Bu akşam yılbaşı... Yıl'ın, Yüzyıl'ın ve Binyıl'ın
Son Günü!!!
Acaba gerçekden öyle mi?
"Astronomik" zaman birimleri
"kesin"dir. Ama
"teknik" zaman birimleri
"itibari"dir, yani bizim keyfimize tabidir... Mesela dünyanın kendi ekseni etrafında bir tam devir yapması için gerekli zaman yüzyıllar boyunca çok az değişir. Fakat o süreyi 24 eşit zaman dilimine, saate, ayırmanız
"şart" değildir. Beş, on yahut elliye de ayırabilirsiniz. Nitekim 1793 Yılı'nda Fransa'da kabul edilen
"İhtilal Takvimi" ondalık sistemi esas alıyordu. Bir hafta on gün, bir saat 100 dakika gibi... 1806'da Napolyon yine eskiye döndü. Yani bugün kullandığımıza... Sanki pek matah birşeymiş gibi:
"Miladi" Takvim, adı üstünde, Hazret - i İsa'nın doğumunu temel alır. Ama İsa bundan 2000 yıl önce bir 24 Aralık gecesi değil, ya M.Ö.
(yani kendinden önce) 2, ya 4 ya da 7 yıllarından birinde doğmuşdur. O da eğer sahiden öyle biri yaşadıysa!!! On iki ayın kimi 30 kimi 31 gün çeker. Şubat 28 gündür. Eskiden 29 iken Roma İmparatoru Augustus
(ağustos demek Latince) kendi adını taşıyan ay
"sadece" 30 güncük kalmasın diye Şubat'dan bir gün alıp Ağustos'a eklemişdir. Yahudiler 22 Eylül'den beri 5760 Yılı'ndalar. Onlara göre Kainat'ın başladığı tarih bu.
"Zaman" da öyle başlıyor tabii!!! Kontrol edilebilir tek takvim başlangıcı Müslümanların
"Hicret"idir. Ama eğer
"Rumi" Yıl (güneş yılı / 365,2422 gün) temel alınırsa 1415 Yılı'ndayız, yok
"Kameri" Yıl (ay yılı / 29,5 gün) esas alınırsa 1420 Yılı'nda... Büyük Türk Astronomu Uluğ Bey
"14. ve 15. Yy.'lar) yılbaşı olarak 21 Martı
"Nevruz" kabul etmek suretiyle çok mükemmel bir
"Şemsi" (güneş yılına dayalı) takvim yapmışdır ki İranlılar hala onu kullanır.
Demek istediğim herşey itibari... Eski Maya, Sümer, Mısır v.s. takvimlerini anlatmaya yerim yok. Ama Julius Caesar'ın M.Ö. 46'da Mısırlılardan müdevveren kabul etdiği 365 günlük takvim bile
(burada izahı uzun sürecek bir zaman kayması sebebiyle) 1582'de Papa 13. Gregorius tarafından reforme edilmiş ve o yıl 5 - 14 Ekim tarihleri arasındaki on gün atlanmış, yani 4 Ekim'den sonra 15 Ekim geldiği varsayılmışdır. Bunu ise Protestan Alemi şiddetle reddetmiş, üstelik Katolikler de
"Aman, bu on gün bizim ömrümüzden siliniyor mu?" diye paniğe kapılmış, bunun böyle olmadığını anlatana kadar Papa'nın anasından emdiği süt burnundan gelmişdir. Bu takvim meselesi son derec meraklı ve eğlenceli bir hikayedir. Ben bunu ayrıntılı biçimde, yazmakda olduğum
"İsa Adında Biri" adlı kitabımda anlatıyorum. Bayılacaksınız...
Yüzyıl, müzyıl hikayesine gelince: Birkaç ay önce başka bir vesileyle de yazdığım üzere ben bunun
"takvimsel" olmakdan ziyade
"tarihsel" bağlamda ele alınmasından yanayım. Örneğin Modern Çağlar'ın
"En Uzun Yüzyılı" 19. Yüzyıl'dır. Zira aslında 1789 Fransız İhtilal - i Kebiri'yle
"takvimsel" olarak 18. Yüzyıl'da başlar ve 1918'de Birinci Cihan Harbi'nin bitimine kadar sürer - 129 yıl!!!
20. Yüzyıl ise 1918'den, Soğuk Savaş'ın sona erdiği 1989'a kadar devam etmişdir - 71 yıl...
Yine de Yeni Yılınız, Yüzyılınız, Binyılınız kutlu olsun!
"Açıl, susam, açıl!" Açıl ki kendimi dışarı atabileyim!!!
Yazara E-Posta:
yatsiz@milliyet.com.tr