Anibal Güleroğlu

Anibal Güleroğlu

guleranibal@yahoo.com

Tüm Yazıları

Hiç duydunuz mu ‘Möbius şeridi’ diye bir tanım? Matematikle ilgili olanlar mutlak bilir. Bilmeyenler içinse kısaca açıklayalım. Möbius şeridi, uzun bir şeridin bir ucunun 180 derece bükülerek diğer ucuna birleştirilmesiyle elde edilen ve isim babası August Ferdinand Möbius olan bir şekil.

Normal bir şeridin iki yüzü varken Möbius şeridinin sadece bir yüzü bulunmakta. Yani Möbius şeridinin üzerindeki bir noktadan hareket etmeye başlandığında bütün alandan geçilip aynı noktaya geri dönülmekte. Kısacası farklı yöne gidermiş gibi görünen şerit üstünde yol alırken aslında hep aynı yüzde ilerlenip başlangıca ulaşılmakta. Daha net söylemek gerekirse, ‘dön baba dönelim’ durumu!

Haberin Devamı

Herkesin kolayca deneyip algılayabileceği ‘Möbius’un tanımıyla yaptığımız girişin nedenine gelince… Yönetmenliği ve senaryosu Éric Rochant’a ait olan ve sonu gelmeyen bir döngüyü resmeden ‘Möbius’ filminin vizyona girmesi.

2006 yılından sonra beyazperde için bir çalışmada bulunmayıp televizyona yönelen ve ‘Mafiosta, Le Clan’ isimli mafya içerikli dizide görev alan Rochant’ın yılların ardından gelen bu işi, 1996 yapımı Arjantin filmi olan ‘Moebius’ ile aynı ismi taşısa da içerik bakımından farklı bir çalışma.

***

Kara paraları kaybettirip temiz para kazandırma oyunbazlığındaki insanların menkul kıymetleştirilmiş yaşamlarına odaklanıp işin içine Rus ve ABD gizli servislerini de sokan ‘Karanlık Şerit: Möbius’, buna bir de imkânsız aşk hallerinin ilavesiyle ‘Ne ararsan mevcut’ bir film görünümüyle çıkıyor karşımıza.

İş adamları sayesinde devlet içinde yükselen ancak sonrasında kendilerine bu gücü sağlayanların zorlayıcılığından çekinip ‘İş adamlarının krallar yaratması iyi değildir’ diyerek yok ediciliğe soyunan Rusya Federal Güvenlik Servisi(FSB)’nin kaleyi içten fethetme isteğini, CIA operasyonuyla kesiştiren yapım ilk bakışta finans spekülatörlüğüne karşı bir girişimi işliyor gibi görünse de paylaşılamayan bankacı Rostovsky’nin (Tim Roth) varlığı sayesinde hem mafya, hem de casusluk olgularının varlığını da hissettirebilmekte.

Haberin Devamı

ABD’de ‘günah keçisi’ yapılıp casus vatandaş olarak Fransa’ya yollanan Alice’in piyasadan ucuza hisse kapatma taktikleriyle açılışını yapan… Sauna, psikolog ve iş stresi kavramlarının finans sektöründekilerin yüksek tempolu yaşamlarındaki yerini özet olarak geçip, servetinin kaynağı şaibeli olan ve parasal gücün orgazmını dolu dolu yaşayan Rostovsky’yi huzura getiren ‘Karanlık Şerit: Möbius’, bu başlangıçla seyirciyi ‘bankalar, faiz oranları ve önseziler’den oluşan bir üçgenin içine çekmekte.

***

Monako’nun renkli atmosferinde yol alırken ajanların karanlık dünyasına uzanan yapımda her şey o denli kısa ve seri geçişlerle verilmiş ki, CIA’nin kolaycılığa kaçıp KGB’nin yerini alan FSB’ye yıktığı işin niteliği tam anlamıyla ortaya konamamış. Rus tarafının amacı net verilirken ABD elemanlarının gayretkeşliği perde arkasında bırakılmış. Bu ise ortaya neden, niçin sorularını çıkartmakta.

