Anibal Güleroğlu

Anibal Güleroğlu

guleranibal@yahoo.com

Tüm Yazıları

Sürekli yenisi ekrana çıkartılan dizilerimizin en büyük problemi nedir diye sorsak eminim herkesin kendince verecek bir cevabı olur bu soruya. Bana göre de son dönemlerde dizi cephesinden yansıyan en büyük problem, ‘uzun ömürlü’ olamayış!

Müthiş bir dizi iştahı var orta yerde ama her geçen gün daha çabuk tüketir hale geldik her şeyi. Kolayca gözden çıkartır olduk onca emekle yapılan işleri. Yeni yılla birlikte peş peşe ekrana yağmaya başlayan dizilerin bolluğuna bakıyorum da… Aralarında sezon sayısı uzun olan o kadar az ki… Baş döndürücü bir hızla yeni yapımlar geliyor-gidiyor. Çekilmek için sırasını bekleyen proje trafiği, senaryo yazıp pazarlamak için çabalayanların hevesi de alabildiğine yoğun. Sektör gelişimi için bu olumlu bir tablo fakat ya işin kalıcılık yönü?

Haberin Devamı

Bir işin problemsiz ve verimli sayılması noktasında kalıcılık çok önemli. Kalıcılık derken şöyle dört beş sezondan bahsediyorum. Yoksa gel geç yapımlar olarak bir iki sezonda televizyon dünyasının tozlu raflarını boylamak, dizicilik becerisi sayılmamalı. Ne yazık ki, biz bolca iş üretirken ve bununla övünürken bu detayı hep atlıyoruz. Öyle ki, neredeyse 15 bölümü geçen kendini başarılı sayacak. Ne komik ve acıklı bir durum değil mi?

***

Oysa yabancılarda uzun soluklu diziler, çizgisinden pembesine… Komedisinden korkusuna… Bilim kurgusundan gençliğine gani gani… Mesela The Simpsons 1989’dan, South Park 1997’den günümüze sürmekte. Criminal Minds, Grey’s Anatomy, Supernatural gibi dünya çapında izlenen diziler 2005’ten bugüne aynı ilgiyi görmekte. Say say bitmez.

Daha eski yıllardan örnek verdiğimizde özellikle J.R.-Kendal uyumu bakımından ‘Karagül’le bağdaştırabileceğimiz 'Dallas’ın yeri bir başka. Çünkü dört bölümlük mini dizi olarak düşünülerek yola çıkan yapım, akılcı dizicilik sayesinde, 1978-1991 yılları arasında varlığını sürdürmeyi başarmış. Üstelik yetmemiş… Bir de J.R.’ın kardeşi Gary Ewing’in eşiyle birlikte çiftlikten ayrılıp California’ya yerleşmesiyle 357 bölümlük ‘Knots Landing’ adlı kardeş diziyi de bünyesinden çıkartıp izleyiciye sevdirmiş. Hele Amerikalıların bir ‘Yalan Rüzgârı/The Young and the Restless’ işi var ki, 1973’ten bu yana esip durmakta.

Haberin Devamı

***

Şimdi diyeceksiniz ki, bizde hiç mi çıkmadı uzun ömürlü yapım. Tabii ki çıktı hem de bir sürü. Özellikle açgözlülüğün ve maymun iştahlılığın pek baş göstermediği geçmişte yerli örnek çok. ‘Kaynanalar’, 30 yıllık serüvenle başı çekenlerden. 15 yıllık ‘Bizimkiler’, ‘Mahallenin Muhtarları’, ‘Bizim Mahalle’, ‘Çiçek Taksi’, final yapıp yapıp yeniden başlayan ‘Çocuklar Duymasın’ ilk akla gelenler… Hepsi de aklımızda iz bırakan, hatırladığımızda bizi anılara daldıran yapımlar.

Günümüze bakıyoruz… ‘Kurtlar Vadisi Pusu’ ve ‘Arka Sokaklar’ı ekranın demirbaşı olarak görüp bir tarafa bırakırsak, hâlihazırda haftalık dizilerden yıllara meydan okuyan ‘Seksenler’ ve ‘Karagül’ kalıyor geriye. Burada ‘Seksenler’in reyting yarışında TRT avantajını da hatırlatalım hemen. Yani özel kanallar cephesinde uzun ömürlü iş mumla aranır halde.

Demek ki kanal sayısı arttıkça dizilerin soluğu da uzun süreli ekran maratonuna yetmez olmuş. Öte yandan geçmişten günümüze devam eden yapım bazında kıyasladığımızda elin dizicilerinin de, izleyicisinin de bize oranla daha istikrarlı davrandığı gerçeği gün gibi ortada. Peki, televizyonculuğun ilk dönemlerinde dillerden düşmeyen ve günümüze dek hatırlanan diziler yaratabilmişken neden daha sonra bu beceriyi sergileyemez hale geldik? Niçin yıllar boyu süren dizilerimiz eskisi kadar çok değil artık?

Haberin Devamı

***

Bu sorulara verilecek cevap basit. Dizicilerimiz birbirlerini kopyalamaya, benzer senaryo gelişimleri üretmeye başladı da ondan. Yani popüler kültüre oynamak hevesiyle hareket edildiğinden, bir dizide beğenilen yön oldu mu diğerleri de hemen taklit gelişimlere yöneldiler. Mesela birinde kadın hamile mi, diğerinde de hemen hamilelik çıkıveriyor ortaya… Yangın, çocuk kaçırma derken al birini vur ötekine gelişimlerin tıpa tıplığıyla dizicikler cümbüşü! Buradan nasıl uzun ömürlülük yakalansın? Yakalanamaz!

İzleyicinin sürekli benzer dizileri görmekten ilgisi, merakı köreliyor çünkü. Eskiden içerikler kendilerine has olduğundan gelecek bölüm iple çekilir, ‘Acaba devamında ne olacak’ diye beklenirdi. Dahası o yapımlardaki yaşamlar, izleyicinin kendine pay çıkarmasına da müsaitti. Anlayacağınız özgünlük kayboldukça uzun ömürlülük de rafa kalkmaya başladı. Şimdi eski dizilerin yeniden çevrilmeye niyetlenildiğini görüyoruz ya… Aynı tadı verir mi bu devam işleri? Meçhul. Belki birkaç bölüm bakılır sonra rutine dönüşeceğinden yine noktalanır.

Kısacası; Dizicilerimizin başında sallanan kılıç, ‘uzun ömürlülük’! Ancak ‘uzun ömürlülük’ de sanıldığı kadar zor bir iş değil. Yeter ki açgözlülük edilmesin ve senaryo istikrarı sağlansın. İzleyicinin beğenisine de hitap etmeyi başardıktan sonra… Yıllara meydan okumak çocuk işi. Bu kadar basit yani de… Şimdi biz bu tespitleri yaptık yapmasına ya… Kolaycılık, açgözlülük ve kısa günün kazancı mantığı varken kim uygulayacak ki?

Anibal GÜLEROĞLU

www.twitter.com/guleranibal