Ali Canip Olgunlu

Ali Canip Olgunlu

alicanipolgunlu@gmail.com

Tüm Yazıları

Aşk mezhebinin en yüksek aşığı Hz. Mevlana’nın beslendiği kaynak Kuran-ı Kerim’dir: “Bu canım tende oldukça Kuran-ı Kerim’in kölesiyim”

Bilgeler öğüt vermezler; zaman zaman tavsiyelerde bulunurlar. Cemali, celali ve nihayetinde kemali tüm güzelliklerle insanoğlunu tanıştıran aşıklardan biri olan Hz. Pir’in (Mevlana) düşünce dünyasından yaşamamıza yönelik bazı düşünceleri hatırlatırken hatırlamak her zaman gözleri nemlendirir. Onların gönül yanışlarına kişi ne kadar yaklaşırsa o kadar gözyaşlarını tadar. Keza “tatmayan bilemez”.

Haberin Devamı

Hz. Pir kendi tabiriyle başlangıçta aşk’ın kafiri (aşk’tan habersiz) iken “Hem ben bendim hem de sen sendin” meşrebindeydi. Aşk ile tanıştıktan sonra onunla olan haşır neşirliği sırasında ise aşk’ın gösteren aynası olma halini hal ederek bu defa “Hem sen bensin hem de ben senim ey güzel” diyecektir. Aşık olmakla yetinmeyerek aşk’ın aynası olma sorumluluğunda her gün yeniden doğan Hz. Pir aşk mezhebindendir. Aşk mezhebinin en yüksek aşığı Hz. Pir’in beslendiği kaynak Kuran-ı Kerim’dir. “Bu canım tende oldukça Kuran-ı Kerim’in kölesiyim. Ben seçilmiş Muhammed’in ayağının tozuyum” diyerek ana kaynağını işaret eder. Akabinde de şöyle der: “Biz pergel gibiyiz pergel; bir ayağımız sıkı sıkıya Kuran-ı Kerim üzerinde dururken diğer ayağımızla alemi seyreyleriz.”

Aşıklar ve alimler

Mevlana  ve Kuran

Aşık ben ve sen demekten utanır. Ben yerine “şu fakir”, sen yerine ise “nazarım” der çünkü içinde ben olmadan söylenen bir söz muhteşem bir şeydir. Hz. Mevlana’nın muhatap göstermeden bu öğüdüne insanlar kulak vermelidir. Her insan ben ve biz demeyi öğrendiği anda birliğe yaklaşabilir. Aksi halde teferruatlarla birbirlerini boğazlayıp dururlar.

Aşıklar sadece kendilerinden öğrenirler. Alimler ise öğrendiklerini öğretme derdindedirler. Hz. Mevlana Yaradan’dan kendisi için ne ev ne altın ne de gümüş ister. Yaradan’dan kendisi için isteği şudur: “Allahım aynı sözleri bir daha tekrar etmemem için bana ilim ver. Sözlerime müşteri kulaklardır ancak ilkin benim kulağımı bana müşteri kıl.”

Haberin Devamı

Sürekli kendisini yenileme çabasında olmasının delili ise Kuran’dır çünkü zamana ve mekana göre ahkamın değişmesi gerekliliği üzerinden her çağa hitap edecek şekilde donatılmış Kuran’ı özü ile bilmesinin neticesinde oluşan bir istektir. Aşık kendi zamanının eseridir. Geçmişi tekrar edenler düne ait olanların papağanlarıdır. Kendi sözünü söyleyebilen can alır, can verir; başkalarının sözlerini tekrar edenlerse can sıkarlar. Can verenler nerede? Şükrettikleri her yerde. Can sıkanlar nerede? Ayakkabı toplanan, etek öpülen yerlerde.

Yaradan ile pazarlık

“Bugün Ahmed benim; dünkü Ahmed değil. Bugün anka benim yemle beslenen kuşcağız değil. Gönüllerdeki ak pak sufi benim; öyle yün hırka giyip de kendini sufi sanan akbaba değil. Aynanın göstereni benim, karartanı değil. Bağ üzümüyle sarhoş değilim amma bütün sarhoşluk bende. İster yakarma eri ol ister meyhane kaçkını ol, bence hepsi bir.” Hz. Pir bu tavsiyesiyle “Zıtlıklar bilinmediği sürece anlaşılamaz. Anlaşılamayan her şey de insanı zanna götürür” der.

Haberin Devamı

İnsanoğlunun çoğu bir şeyi kaybettikten sonra arar. Lakin aşıklar bulduktan sonra ararlar. Bulduktan sonra arayanlar ile kaybettikten sonra arayanlar her çağda mevcuttur. Bulduktan sonra arayanlar vasıtasıyla “Yaradan dünyayı boş bırakmaz”. Kaybettikten sonra arayanlar ise hemen adaklar vasıtasıyla Yaradan ile pazarlığa girerler. Aşık Yaradan’a kurban olarak teslim olur. Diğerleri adak adayarak tedbir alır. Teselli teslimiyettedir; lakin tedbirin takdirin yanında hiçbir değeri yoktur.