Yavuz DONAT
SABAH saat 05.30'da evden çıktık.
Ankara buz gibi soğuk.
Ve Ankara ışıl ışıl.
Her yer
"yeni yıl için" süslenmiş, aydınlatılmış.
Hemen karşımızda
Washington Restaurant.
Sağımızda
Home Center.
Sonra Başbakan Mesut Yılmaz'ın evi.
Oradan sola döndük... Çankaya Caddesi'ne.
Ve Uğur Mumcu Bulvarı'na girdik.
Sağımızda, solumuzda
"cafe"ler,
"pub"lar.
Escada'yı geçtik.
Derken
Mc Donald's.
PC Shop.
Bar - 10... English Pub Dancing Bar.
Kandil... Chandeliers Go.
Real Bar.
Pineapple.
Pool Cafe Billiard.
La Boheme Restaurant.
Bulvar bitti, sola saptık.
Saat 05.45'te
Topraklık semtindeydik.
Türközü Mahallesi'nde.
"Yeşil Köşe Kıraathanesi" ile
"Rızık Gıda Pazarı"nın karşı köşesinde
"Halk Ekmek" büfesi vardı.
Ve insanlar
"ucuz ekmek" kuyruğunda bekleşiyorlardı.
"Tir, tir, titreyerek... Soğuktan büzüşerek."
* * *
MEVLÜT Yurdalan... 63 yaşında.
Çubuk - Akyurt'tan.
- Evde kaç nüfussunuz?
- Beş kızı dağıttık. Kaldık üç kişi.
- Kaç ekmek alacaksınız?
- Altı ekmek.
Sonra Hüsniye Kılıç'la konuştuk.
Kocası dokuz yıl önce ölmüş.
Hüsniye Hanım
"dört bebesi ile" genç yaşta dul kalmış.
Hüsniye Bacı, sabahın köründe
"ucuz ekmek" kuyruğunda.
Sırada Aynur Çetin var.
Aynur Hanım'ın evinde de beş nüfus.
- Aynur Hanım, kaç ekmek alacaksınız?
- On yedi.
- Ama en çok on ekmek veriyorlar.
- Ne desem, bilmem ki. On yedi verseler daha iyi.
Osman Çeliker, İbnisina Hastanesi'nde çalışıyor.
Sekiz nüfusa bakıyor.
"12 ekmek alabilmek için" kuyrukta.
* * *
BASTONLU bir dede, kuyruktan çıkmadan sesleniyor:
- Ne diye buradasın? İsimleri kaydedip de ne yapacaksın?
- Yazacağım.
- Yazınca ne olacak?
- Büyüklerimiz halinizi öğrenecek.
Dede, bastonunu havaya kaldırıyor:
- Okumazlar, okumazlar... Onlar uyuyorlar.
- Öyleyse biz de davul çalarız dede... Uyandırırız.
Bu defa iki büklüm bir nine
"yavrum" diyor:
- Yavrum, boşuna kendini yorma. Onlar sağır... Sen davul da çalsan duymazlar yavrum.
* * *
HALK Ekmek büfelerine sabah saat 04.00'te ekmek geliyor.
Ekmeği getiren araçta,
"büfenin anahtarı" var.
Ancak
"büfeci" daha geç geliyor.
Bazen 05.00'te, bazen 06.00'da.
Halk, sabahın dördünde kuyruğa giriyor.
Zira
"talep" büfedeki ekmekten fazla.
Ve saat en geç 07.00'de, bilemediniz 08.00'de ekmek bitiyor.
Türközü'ndeki büfeci biz gittiğimizde
"gelmişti, satışa başlamıştı."
* * *
SAAT 06.10'da Kesikbaş Mahallesi'ndeki büfenin önünde yine kuyruk var.
Ekmek gelmiş, ama
"büfeci" yok.
Tokatlı Durmuş Ede 70 yaşında.
Belediyeden emekli.
Üç ayda 115.000 lira
maaş alıyor.
Sırası geldiğinde
"eğer kaldıysa" sekiz ekmek alacak.
* * *
KUYRUK kuyruk dolaşıyoruz.
Muhittin Can Bayram'la, Musa Ormanlıoğlu ile, Mehmet Kızılpınar'la, Çankırı'nın Kurşunlu kazasının Yamukören köyünden, 70 yaşındaki Ahmet Öter'le konuşuyoruz.
Ahmet Öter THK'dan emekli.
Maaşı 30 milyon.
Evdeki altı kişi, onun getireceği oniki ekmeği bekliyor.
Uzakta bir yerde
ezan okunuyor.
Hava hala karanlık ve soğuk.
Sokaklarda başıboş birkaç kedi, birkaç köpek.
Ve ucuz ekmek kuyruğundaki yüzlerce, binlerce insan.
1997 sonunda işte Türkiye, işte Ankara...
Yazara Email Y.Donat@milliyet.com.tr