siyasi mücadelesi ortadadır. 16 yıldır Başbakan ve Cumhurbaşkanımız olarak ülkemize yaptığı hizmetler ortadadır. Milletiyle kurduğu gönül bağı artık herkesin malumudur. Gece gündüz demeden çalıştığı, ülkesi için her tür fedakarlığı yaptığı malumdur. 15 Temmuz gecesinde ülkesi ve milleti için canını ortaya koyduğu da bilinmektedir. Dolayısıyla seçimlere giderken milletimizin Cumhurbaşkanımıza büyük bir teveccüh göstermesi şaşırtıcı değil. Diğer adaylar da kendilerini millete anlatıyorlar. Ama milleti heyecanlandıracak, inandıracak, peşlerinden sürükleyecek tezleri, projeleri, vizyonları yok. Daha ziyade Tayyip Erdoğan karşıtlığı üzerinden bir kampanya yürütüyorlar. Bu da şunu gösteriyor: Tayyip Erdoğan o kadar güçlü bir siyasi lider ki muhaliflerinin bile söylemini, sloganını, hareket tarzını belirliyor.

ABD’nin Filistin politikası siyaseten ve ahlaken çöktü

‘Sizi en iyi ben anlarım’

- ABD’li senatörlerin F- 35 uçaklarına yönelik tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çıkmaması gerekir. F-35’lerle ilgili bazı ödemeler daha önce yapılmıştı. Dolayısıyla burada satışı yapılmış bir malın teslimatıyla ilgili bir süreç var. ABD’nin bu kritik dönemde Türkiye gibi bir stratejik ortağını böyle adımlar atarak incitmemesi gerekir. Maalesef ABD’de bir takım popülist saiklerle ikili ilişkileri baltalamaya çalışanlar bulunuyor. Bu koşullarda bizim müttefikimiz olan ABD’den beklentimiz, dostluk ve müttefiklik hukuku çerçevesinde hareket etmesidir. Türkiye ve Erdoğan karşıtı çevrelere alan açarak Türk-Amerikan ilişkilerini geliştiremezsiniz. Türkiye ve Erdoğan karşıtı lobilerin nerelerden beslendiğini, hangi saiklerle hareket ettiğini herkes biliyor. Zira Trump’ın kendisi de benzer saldırılara her gün maruz kalıyor. Hatta geçen yıl Beyaz Saray’daki görüşmede Trump bu konuyu espirili bir şekilde dile getirmiş ve ‘Sayın Erdoğan, sizi bu konuda en iyi anlayan kişi benim zira ben de her gün onlarca benzer saldırıya maruz kalıyorum’ demişti.

AB terör örgütüne destek veriyor

- Batı ülkelerinin terörle mücadeleye yönelik yaklaşımlarını ve terör örgütü üyelerini teslim etmemelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Maalesef çok açıkça Türkiye’ye karşı terör örgütlerinden yana tavır alan ve kendisini dost ve müttefikimiz olarak tanıtan ülkeler bulunuyor. Bunlar çeşitli bahanelerin arkasına saklanıyor. Ancak herkes her şeyin farkında. Biz de anladıkları dilden konuşmaya devam edeceğiz. Batı terörü, sadece kendisine zarar verdiği zaman önemsiyor ve adım atıyor. Terör tanımlamalarını ve listelerini buna göre yapıyor. PKK terörü 1984’te başladı. AB PKK’yı 2002’de terör örgütü olarak tanıdı. Tam 18 yıl sonra! Şimdi PYD ve YPG’yi terör örgütü olarak tanımıyor o yüzden de bizim bütün uyarılarımıza rağmen bu terör örgütüne destek veriyor. PYD ve YPG’yi terör örgütü olarak tanımları için bir 18 yıl daha mı bekleyecekler? PYD/YPG’nin Suriye’de işlediği suçları ve insan hakları ihlallerini görmezden geliyorlar. DEAŞ’la mücadele bahanesiyle terörü romantize ediyorlar, şiddeti estetize ediyorlar. Oysa terörün her türüyle mücadele için tutarlı olmak gerekir. Terör bugün tek bir ülkenin ya da bölgenin sorunu değil. Küresel bir sorun ve küresel imkanlarla mücadeleyi gerektiriyor.

- ABD’nin Kudüs yaklaşımı başarılı olur mu? Ortadoğu barışı nasıl etkilenecek?

ABD’nin Kudüs yaklaşımının başarısızlığa mahkum olduğu zaten BM’de yaşanan süreçte ortaya çıktı. Filistin meselesi orada duruyorken fiili durum oluşturmaya çalıştırmanın kimseye bir faydası olmaz. ABD’nin Filistin politikası siyaseten ve ahlaken çökmüştür. ABD Büyükelçiliğinin Kudüs’e taşındığı 14 Mayıs günü, Kudüs’te şarkılar, içecekler ve evanjelik dualar eşliğinde kutlama yapılırken, 30-40 km ilerde 62 insan İsrail kurşunlarıyla can verdi. Bu iki sahne aynı anda yaşandı. Bundan daha büyük bir ahlaki iflas olabilir mi? Hiçbir ülkenin güvenlik bahaneleri yahut Evangelistlerin ipe sapa gelmez kıyamet günü senaryoları bu vahşeti meşrulaştıramaz. Mevcut ABD yönetiminin arabuluculuk rolü fiilen bitmiştir. Trump yönetimi uzun süredir yeni bir Ortadoğu barış planı ve yol haritası üzerinde çalıştığını söylüyor ama kimseyle detay paylaşmıyordu. Şu an itibariyle de ortaya konmuş bir plan yok. Fakat şu ana kadar atılan adımlar tabloyu net bir şekilde ortaya koyuyor. İki devletli çözümü sadece İsrail’in istediği ve onayladığı şartlarda empoze etmeye çalışacaklar. Buna göre de Filistin toprakları daha fazla küçülecek, Filistin halkı müstemleke halkı gibi işgal ve kuşatma altında yaşamaya devam edecek, Kudüs fiilen ve hukuken İsrail’e verilecek, İsrail Filistin toprakları üzerindeki kontrolünü devam ettirecek... Bunu hiç kimseye kabul ettiremezler. Filistinlileri öldürebilirler ama özgürlük ve onur iradelerini asla kıramazlar. Filistin topraklarını işgal altında tutabilirler ama ne o toprakları ne de Kudüs’ü bizden asla kopartamazlar. Sayın Cumhurbaşkanımız İİT dönem Başkanı sıfatıyla İİT’i olağanüstü zirveyi işte bu gerçekler ışığında topladı. Bu zirvede Filistin davasının asla feda edilmeyeceğinin ve Kudüs’ün dini ve tarihi statüsünün korunmasını mutlak zaruretinin altı bir kez daha çizildi. İlk defa Filistin halkı için bir koruma barış gücü oluşturulması çağrısında bulunuldu. Büyükelçilerini Kudüs’e taşıyacak ülkelerle ilişkiler gözden geçirilecek ve bu konu gün-be-gün takip edilecek. Kudüs ve civarında yaşayan Filistinlilerin ekonomik, siyasi ve kültürel açıdan güçlendirilmeleri için fonlar oluşturulacak. Ramazan boyunca BM ile Filistinli mülteciler için yardı m kampanyası başlattık ve yardımlar hızla Filistinlilere ulaştırılacak. Dünyaya mesajımız açık ve net: Filistin yalnız değildir ve Kudüs kırmızı çizgimizdir. Fiili durumları asla kabul etmeyeceğiz ve Filistinlilere haklı davalarında destek olmaya devam edeceğiz.