Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

"Epeydir hep birlikte bir şey yapamıyorduk. Belki Tolga’nın ödül kabul konuşmasıyla gururlanabiliriz.” Cem Altınsaray, Tolga Karaçelik’in ‘Kelebekler’ filmiyle Sundance Film Festivali’nden Dünya Sineması dalında
‘En İyi Film Ödülü’ aldığını böyle duyurmuş Twitter’dan.

Kulağa çok hoş geliyor sahiden. Bir yönetmenimiz Sundance gibi dünya sinemasının gözbebeği festivallerinden birinden böyle önemli bir ödül alıyor, orada sahneye çıkıp göz yaşartıcı bir konuşma yapıyor, biz burada milletçe izleyip gururlanıyoruz. Bütün sanatçılarımız da, tabii ki devlet büyüklerimiz de kutluyor kendisini, çünkü ‘birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde’ sanatın en önemli birleştirici unsur olduğunun bilincindeyiz.

Haberin Devamı

Ve tabii ki ‘Kelebekler’ pek yakında 300 kopya halinde sinemalarda yerini bulacak, gişede ‘Deliha 2’ ile tatlı bir rekâbet içine girecekler. ‘Recep İvedik’ mi? Yok canım, o kadar da değil tabii...

Hayallerimiz bile ancak belli bir noktaya kadar uçabilirken fantaziyi bırakırsak, gerçek şu ki maalesef hayır, hep beraber gururlanamıyoruz. Binbir türlü manimiz var, biz size gelemiyoruz, siz bize gelemiyorsunuz, bir ortak paydada da buluşamıyoruz.

İlk iki filmi yurtiçi ve dışından bir sürü ödülle dönmüş bir yönetmenin üçüncü projesi için Kültür Bakanlığı Sinema Destekleme Kurulu’ndan para alamamasını hep birlikte sorgulamayarak başlıyoruz işe. “Kardeşim, Kültür ve Turizm Bakanlığı neden destek verir sinemaya? Bir filmin gösterdiği uluslararası başarı, bu topraklardan çıkmış bir yönetmenin buralı bir hikâyeyi dünyaya izletmesi bir kriter değilse nedir?” diye sormayarak. “Ama o da şurada şu konuşmayı yapmış, burada da şu bildiriye imza atmış” gibi ‘gerekçelere’ ikna olup sanatı sınıfın uslu çocuklarının yapabileceği bir şeymiş gibi sunulmasını kabullenerek.

Ama öyle olmuyor işte gördüğünüz gibi. Banu Zeytinoğlu sosyal medya hesabında Tolga Karaçelik’in ödül sonrası kendisine yolladığı mesajı paylaştı. Orada dediği gibi, bunun genç sinema öğrencileri için bir anlamı vardı: Engelleri aşmanın bir yolu her zaman bulunurdu. Ama 18 günde çekerek, ama yasaklarla baş ederek! Bir filmin yola çıkacağı varsa onu durdurmak mümkün değildi. Susup oturmak değil; harekete geçmek gerekirdi.

Haberin Devamı

Peki bu vesileyle bir hatırlatma da sinema fonunun nerelere gideceğine karar verenlere -ki Tolga Karaçelik’e, Emin Alper’e destek vermeyen 18 kişilik kurulun içinde 15 de sektör temsilcisi var- dağıtımcılara ve sinema salonu sahiplerine yapmayalım mı? Sonunda geleceğe bu ‘rağmen’ yapılan filmler kalıyor. Mesela hepimiz aradan 50 yıl geçmesine rağmen, zamanında memlekette gösterimi engellenen, yurtdışına gizlice bir otomobil bagajında kaçırılıp 1964 yılında Berlin’de Altın Ayı alan ‘Susuz Yaz’ı hatırlıyoruz, biliyoruz, izliyoruz. Seyircinin sadece suya sabuna dokunmayan ‘gişe filmlerine’ mahkûm edilmemesi için hepinize sorumluluk düşüyor.