Gezi Pastanesi’nin vedası

24 Ağustos 2023

İçimi cız ettiren veda ilanlarından biri daha: Taksim’in yeni çehresinde hayli ayrıksı duran ama benim için hala lise yıllarıma dayanan bir alışkanlık olan Gezi Pastanesi. Patisserie Gezi olarak 1987’de kapılarını açmış, bu hafta da Gezi İstanbul adıyla devam eden serüvenine son noktayı koydu. Bunu da cephesine astığı siyah bir perdeyle duyurdu: “1987-2023”. Bu kadar. Ölüm ilanı gibi. O aradaki çizgide bir zamandır olmayan terasında edilen sabah kahvaltıları, akşamüstü kahveleri, AKM konserleri, opera, oyun çıkışı buluşmaları, nice röportajlar, nice sohbetler var.

Sosyal medyalarından bir açıklamayla duyurdular vedanın sebeplerini. Kuruluş amaçlarını “Opera Cafe’si olmak” olarak niteliyorlardı, “Entelektüellerin buluşma, söyleşme mekânıydı”, önünde ve yanında bulunan bahçesinden “kültürün, müziğin, sanatın terası” olarak “nice müzisyenler, balerinler, baletler, yazarlar, çizerler” geçmişti. 2001 yılında bayrağı devraldıktan sonra pasta ve

Yazının Devamı

Farkındalık yaratan dizi

21 Ağustos 2023

Genel olarak ‘yaz dizilerine’ dair önyargım var. Neden havalar ısınınca insanların zekâlarının da eksildiği varsayımından hareket edildiğini anlamıyorum, romantik olmadıkları gibi komik hiç değiller genelde. Aralarında karşı konulmaz bir kimya olan, çarpıştıkça birbirlerine kilitlenen fakat anaokulunda oldukları için ilgilerini diğerinin saçını çekerek belli eden genç kadınlar ve genç – kaslı erkekler izliyoruz yaz dizilerinde. Tabii ki hepsi de bir tatil beldemizde çekiliyor ki hayatta erişemediğimiz deniz ve güneş ekrandan içimizi açsın.

Eğer siz de bu haklı önyargılara sahipseniz hemen bir şans vermenizi önereceğim bir dizi var: Kanal D’de yayınlanan “Dönence”. Foça’da çekiliyor, ana karakterleri gençler, fakat bir farkı var, bunlar hayatla ilgili gerçek meseleleri olan gençler. Üniversite sınavının sonucunu bekleyen Gece’nin (Sümeyye Aydoğan) hayatı ailesinin pek de ona sormadan aldığı kararla bir anda değişiyor. Aslında bu kararı annesi Verda (Didem İnselel) kimseye sormadan

Yazının Devamı

Resimleri ve hayalleriyle Civan Canova

17 Ağustos 2023

Bir insanın iç dünyasının saflığı, zenginliği, güzelliği yaptığı her işe, hayatına dokunduğu herkese böylesine yansır mı? Geçen yıl bu zamanlardı, Civan Canova’yı uğurladığımızda. 20 Ağustos 2022. Ne kadar erkendi, daha 67 yaşındaydı. Ama bir yandan da sanki çok da uzun zamanı olmadığını bilir gibi delice bir hızla yazmış, çizmiş, soluksuz bir üretim içinde geçirmişti yıllarını. Sahnede, perdede hayat verdiği rolleri saymıyorum bile.

Ara sıra döner bakarım yazdıklarına, çizdiklerine. Çok özenli bir web sitesi vardı, yazdığı birbirinden değerli oyunlar bir yana, müthiş bir açık sözlülükle kendini anlattığı yazıları vardı orada. Bütün hayatını, gördüklerini, düşündüklerini, sevdiklerini yazıya dökmüştü. Günlük gibi. Bir zaman sonra da tuvallere dökmeye başladı hepsini. Aslında çocukluğundan beri yapıyordu resim ama o zamanlar yaptıklarını beğenmiyor, bitirince parçalayıp atıyordu. Uzun bir ara verdi sonra çizmeye, boyamaya. Oyunculukla, oyun yazarlığıyla geçen yılların

Yazının Devamı

Yeniden Markopaşa macerası

14 Ağustos 2023

Sadece Türkiye’de değil dünyada da eşi benzeri olduğunu sanmadığım bir gazete macerası var. Hayret ve hayranlık verici bir macera. Böyle bir söz söyleme inadı, böyle bir mücadele gücü ve beceri görülmemiştir. Bir kere sermayeleri var mı? Yok. İçlerinden birinin (Sabahattin Ali) ortaya koyabileceği bir 1000 lirası var (yıl 1946) bir de güçlü kalemleri, daha da güçlü yürekleri. Karşılarına çıkan engeller ise daha en temel adımlarda başlıyor. Matbaa gazeteyi basmıyor mesela. Ya da dağıtımcı dağıtmıyor. En sonunda tehditler, baskılar ve hapis cezaları başlıyor. “Muharrirleri nezaret altına alınmadığı ve hapse girmediği zamanlarda çıkar” ibaresiyle gene çıkarıyorlar gazeteyi. Kapatılıyor, isim değiştirip Merhum Paşa oluyorlar. Gene kapanıyor, Malum Paşa oluyorlar. Yedi Sekiz Hasan Paşa’dan Ali Baba ve Kırk Haramilere varana kadar yedi isim, sekiz sahip, 10 yazı işleri müdürü, dokuz matbaa, 10 adres değiştirerek 77 sayı çıkan bir ‘gülmece’ gazetesi bu.

