Alper Hasanoğlu

Alper Hasanoğlu

alperh@therapiagroup.com

Tüm Yazıları

Aşk ilişkisi bir insanın yaşayabileceği en yoğun, en önemli ilişki biçimidir. Diğer insanlarla olan ilişkilerimizde boş zamanımızı geçirebilir, onlarla çalışabilir ya da onlardan bir şeyler öğrenebiliriz ama kişisel olarak gelişebileceğimiz, olgunlaşabileceğimiz yegane ilişki en özel ve en mahrem olan aşk ilişkimizdir. Kulağa çok romantik gelmese de aşk ilişkilerimizde sevgili seçimimiz kişisel gelişimimiz ve olgunlaşmamıza katkıda bulunacak yönde olur temelde. Gelişim, olgunlaşma doğrusal bir çizgi izlemez elbette, inişleri çıkışları olduğu gibi, ketlenmeler, gerilemelerin de dahil olduğu zorlu bir süreçtir.

Haberin Devamı

Erikson kişilik gelişimini farklı olgunlaşma evrelerine ayırır ve bu evrelerin her birinde tipik krizlerin ortaya çıktığını ve bu krizlerin çözülmesi sayesinde diğer evreye geçildiğini söyler. Bu çatışmalar çözülmediği zaman o evrede takılıp kalır kişi ve bunun yarattığı kaygı da kişilik gelişimini engeller. Bu durumda bilinçdışı bir şekilde bu çatışmaları çözmeye gayret eder, ilişkilerini de bu bilinçdışı arzu ve ihtiyaç yönlendirir.

Bu eski yüklerin bertaraf edilmesine yardımcı olacak biri sevgili olarak seçilir. Çok daha çekici ya da uygun biri çok sıkıcı gelir ve kişisel olgunlaşmasına olanak sağlayacağını bilinçdışı bir şekilde umduğu insana âşık olur. Bu neredeyse kimyasal olan çekim aslında kişilik gelişimimizde ketlenmeye neden olan çatışmaların ortaya çıkmasına neden olan yakınımızın; anne, baba, kardeş, ilkokul öğretmeni vs. bir benzeridir ve doğaldır ki, çatışmanın çözülmesine değil, daha da derinleşmesine yol açar.

Üç aydan fazla ömür biçmeyiz

Bazen bir çifte bakarız ve neden birlikte olduklarını bir türlü anlamayız. Üç aydan fazla ömür biçmeyiz onlara ama şaşkınlıkla yanıldığımızı görürüz sonra. Peki onları bir arada tutan şey nedir?

En ideal eş, kendi içsel çatışmalarımızı ve bunlarla bağlantılı olan kaygı, keder, terk edilme korkusu gibi duyguları ve acıları anlayan, bunların azalmasına neden olma olasılığı en yüksek olan kişidir.

Acılarının çözümü olacağına inandığı kişiyi bulduğunu düşündüğünde insan, yaşamasının önündeki engellerin artık ortadan kalkacağı umuduyla büyük bir coşkuya kapılır. Ama kısacık ve aşk dolu coşku evresinden sonra geçmişten taşınan bilinçdışı çatışmalara, yaralara eşlik eden duygular tek tek ortaya çıkar. Birbirine delicesine âşık o iki kişi kısa bir süre sonra tekrar terk edilmişlik, yalnızlık, keder, çaresizlik ve umutsuzluk duygularının seline kapılır ve ikili bir mutsuzluğun esiri olurlar. Onları yakından tanıyanlar neden hâlâ birlikte olduklarını sorup dururlar kendilerine.

Haberin Devamı

Eski yaralarının tutsakları

Bu durumda terapiye gelen çiftler ilişkide yaşadıkları acı için birbirlerini sorumlu tutarlar ama bilmezler ki eski yaralarının tutsağı olmuşlardır ve o yaraların iyileşmesini şimdiki ilişkilerinden beklemek gibi bir yanılgıya düştükleri için yaşıyorlardır bu büyük hayal kırıklığını. Birbirlerine verdikleri bilinçdışı sözün, birbirlerinin ilacı olacakları sözünün tutulmamasının acısını çekerler.

Hayal kırıklığı içinde eski yaralarının ortasında debelenirken, bir yandan da sevgilinin bir balon gibi sönüşünü izlerler acıyla. Yine de ayrılamazlar birbirlerinden çünkü birbirlerini en iyi anlayanlar da onlardır. Bütün kavgalara, hayal kırıklıklarına rağmen o karşılıklı anlayış onları bir arada tutar. Dostlarının, yakınlarının bütün tavsiyelerine, uyarılarına rağmen bırakmazlar birbirlerini. Dostları ayrılmaları gerektiğini düşünür çünkü bir ilişkinin mutluluk getirmesi gerektiğine inanılır.

Haberin Devamı

Göremedikleri nokta, büyük aşkların çoğunlukla büyük acılarla, en derin yaralarla ilişkili olduğudur. Çünkü ancak çok büyük aşklar bu yaraların, acıların su yüzüne çıkmasına izin verir.

Birbirlerinin yaralarını kanatmaya devam eden sevgililer artık kendileri nedeniyle mi yoksa ilişkileri yüzünden mi acı çektiklerini bilemez hale gelirler. Birbirlerinden ayrılmayı defalarca denemişlerdir. Birbirlerinden nefret eder hale gelmişler, ayrılmalarının bütün acılarına son vereceğine inanmaya başlamışlardır. Hayatlarında kimse olmadığında çok daha mutlu olacaklarına inanırlar safça. Buna rağmen dostlarının artık anlayışsız bakışları altında birlikte olmaya ve birbirlerini sevmekten daha ziyade birlikte acı çekmeye devam ederler.

Aşk eski yaraları iyileştirir mi
Özel bir festival

Engelli bireylerin kültürel ve sosyal çevredeki özgürlüğünü savunmalarına destek veren Engelsiz Filmler Festivali bu yıl beşinci kez düzenleniyor. Ankara’nın yanı sıra İstanbul ve Eskişehir’de de sinemaseverlerle buluşacak olan festivalin Taşbaşı Kültür ve Sanat Merkezi’nde gerçekleşen Eskişehir ayağı bugün sona eriyor. 12-14 Mayıs’ta İstanbul’da Boğaziçi Üniversitesi Sinema Salonu’nda devam edecek olan festival, 18-23 Mayıs’ta Ankara’da Sanatlar Merkezi ile Ulucanlar Cezaevi Sinema Salonu’ndaki gösterimlerin ardından son bulacak.

Klasik filmler de var

Festival kapsamında uzun ve kısa 35 festival filmi, “Engelsiz Yarışma”, “Türkiye Sineması”, “Dünyadan”, “Engel Tanımayan Filmler”, “Uzun Lafın Kısası”, “Çocuklar İçin”, “Sinema Tarihinden”, “Otizm Dostu Gösterim” adlı bölümler altında programda yer alacak. Filmler görme engelliler için sesli betimleme, duyma engelliler için ise işaret dili ve altyazı ile gösterilecek. Ayrıca Giuseppe Tornatore’nin “Nuovo Cinema Paradiso” ve Yılmaz Güney’in “Sürü” filmleri gibi klasikler de izlenebilecek.

Aşk eski yaraları iyileştirir mi

İllüstrasyon:
ÖZGE EKMEKÇİOĞLU