Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Memleketin en parlak yıldızlarından Kıvanç Tatlıtuğ, bu hafta “Kurt Seyit ve Şura” dizisinin setinden selamladığı SİYAD’dan En İyi Erkek Oyuncu ödülünü aldı. Tatlıtuğ’un best modellikle başladığı kariyerinde 12 yılda kat ettiği yol göz kamaştırıcı

aşka kimin adı geçtiğinde her yaştan, istisnasız bütün kadınların yüzünden aynı ifade geçer, bilemiyorum. “Benim tipim değil” denemeyen bir isim çünkü Kıvanç Tatlıtuğ. Ekşi Sözlük’ü bir tarayın, “Beğendiğim tek sarışın varlık” maddeleri göreceksiniz sürüyle. Milliyet Pazar’ın kadın ağırlıklı ekibi konuşurken “O insan değil ki” diyen oldu, herkes de hak verdi, mesele bu kadar ileri noktada... Başka bir âlemden gelmiş gibi... Bunda Allah vergisi güzelliği kadar üzerine kendi koyduklarının da payı var.
2002 yılına gittiğimizde, Best Model of the World madalyasını Kenan İmirzalıoğlu’nun elinden almış 20 yaşında, bebek yüzlü, saf bir delikanlı görüyoruz. Kendisini “Adam gibi adamım ama saf taraflarım var. Çünkü taşra çocuğuyum.” diye anlatıyor, onunla ilk röportajını yapan Ayşe Arman’a.

Paris’in yolunu tuttu

Güzel çocuktan iyi oyuncuya

Adanalı Tatlıtuğ ailesinin beş çocuğundan dördüncüsü olarak 27 Ekim 1983’te dünyaya geldi Kıvanç. Baba Erdem Tatlıtuğ, Yugoslav göçmeni bir aileden, anne Nurten Hanım ise Edirneli. Mavi Köşe pastanesinin sahibiydiler. Kıvanç’ın en büyük keyfi, bilardodan sonra arkadaşlarına tatlı ısmarlamaktı.
Ortaokulu Yenice Özel Çağ Lisesi’nde okudu. Aklı fikri basketboldaydı. Adana’da Güney Sanayi’de ve Çukurova’da oynadı. Kızların ilgisi başlamıştı çoktan. Soyunma odasında aynaya rujla yazılan mesajlar ve erkek arkadaşların kıskançlıklarıyla geçti o yıllar. Babasının geçirdiği kalp ameliyatı, Tatlıtuğ ailesinin İstanbul’a taşınmasına neden oldu. Kıvanç için mutsuz yıllardı, alışamadı bu şehre, kendi ifadesiyle “İstanbul çocuklarına, yanar dönerliklerine, riyakarlıklarına...”
Önce Ülker, sonra Fenerbahçe ve Beşiktaş’ta devam eden basketbol en büyük dayanağıydı... Tek bir hayali vardı: NBA’de oynamak. Ama annesinin bir atağıyla değişti her şey. Bir gün Migros’ta “Profesyonel mankenlerle aynı podyumu paylaşmak isteyen insanlar aranıyor” yazısını gören Nurten Hanım, oğlunun fotoğrafını bıraktı masaya. Kısa bir süre sonra podyumdaydı Kıvanç. 2002’de Best Model of Turkey... Ardından da Best Model of the World... Yarışmadan bir hafta sonra Paris’in yolunu tutmuştu bile. O döneme dair “Havyarı zeytin ezmesi sanıyordu” gibi gereksiz detayları organizatör Erkan Özerman’dan dinledik sonradan. Ama işin aslı şu ki, bu muazzam bir başarı öyküsünün ilk adımıydı. Gurbet elde en çok annesinin ballı, muzlu sütünü özleyen Adanalı çocuk, kısa sürede Calvin Klein’ın erkek modeli olarak seçildi.

