Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Boynuz kulağa yetişti



Dot'un gençleri 'Punk Rock' ile harikalar yaratıyor. İngiliz yazar Simon Stephens, bir grup liselinin iç acıtıcı fotoğrafını çekiyor bu kez


Artık Dot'a gidip 'sarsılıp' çıkmak, haber değeri taşımıyor. Şunu gayet iyi biliyoruz, her seferinde bizi şaşırtacak bir şeyler göreceğiz. Fakat itiraf etmeliyim, 'Punk Rock'ın provalarının başladığını duyduğumdan beri ona bir tür 'okul bitirme oyunu' muamelesi yapıyormuşum içimden, görünce fark ettim. Neden? Çünkü ilk kez Dot'un 'Kürklü Merkür'ünde izleyip oyunculuğuna bayıldığım ama reji söz konusu olunca ne yapacağını bilemediğim çok genç bir aktör tarafından sahneye konuluyordu, Rıza Kocaoğlu. (Kendisini 'Ezel'de Ramiz Dayı'nın kızının peşine düşen, kan dondurucu mavi bakışlı katil kişi olarak hatırlatmak isterim.) Üstüne bir de oyuncuların hepsi çok genç, hatta üçü konservatuvar son sınıf öğrencisi olunca ben de tuhaf bir önyargıya kapılmışım belli ki. "Bu bir gençlik oyunudur, acemilikleri olabilir, fazla bir beklentimiz olmasındır."
Ne kadar yanıldığımı ve de utandığımı anlatamam. Murat Daldataban, başta kendi sahneye koymayı planladığı oyunu artık Dot ekibinin ayrılmaz bir parçası olan Rıza Kocaoğlu'na devrederek ne hayırlı bir iş yapmış meğer. O gencecik kadronun herbir parçası ne doğru yerleştirilmiş ve ortaya nasıl dinamik, heyecanlı, gerilimli, acayip bir iş çıkmış.

Haberin Devamı

Ne derece 'yabancı'?
Bu sezon yine DotMarsta sahnesinde 'Pornografisi'ni izlediğimiz İngiliz yazar Simon Stephens, bir grup liselinin iç acıtıcı fotoğrafını çekiyor bu kez. Dot'u sürekli 'yabancı' oyunlar oynamakla suçlayanlar, önce gazeteleri bir tarasınlar, sonra karar versinler derim bu olup bitenler bize ne derece 'yabancı'. Neredeyse her gün okuduğumuz, 'sevdiği kızdan karşılık göremedi, sınıfa kurşun yağdırdı' haberleri var ya hani, "Allah allah, böyle aşk mı olur?" deyip geçtiğimiz, altında acaba ne tür kimlik, varoluş, yaşam dertleri olduğunu hiç merak etmediğimiz... Onlara işte, İngiltere'den bir adam yakından bakıyor adeta.
O lise Stockport'ta değil Türkiye'nin, hele hele İstanbul'un herhangi bir semtinde olabilirdi. Küçücük yaşta altına son model otomobili çeken ailenin parası kadar güçlü olduğun, öğretmenlerine de sınıf arkadaşlarına da kafa tutabildiğin, şiddetin tırmanmak için bir kıvılcıma baktığı herhangi bir lise...
Simon Stephens, sahneler arasına çalınacak müziklerin listesini vermiş metninde. Big Black'ten 'Kerosene', Sonic Youth'dan 'Eric's Trip', The Stooges'dan 'Loose', Cows'dan 'The Woman Inside', The White Stripes'dan 'Fell in Love With a Girl', Mudhoney'den 'Touch me I'm Sick' ve Daniel Johnston'dan 'Desperate Man Blues'. Murat Daltaban'ın fikriyle, Dot'un oyununda bu parçalar canlı çalınıyor sahnede. Gitarı Uygur Yiğit, bas gitarı Murat Yılmaz, davulu ise aynı zamanda oyunda herkesin, bilhassa züppe Bennet'ın itip kaktığı Chadwick'i oynayan Mehmetcan Mincinozlu çalıyor.

Haberin Devamı

Sezonun en görülesi oyunu
Oyuncuları ayırmak mümkün değil, hepsi birbirinden yetenekli. Muhtemelen rolü itibariyle (William) de öne çıkan Hakan Kurtaş'ı aklınıza yazacaksınız gördükten sonra. Öyle de yapın, bu ismi çok duyacağız önümüzdeki yıllarda. Lilly'yi oynayan Tuğçe Altuğ'u da öyle. Bu üç isim, halihazırda Mimar Sinan konservatuvarı öğrencisi.
Gonca Vuslateri, bir yetenek küpü. 'Canım Ailem'de Nurcan'ı oynuyor, ama sahnede içindeki gerçek güç ortaya çıkıyor. Bennet'ta Kaan Turgut var ki 'Elveda Rumeli'de oynamış ama o da yepyeni bir keşif olacak 'Punk Rock' ile. Sonra Emre Yetim ve özellikle son sahnede bütün tansiyonu elinde tutan Gözde Kocaoğlu...
Neticede, baştan beri 'gençlerin oyunu' kod adıyla andığımız 'Punk Rock', bu sezonun en görülesi oyunlarından biri. Bilhassa 'gençliğin potansiyelini' görmek için kaçırılmamalı. Gencecik oyuncuları yaşlarının iki misli karakterlere, ağır makyajlar ve perukalara ya da tek cümlelik figürasyonlara mahkum etmeyip içlerindeki gücü açığa çıkarmalarını sağladığı için de Dot'u bir kez daha kutlamalı.