Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Onur Ünlü yeni filmi “İtirazım Var”da antropoloji mezunu, bağlama çalan, eski boksör bir imamı anlatıyor. Ama zaten o daha ilk filminde uyarmıştı seyirciyi: “Ben kimsenin beklemediği bir şeyler yapacağım tamam mı?” diye; “Buna hazır ol”...

“Baştan anlaşalım, başka şeyler göreceksin burada”

Hani bazı insanlar vardır. İlk siz keşfettiniz sanırsınız ve kendinize saklamak istersiniz. Daha çok kişi okudukça, dinledikçe, izledikçe, tanıdıkça adeta bozulursunuz. Onur Ünlü tam olarak böyle biri. Bir onu fi tarihinde, ismi cismi bilinmeyen bir şairken tanıyıp takibe alanlar var... Bir ilk filmi “Polis”le keşfedip benimseyenler... Bir de tabii “Leyla ile Mecnun” ve sonrası ki bu, ilk ikisi tarafından en çok burun bükülen kategori.
Kendisi hakkında fazla bir şey anlatmayı sevmeyen biri Onur Ünlü... 1973 yılında İzmit’te bir memur ailesinde doğduğunu biliyoruz. Bir erkek kardeşi var, Orkun; çocukken birlikte dans grubu kurdukları rivayet olunmakta. İleride Eflatun Film’i birlikte kuracakları ise kesin bilgi.
İlk merakı edebiyattı. Ortaokulda bir daktilo aldı ve tıkırdatmaya başladı bir şeyler. Şiirle ilişkisinin başı sonu ise daha net: “22 Haziran 1993 günü akşamı, saat altıya çeyrek kala başladığı şiir çalışmalarına, 4 Eylül 1998 sabahı on biri yirmi geçe son verdi. Tekrar şiire başlamak için uygun koşulların oluşmasını tevekkülle ummak istiyor.”

Yönetmenlik macerası “Polis” filmiyle başladı
Bu koşulları anlamak için şiiri neden bıraktığına bakalım: Onur Ünlü, Eskişehir Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi’nde reklam okuyordu şiire başladığında. Kullandığı mahlastaki Muhsin, oyuncak kedisinin adıydı, başındaki Ah ise, “Ah”tı işte, bir nida... Bir yandan İstanbul’a gidip film yapma hayalleri gelişmekteydi arkadaşlar arasında. 1997 yazında geldiler, Son Ajans’ı kurdular. 2003 yılında Kılavuz dergisinde Murat Menteş’le yaptığı röportajda “Biz her şeyin çok kolay olacağını düşünüyorduk” diye anlatmıştı o günkü hali: “Paralar gelecekti ve biz film çekecektik. Paralar gelmediği gibi, gitmeye, bitmeye başladı. Can havliyle televizyon senaryoculuğu işine bulaştık. Bir yandan televizyona senaryo yazıp öbür yandan da şiirle uğraşmak olmuyordu. Olmaz, olmadı, olmayacak. Sünnetullah’a aykırı. 1998’de şiiri bıraktım.” Zamanında birkaç yayınevinin kapısından dönüp kendi bastığı ve balkonda çürümeye bıraktığı şiir kitabı “Gidiyorum Bu” ise 2005 yılında Sel Yayıncılık’tan çıktı.
Yönetmen Onur Ünlü’nün macerası ise 2006 yılında “Polis” ile başladı. Ama aslında ilk işi, Osman Sınav’ın “Deli Yürek” dizisinin senaryosuydu. Orada Umur karakterini de oynadı ama şöhreti sevmedi, öldürdü kendini, kurtuldu. Ali Özgentürk’ün “Kalbin Zamanı” filmi, “İstanbul Şahidimdir” dizisi, o dönem evli olduğu, birçok projesinde yapımcı ve senarist olarak imzası olan Funda Alp ile birlikte Samanyolu TV’de yayınlanan dini-fantastik dizi “Beşinci Boyut”...
Ve gerçek “başlangıç”: Eflatun Film ve ilk işi “Polis”... Özellikle başrol oyuncusu Haluk Bilginer’in genç yönetmene inancı tamdı. Ezber bozduğunu düşünüyordu. Seyirci ise ikiye bölündü. “En İyi Türk filmi” diyenler de vardı “Polis” için,
“En Kötü Türk filmi” de...