Başrole cesaret edemedi
Tam o noktada kendisiyle konuşan Ayşe Arman’a, “Ben Türkiye’de çok tanınmıyorum” diyordu, “Alem dergisi geçenlerde bir çekim yaptı mesela, Deniz Akkaya’yla fotoğraflarımızı çektiler, benim adımı bile yazmadılar. Unutmuşlar. Oysa, ben Avrupa’da önemli işlere imza attım. Burada kim öle, kim kala. Bilmiyorlar bile...”
Bilinmemekten ilk ve son yakınması bu oldu muhtemelen çünkü çıkan vize sorunu Calvin Klein’ın yüzü olmasını engelledi ve döndüğünde İrfan Şahin’den beklenmedik bir öneri geldi: “Gümüş” dizisinde başrol. Senaryoyu okudu, başrole cesaret edemedi, kuzenini istedi. Ama İrfan Şahin kararlıydı: “Sen Mehmet’sin” dedi ve macera başladı. Onu “Ortadoğu ve Balkanlar’ın Brad Pitt’i” yapacak olan macera...
Dizi Türkiye’de de tutuldu ama asıl kıyamet üç yıl sonra koptu. “Gümüş” Arap ülkelerine satılmıştı ve Kıvanç “Sarışın Muhammed” olarak oralarda fırtınalar estiriyordu. Türkiye’de şöhreti “A, siz o musunuz?” noktasındayken, Dubai’de tek parça kalabilmek için korumalarla dolaşması gerekiyordu.
Bu şöhret bozmadı onu hiç. Mütevazı bir hayatı vardı. Kadınlar onu parçalamaya çalışadursun, o altı yıldır Azra Akın ile birlikteydi ve kendi deyişiyle “Allah’ına kadar sadıktı”.

Efsaneyi doğuran dizi
“Menekşe ile Halil”, Kıvanç Tatlıtuğ’u aynı zamanda o günden sonra birlikte çalışacağı Ay Yapım’la da, senaristler Ece Yörenç ve Melek Gençoğlu’yla da bir araya getiren dizi oldu. İşte de “Allah’ına kadar sadık” olduğundan, menajeri Gaye Sökmen’le de, bu ekiple de yolunu hiç ayırmadı. Bir sonraki işleri “Aşk-ı Memnu” oldu. Ay parçası yüzlü uçarı Behlül, 15 yaş genç kızlarının ilgi odağıydı. Özellikle arabada geçirdiği sinir krizi kahkahayla izlenen kült sahneler arasına girmişti.
Sonra bir şey oldu. Behlül “kaçarken”, “Ezel” dizisindeki Sekiz’le Kıvanç Tatlıtuğ efsanesi doğdu. Bebek yüzlü çocuk gitmiş, yerine saç sakal tıraşıyla, yüzündeki yara iziyle ve gözündeki psikopat bakışla ürkütücü bir katil ve enikonu iyi bir oyuncu gelmişti. Karşısında Tuncel Kurtiz, Haluk Bilginer vardı ve Kıvanç Tatlıtuğ hiç ezdirmiyordu kendini. Hepsi hepsi dört bölümdü ama Behlül’ü unutturmuştu bile.
Sekiz rolü, oyuncu Kıvanç Tatlıtuğ için bir sınıf atlamaysa, “Kuzey Güney” de bunun tescillenmesi oldu. Ailenin kara koyunu Kuzey ile bir kez daha şaşkına çevirdi seyirciyi. 20 kilo vermiş, vücut ve dövüş sporları çalışmış, adeta kendisini yeniden yaratmıştı. Magazin sayfalarının ana konusuydu Kıvanç’ın baklavaları.

2014 onun yılı olacak
Kuzey yürüyüşünden telefon tutuşuna kadar taklit edilen bir fenomene dönüşürken, Kıvanç Tatlıtuğ bir de sinema filmine hazırlanıyordu: “Kelebeğin Rüyası”. Yılmaz Erdoğan’ın filmindeki genç yaşta veremden ölen şair Muzaffer Tayyip Uslu rolünde bir mücevher gibi parladı. Bu kez güzelliğiyle değil, oyunculuğuyla. Hadi haksızlık etmeyelim, ikisiyle birden...
Konuştukları da değişmişti artık. Röportajları minimuma indirmiş, “İnsanların özel yaşantımı öğrenmelerini istemiyorum, utanıyorum” diyerek örmüştü duvarını. Uluslararası festivallere film izlemeye giderken görüyorduk kendisini. Bu değişimin son adımı olarak da Sinema Yazarları Derneği’nden (SİYAD) En İyi Erkek Oyuncu ödülünü aldı hafta başında. Mart ayında başlayacak “Kurt Seyit ve Şura” dizisinin Moskova’daki setinden törene bağlanıp teşekkür etti ve ertesi gün herkes ondan söz ediyordu.
Özellikle SİYAD’ın popüler sinemaya yüz vermediğini düşünenler için bu şaşırtıcı bir zaferdi. Esasen SİYAD’ın iyi oyunculuğa verdiği bir ödüldü ve “yakışıklı çocuk” olmanın ekmeğini yemektense onu yontup içinden iyi oyuncu çıkaran Tatlıtuğ’un hak ettiği bir başarıydı... Sırada onu mart ayında Kurt Seyit olarak görmek var. Yılbaşı gecesi saat tam 00.00’da dizinin dans sahnesinin bütün Türkiye’yi ekran başına kilitlediği düşünülürse, bu yıl onun yılı olacak gibi görünüyor...