Markopaşa’nın her aşamasında insanı şaşkınlığa

Yazının Devamı

Yine uzaklaştırma yine cinayet

10 Ağustos 2023

Gün geçmiyor ki boşandığı kocası tarafından ‘güpegündüz’, ‘sokak ortasında’ öldürülen bir kadın haberine daha rastlamayalım. Ve bu cinayetin arkasında katile karşı alınmış bir uzaklaştırma kararı olmasın.  

Tek tırnak içine aldığım ifadeler genellikle medyada bu tür haberler yapılırken altı çizilen unsurlar. Çünkü bir cinayetin gün ışığında işlenmesi şaşırtıcı, sokak ortasında olması iki kere şaşırtıcı. Halbuki bu aynı zamanda katilin ne kadar kararlı olduğunu, hiçbir şeyden korkusu olmadığını gösteriyor. Büyük olasılıkla korkmadıkları arasında ağır bir ceza alma ihtimali de var, çünkü hala geçerliliğini koruyan “başka erkeklerle görüştüğünü öğrendim” gibi bahanelere sığınabileceğini biliyor.  

Üçüncü unsur olan ‘uzaklaştırma kararına’ gelince, bu da ‘kurbanın’ başına geleceği önceden bildiğini, hayatını korumak için mücadele ettiğini, resmi mercilere şikâyette bulunduğunu, yani cinayetin göz göre

Yazının Devamı

Başkalarının çocuklarını sevmek riskli midir?

7 Ağustos 2023

Bazı konular var, aslında hayatta inanılmaz yaygın ama sinemada mesela pek de fazla çıkmıyor karşımıza. Biraz lüks muamelesi görüyor, her şey bitti de sıra ona mı geldi gibi herhalde. Belli bir yaşa gelmiş ve çocuk doğurmamış kadınının hikâyesi onlardan. ‘Doğasının gereği olanı yadsımış’ kabul edilen bir kadının çok da anlatılacak bir yanı olmadığına mı inanılıyor acaba? Zaten denemelere bakılınca anlatılmasa daha mı iyi öte yandan… Çünkü anlatmak için önce anlamak gerek, öyle değil mi?

Başka Sinema salonlarında gösterime giren bir film var: “Başkalarının Çocukları” (Les Enfants des autres). “Başkalarının çocuklarını sevmek risklidir” diye başlıyor tanıtım metni. Ne olabilir çünkü? Hep çemberin dışında kalırsınız. Hiçbir zaman onların gerçek annesi ya da babası değilsinizdir, kurduğunuz bağ da kan bağı olmadığı için daha az değerlidir. Öyle midir peki gerçekten?

Fransız yazar - yönetmen Rebecca Zlotowski, prömiyerini Venedik Film Festivali’nde yapan beşinci filmi

Yazının Devamı

Erkek dünyasında ‘muhteşem’ bir kadın

3 Ağustos 2023

Yaz, insanın kendisini biraz daha hafif ve neşeli hissetmeye meyilli olduğu, okuduklarında, izlediklerinde de böyle bir şeyler aradığı bir mevsim. Bu aradığımızın karşılığını maalesef yazları ekranlarımızı saran romantik komedilerde bulabildiğimizi söylemek zor. Neticede hafiflemeye ihtiyaç duyarken mizah duygumuzu rafa kaldırmıyoruz, değil mi?

Kısa süre önce beşinci ve son sezonuyla seyirciye veda ettiği için fanları olarak yas tutmakta olduğumuz “Marvelous Mrs Masel” (Muhteşem Bayan Maisel), bu ve birçok başka ihtiyaca cevap veren, çok zekice yazılmış, şahane oynanan, komik ve eğlenceli bir dizi. Eğer henüz tanışmamış şanslılardansanız şu çöl sıcaklarında yüzünüzü güldürecek bir serüvene neden adım atmayasınız?

Bu övgü dolu girizgâhtan sonra ne anlatıyor bu dizi dersek… Yıl 1958, Midge Maisel (Rachel Brosnahan) son derece becerikli, iki çocuklu, ‘kusursuz’ bir ev kadını. Hani çoluğu çocuğu çekip çevirirken anneden gelen alışkanlıkla ideal vücut ölçülerini de koruyan, hobi olarak

Yazının Devamı

Yanlış anlaşılmama izin verme

31 Temmuz 2023

Gerçek cinayetlerin izini süren belgesellerin, filmlerin, dizilerin izleyene insan doğasına dair ürkütücü sorular sorduran bir yanı var. Hani ne oluyor da senin benim gibi sıradan bir insan kendisini katil olarak buluyor? Hele hele anlatan yazar-yönetmen karakterini gözünü kırpmadan insan doğrayan soğukkanlı bir psikopat katil olarak çizmeyi seçmemişse.

Candace (Candy) Montgomery’nin “Love & Death” (Aşk ve Ölüm) adlı yedi bölümlük mini dizide anlatılan hikâyesi bu anlamda insanı ciddi şekilde içine çekiyor. Aynı kişinin “Candy” adlı dizide de işlenen hâli için ise aynı şeyi söyleyemiyoruz. Candy, adı gibi gayet tatlı, nazik, güler yüzlü bir ev kadını. Teksas Whylie’de yaşıyor. Kocasıyla belli ki âşık olarak evlenmişler, hâlâ da sevgi ve anlayış dolu bir arkadaşlıkları var fakat işler iyice monotonlaşmış. Zaten kasabada kadınlar için hayat böyle. İş yok güç yok, evi çekip çevirmeye, kocalara ve çocuklara adanmış bir ömür var.

Candy

Yazının Devamı