Araya hasta babanın kaynak yapılıp ‘baba-kız’ yakınlığına da yer verilen karmaşada ister istemez, CIA’nin elinde ABD’de çalışması imkânsız kılınarak ajanlığa mecbur tutulan Alice’ten başkası yok muydu, sorusu düşüyor akla…

Haberin Devamı

Zaten tıpkı CIA gibi Rus ajanlarının davranışları ve operasyonları da bir garip bu filmde. Gereğinden fazla ürkek ve acemice. Rus gizli servis ajanı olan Gregory Lioubov (Jean Dujardin), eski bir yasadışı örgüte ait olduğunu söylediği dövmesi ve karizmatik bakışları dışında ilgi çekecek bir özelliğe sahip değil.

Aynı şekilde İspanya’yı batırmak gibi abartılı bir cesaret örneğiyle spekülatif özelliğini sergileyerek patronunun dikkatini çekmeyi başaran Alice (Cecile De France) de, sözde devasa komplonun içinde denizdeki kum tanesi gibi.

Bu ikiliyi aksiyona sokan ve öne çıkartan ‘aşk’ olgusu yapımın temel taşı. O da olmasa, kahramanlarımız ajanlık yönü boşlukta kalan yapımda neredeyse tamamen anlamsız karakterlere dönüşecekler.

Ajanlığı layıkıyla işleyemeyen film de bunu fark etmiş olmalı ki, bir görüş bir bakış Gregory’nin kollarına atılan Alice’in başa sardıran orgazmıyla işi idare etme yoluna gidiyor. Böylece bir taşla iki kuş vuruluyor. Bir yandan filme renk katılıyor bir yandan da eksikler kamufle ediliyor.

***

Erkeğin, sorgulamakla hissetmek arasında gidip gelen bakışları eşliğinde arka arkaya yaşandığı varsayılan orgazmda mimiklerini konuşturan ve okşanan poponun rehavetinde mayışan Alice’in, kendi kendini bir adamın kollarında, evindeymiş gibi hissetme güveniyle dolduruşa getirmesi sayesinde hislere hitap eden ‘Karanlık Şerit: Möbius’un yegâne özelliği, bu iki insanın birbirlerinden gizledikleri diğer kimliklerinin var olması! Gerçi bunun yarattığı heyecan dalgası ve açığa çıkıştaki hayal kırıklığı da pek cılız kalıyor ya neyse…

Öte yandan filmin can damarı görevini üstlenen ve ‘En iyi ajanların olmadık hatayla kariyerlerini mahvetme’ gerçeğiyle, bol orgazmlı kadın arasında bocalayan Gregory’nin bakış dışında bir icraat sergilemediği bu sevişme planlarında yeterli sıcaklığı ve samimiyeti yakalamak da oldukça zor.

Öyle ki, bu iki insan arasında yaşananlar sanki aslında sevgi değil de dalaverelerle yorgunlaşan ruhların bir yerlere tutunma isteği gibi yansımakta. Bu ise temele konan ‘aşk’ kavramını zedelemekte.

***

Tüm bunlara karşın iç içe geçmiş konuları işleyerek ajan-aşk filmi ortaya çıkartan yönetmen Éric Rochant, hem çok da bir özellik taşımayan konuyu izlenebilir kılmayı başarıyor. Hem de ikilinin soğuk çekiciliklerinden azami derecede faydalanmayı beceriyor.

Peki, ‘Karanlık Şerit: Möbius’, dönüp dolaşıp başa saran ajanlık örgüsündeki orgazm ağırlıklı çetrefilli aşkıyla yeterli tatmini sağlayabiliyor mu?

Olaya, uzun süre tatminsiz kalmanın ardından kendine sığınacak bir kol arayan ve bu anlamda aslında tüm mutluluğu kendi kendine yakaladığı bir mastürbasyon orgazmla yaşayan Alice gibi bakanlar için neden olmasın?

Anibal GÜLEROĞLU

www.twitter.com/guleranibal