Haberin Devamı

Tatlıtuğ’a, 2002 yılında düzenlenen Best Model of the World yarışmasında birincilik madalyasını Kenan İmirzalıoğlu verdi.

Haberin Devamı

“Çok acayip, çok güçlü biri. O bir yaratık”

Haberin Devamı

Daha kariyerinin başında İpek Bilgin’den oyunculuk eğitimi aldı Kıvanç Tatlıtuğ. “Kuzey Güney”de yaşadığı değişimi kendi azim ve çalışması kadar Bilgin’e de borçluydu. Vatan gazetesine,
günde 5-6, bazen 10 saate yakın çalıştıklarını anlatmıştı İpek Bilgin: “Daha önce çalıştırdığım çok insan oldu ama hepsi Kıvanç olamadı. Bu işe fiziğiyle başladı ama artık gerçek anlamda oyuncu. Hollywood’da bile oyunculuk yapsa yine başarılı olacağından eminim. Yaratık,
o bir yaratık. Bu iş karakterle çok bağlantılıdır. Kıvanç çok acayip, çok güçlü bir insan. İnsanlar onun bu kadar üzerine gelirken karakterini bozmayıp hâlâ oyunculuk çalışıyor olması kolay bir şey değil.”

Güzel çocuktan iyi oyuncuya

“Kelebeğin Rüyası”nda Mert Fırat ile iki şairi oynadılar.

Güzel çocuktan iyi oyuncuya

“Aşk-ı Memnu”da Beren Saat ile iyi bir ikili olmuştu.

Güzel çocuktan iyi oyuncuya

Azra Akın’la “bir ayrılıp bir barışmalı” bir ilişki yaşayan Tatlıtuğ, şimdi stil danışmanı Başak Dizer ile birlikte.

“Allah korusun onu”

Birlikte çalıştığı herkesin çok sevdiği biri Kıvanç Tatlıtuğ. Rıza Kocaoğlu “Hayata ve insanlara merhametli ve vicdanlı bir yaklaşımı var. Mütevazıdır. İşine karşı ciddi sorumluluk duygusu var. Onunla karşılıklı oynamak çok keyifliydi. Birbirimize fırsat veren bir ikili olmuştuk. Zaman zaman doğaçlama bile yapıyorduk” derken, senarist Ece Yörenç “Her iltifatı sanki ilk kez duyuyormuş gibi dinleyen, mesleğine, sevenlerine çok saygılı bir adam. Evlat olsa bu kadar sevilir” diye tanımlıyor onu.
Zerrin Tekindor ise “O kadar sahici, o kadar tatlı, o kadar iyi bir çocuktur ki Kıvanç” diyor: “İnanılmaz bir espri anlayışı vardır, müthiş taklitler yapar. Oyunculuğa bu kadar kafa patlatması o kadar önemli ki, işte başarıları da ortada. Ben karşımda oynarken kaç yıldır oyunculuk yapan birisi olarak hayretler içerisinde kalıyorum. Hakikaten özel bir çocuk o, Allah korusun onu.”

Sesi de güzel

Kıvanç Tatlıtuğ özellikle “Kuzey Güney”de söylediği türküler ve sazıyla da müthiş ilgi gördü. Önce “Bul Getir” türküsünü dinledik kendisinden gözyaşları içinde. Sonra “Ben Seni Sevdiğimi” geldi, sonlara doğru “Belalım”... Galiba en çok sevilenlerinden biri de “Kum Gibi” oldu. Ama zaten Tatlıtuğ “Aşk-ı Memnu” zamanında katıldığı bir programda da yine Ahmet Kaya’dan “Söyle”yi okuyup ses rengiyle ve içten (Adanalılar “ciğerden” dermiş, öyle diyor) söyleyişiyle insanları kendine hayran bırakmıştı.