Eleştirmenlerle çok anlaştığı söylenemezdi
Onur Ünlü “Sinema, entelektüel bir sanat değildir” diyordu, “Çok fazla ağır, büyük laflar edilmeye müsait değildir.” Onun yaptığı, bu bir-iki saat içinde bize “alışık olmadığımız şeyler” göstermekti. “Ne saçma” diye eleştirildi film, “Hiç gerçekçi değil”. Halbuki o önlemini daha filmin başına koyduğu Kurt Vonnegut sözüyle almıştı: “İnsanların gerçeklerle yetinmesine şaşıyorum.” “Gerçekçi”nin değil, “‘inandırıcı”nın peşindeydi. Süpermen “gerçekçi” miydi yani? Ama biz ona “inanıyorduk”. Karakutu’ya verdiği röportajda yapıyordu uyarısını: “Bu konuda baştan anlaşalım. Ben kimsenin beklemediği bir şeyler yapacağım tamam mı? Buna hazır ol. Yani başka şeyler göreceksin burada, daha önce görmediğin şeyler göreceksin. Senin gerçek dediğin şeylere müdahale eden şeyler göreceksin. Zaten bütün yaratıcı fikirler hep var olana bir muhalefetten filan çıkar, öyle değil mi?”
Evet, riskliydi, batma riski vardı örneğin ve oldu da nitekim. “Çocuk”, “Güneşin Oğlu”, “Beş Şehir”... Onur Ünlü bildiği yoldan yürüyor, seyirci sayısı düşüyordu. Eleştirmenlerle de ödül jürileriyle de çok anlaştığı söylenemezdi. Ama 2011, kendi çektiği bir film gibi geldi hayatına. Televizyonda “Leyla ile Mecnun” fenomeni başladı. Gene “Bu ne ya?” diye başlanıp “Bir dakika, burada bir şey oluyor” diye izlenip müdavimi olunan tipik bir Onur Ünlü deneyimi. Sonra hem seyirci hem eleştirmenler tarafından beğenilerek bir ilke imza atan “Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi”... Adana Altın Koza’dan En İyi Film ödülü...

Tedavi görürken çektiği filmle ödülleri topladı
2010’da annesi Hacer Ünlü’yü kanserden kaybetmiş, filme de bu yüzden bir kanser hikayesi koymuştu. Gelgelelim hastalık sırasını bununla savmadı, ödülünü alıp İstanbul’a döndüğü gün mide ağrısı şikayetiyle gittiği hastaneden kolon kanseri teşhisiyle çıktı. Ameliyat, kemoterapi... Onur Ünlü çalışmaktan vazgeçmedi hiç. Tedavisi sürerken tamamen siyah beyaz çektiği “Sen Aydınlatırsın Geceyi” filmini bitirdi. Film İstanbul Festivali’nin ödüllerini sildi süpürdü.
Bir Onur Ünlü tarzından ve hatırı sayılır bir takipçi kitlesinden söz etmek mümkündü artık. Hem ekranda hem beyazperdede... Televizyonda “Leyla ile Mecnun” fenomeni sürerken, temellerini yıllar önce Meral Okay ile birlikte attıkları “Şubat” da eklendi üstüne. Keyifler yerinde, projeler sıradaydı...
Sonrası malum... Hiçbir Onur Ünlü hep iyi gidemez. Gezi olayları... TRT’nin “Leyla ile Mecnun”u aniden yayından kaldırması... Sanal âlemde esen L&M fırtınası... Kısa bir mutluluk arası: Aynı ekipten yeni dizi; “Ben de Özledim”... Ve 12’nci bölümde erken final...
Bu hafta yeni bir Onur Ünlü ürünüyle, “İtirazım Var” ile karşı karşıyayız. Festivaldeki gösteriminde kapılar kırıldı, millet merdivenlerde oturdu. Onur Ünlü dağıtımcılarla uğraşmamak için “Sen Aydınlatırsın Geceyi”yi gösterime sokmamış, tek kopya halinde gezdirmeyi tercih etmişti. Ama “İtirazım Var” yine sinemalarda... Artık ne olacağını aşağı yukarı biliyorsunuz: Başka şeyler göreceksiniz, hâlâ tahmin edemediğiniz şeyler... Hazır olun.

Haberin Devamı

“Ölüm geldi, beğenmedi gitti”
Onur Ünlü’nün filmlerinde
en çok uğraştığı konulardan biri ölüm. “Neden takıksınız bu kadar?” sorusuna yakın zamana kadar “Öleceğiz çünkü” diye cevap veriyordu. 2011 yılında geçirdiği kanserden sonra ise Ekşi Sinema’ya verdiği röportajda “Artık ölümü düşünmüyorum” diyordu, “Ne olacaksa olsun. Ölüm üzerine çok düşündüm, burnumun dibine kadar da
geldi sağ olsun. Beğenmedi gitti
o ayrı. Artık filmlerimde o kadar baskın olmayabilir. Çünkü gücümün yettiği kadar düşündüm zaten mevzuyu.”

Haberin Devamı

Dizi biter, Leyla the Band bitmez

Haberin Devamı

Adının önünde senarist, yönetmen, şair, oyuncu ile beraber bir de müzisyen sıfatı var Onur Ünlü’nün. “Leyla ile Mecnun”un yediği içtiği ayrı gitmeyen ekibiyle kurdukları Leyla the Band ile dizi müziklerine imza atarken konserler verip turneler yapar hale geldiler. Onur Ünlü de ekibin davulcusu. Ali Atay’ın solistliğindeki grubun kayıtları, klipleri hâlâ revaçta. Twitter’daki fan sayfasında dendiği gibi: “Leyla ile Mecnun final yapabilir, Ben de Özledim yapabilir ama Leyla The Band yapamaz.”

“Baştan anlaşalım, başka şeyler göreceksin burada”

Kültür Bakanlığı “İtirazım Var”a 18 yaş sınırı getirdi, sosyal medyadaki yorumlar bu kararın şiddet sahnelerinden çok Gezi olaylarıyla ilgili olduğu yönünde.