Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Hepimiz gündeme baktıkça kendimize ve birbirimize sorar olduk: Şiddet hep bu kadar yaygın mıydı ülkemizde, kadınlara çocuklara hayvanlara eziyet edenler hep bu kadar çok muydu, tacizler, tecavüzler, çocuk istismarları bu seviyedeydi de biz mi bilmiyorduk? Çoğalan nedir, özetle, şiddet olayları mı, yoksa sosyal medya yoluyla bizim bunlardan haberdar olma imkânımız mı?

Asıl soru bu mu olmalı peki? Öyle veya böyle, ama artarak ama aynı kalarak, şu an bulunduğumuz nokta belli. Ve bunu kanıksamaktayız daha fenası. Geçtiğimiz hafta Datça’da bulunduğumuz mekânda bakılan bir köpek vardı. Servis yapan arkadaş “Travmatik bir geçmişi var bu köpeğin” diye anlattı, “Bir insan tecavüz etmiş”. Cümle içinde kullanılan “insan” sözcüğü beni irkiltti. Ama bu dehşet verici olaya şaşırdım mı? Hayır. Her gün neler görüyor, duyuyorduk.

Haberin Devamı

O yüzden asıl sorumuz “Ne yapabiliriz?” olmalı, hal ve gidiş belli de; birincisi nedeni ne, ikincisi bu gidişe nasıl dur denir?

İşte elimdeki kitap tam da bu sorulara yanıt niteliğinde. Adı “Bilgenin Aynası”, Hayykitap’tan çıkmış; Milliyet’ten gazeteci arkadaşımız Mert İnan psikiyatri duayeni Prof. Dr. Özcan Köknel’e sormuş, “Hocaların Hocası” da büyük bir açık sözlülükle cevaplamış. Önce birey ve aileden başlıyor, ardından Türkiye’nin ruh sağlığına dair tespitlerde bulunuyor. Ne yalan söyleyeyim, o aynada kendimize bakmak insanın içini açmıyor.

Dev aynasından “Bilgenin Aynası”na

“Üzülerek belirtiyorum ki Türkiye ruh sağlığı bozuk bir ülke” diyor örneğin; “Toplumun geneli aşırı endişeli, depresif, hem kendisine hem çevresine zarar verecek karakterlerden oluşuyor.”

“Türkiye’de şiddet bir dil haline geldi” diyor sonra; “Sürekli bağırıp çağıran modelleri gören bireyler bir süre sonra bu şekilde davranmaya başlıyor.”

“Cinsiyet eşitsizliğinin birinci aktörü duygusal zekâ ve empatiden yoksun Türk erkeği” diyor; “Erkekleri değiştirmeden toplumu değiştirmeniz mümkün olamaz. Erkeklik anlayışını sadece cinsiyetçiliğe indirgeyen topluluk, aynı zamanda
her konuda kendini haklı görüyor”.

Sadece birkaçını alıntıladım, içinde yaşadığımız şiddet ikliminden bireylerin kaygılarına, gelecek korkularına, her alandaki cinsiyet eşitsizliğinden cinsel suçlar için idam ya da hadımın asla çözüm olmayıp okullarda cinsel eğitimin şart olduğuna varana kadar çok önemli açıklamaları var Prof. Dr. Köknel’in.

Haberin Devamı

Ama yanlış anlaşılmasın, bizi karanlık bir tablonun içine atıp kör kuyularda merdivensiz bırakan bir kitap asla değil. Aksine, toplum olarak kendimize bakmaktan pek hoşlandığımız dev aynasını atıp doksanlı yaşlarına adım atarken hâlâ aktif, üretken, anlamlı bir hayat süren “Bilgenin Aynası”na bakmak, iyileşmenin ilk adımı olacaktır diye düşünüyorum. Ve yine sözü Prof. Dr. Özcan Köknel’e bırakıyorum: “Mutlu olmak için çaba gerekiyor. Kimse yattığı yerden iyi hissedemez. İnsanın duygu dünyasında ilginin, sevginin, neşenin olmaması kötü hissettirir. Ancak, her şeyinizi kaybetseniz bile umudunuzu kaybetmemelisiniz.”

“Evrene gönder, çok iste, gelsin” demiyor farkındaysanız. Çabalayın, diyor; “Hayatın bizim ona verdiğimizden başka anlamı yoktur”.