Bu dünyaya nasıl gelmişsen gelmişsin, sonuçta kendini farklı hissediyorsun. Hala izlemediyseniz önyargılarınızdan kurtulmak için acilen görmeniz gereken Can Candan’ın “Benim Çocuğum” belgeselinde tanıdığım Pınar hanımın transseksüel çocuğundan ilk duyduğu itiraf gibi; “Anne, ben başkayım bedenim başka” diyorsunuz.
Pınar hanım çocuğunun mutluluğunu her şeyden önde tutan bir anne olduğu için umutlu bir hikayeydi o. Herkes o kadar şanslı olmuyor, ilk tokatlarını ailelerinden yiyor translar - travestiler. Arkası kesilmiyor ama. Okuyamıyor, meslek sahibi olamıyorlar. İş bulamıyor, seks işçiliğine mahkum okuyorlar. Ev bulamıyor, sokakta kalıyorlar. Eşsiz, dostsuz, akrabasız, yalnız kalıyorlar.
El birliğiyle bir insanın bütün nefes alma olanaklarını tıkıyoruz. Cezaevinde bile hayat hakkı tanımıyoruz, var mı ötesi?
Annesinden Salih olarak doğmuş Esra, 22 yıldır travesti, 12 yıldır cezaevinde, 10 yıldır tecritte. Ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum. İşlemediği bir suçtan, sırf olay yerinde bulunduğu ve derdini kimselere anlatamadığı için cezaevinde olduğunu söylüyor. Travestiler potansiyel suçludur çünkü.
Ve ne istiyor biliyor musunuz? Suçsuzluğunun kanıtlanıp özgürlüğünün verilmesini bile değil. Cezaevinde tacize, tecavüze uğramadan, diğer mahkumlar gibi sosyalleşme haklarına
sahip olarak yaşamak, tek derdi. Ömrünü orada tamamlayacağını kabullenmiş de, pembe nüfus kağıdı çıksın, erkekler hapisanesindeki hücresinden kurtulsun istiyor. Bir kadın olarak orada neler yaşadığını anlatmama gerek var mı?
2014 yılında bir gardiyan tarafından tecavüze uğradığına kimseyi inandıramadığı Samsun E Tipi Kapalı Cezaevi’nden duyurmaya çalışıyordu sesini Meydan gazetesine verdiği röportajla. Bugün, sürgün edildiği Menemen T Tipi Kapalı Cezaevi’nden sesleniyor.
Kaos GL’den Yıldız Tar’ın haberiydi; İHD İstanbul Şubesi’nde bir toplantı yapıldı geçen hafta Esra’nın durumunu duyurmak için. Tekli odada tutuluyor, revire bile çıkartılmıyor, dilekçeleri işleme alınmıyor, “cinsel eğiliminin farklı olması” gibi bir gerekçeyle diğer hükümlülerle birlikte havalandırmaya çıkarılmıyor. Diri diri mezara gömülüyor, özetle. Daha önce denemiş, tekrar intihara kalkışması an meselesi.
Kimin ne hakkı var, bir insanı bu koşullarda yaşatmaya? Suçluluğunu suçsuzluğunu tartışmıyorum. Bir dolu katile, tecavüzcüye kravat taktıkları için vermeye kıyamadığınız ağırlaştırılmış müebbet yetmiyor mu Esra’yı cezalandırmak için?
Bu arada, ona yalnızlığını unuttırmak için yapabileceğimiz bir şey var aslında: Trans Tutsak Esra’yla Dayanışma İnisiyatifi’nin çağrısına uyup Salih Arıkan (Esra), Menemen T Tipi Kapalı Cezaevi H-18 Menemen / İzmir adresine mektup yazmak. Belki sesinin birilerine ulaştığını duymak iyi gelir.