Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ekranlarımızın en renkli karakterlerinden Hürrem Sultan olanca ihtişamıyla “Muhteşem Yüzyıl” dizisine veda ederken, Vahide Perçin de iyi oyuncunun izleyeni nasıl kendine bağlayabileceğini kanıtladı

Karakterleri gibi güçlü kuvvetli

Meryem Uzerli’den sonra Hürrem rolünü devralan Vahide Perçin’in yaşı herkese dert oldu. Ancak o, dizideki oyunculuğuyla kendisine karşı çıkan herkese su gibi bir oyuncu olduğunu kabul ettirdi.

İlk olarak 2003 senesinde “Bir İstanbul Masalı”nda Ahu Türkpençe’nin annesi Suzan olarak izlemiştik Vahide Perçin’i. “Şöhret” olmak için ileri sayılabilecek bir yaştaydı ama öyle bir yaşam birikimi ve içinden gelen öyle bir ışığı vardı ki kısa sürede yolda yürüyemeyecek kadar sevildi.
Hem de öyle mesafeli bir sevgi değildi bu, sanki hepimizin evinde yaşıyordu Suzan. Çocukluğundan beri gözlemlediği annelerin, teyzelerin ete kemiğe bürünmüş haliydi.

Karakterleri gibi güçlü kuvvetli

Yunan göçmeni Perçin ailesinin 13 Haziran 1965 doğumlu kızı Vahide’nin çocukluğu, Alsancak’ta, levantenlerin yaşadığı Bornova Sokağı’nda geçti. Tam bir sokak çocuğu olarak... Futbol oynamaya bayılıyordu, iyi bir sağ bekti. Beş yaş büyük abisi Güven’in torpili olmadan mahalle takımına alınmak gibi de bir derdi vardı. Tıpkı yıllar sonra Ankara Sanat Tiyatrosu’na (AST) girerken kocasının torpilini istemeyeceği gibi... Sadece kendi bileğinin gücüne güvenen, biraz da “erkek gibi bir kızdı” özetle. Belki biraz da annesiz büyüdüğünden...
Annesi Güler Hanım o dokuz aylıkken önce bayat serumdan zehirlenip komaya girmiş, yıllarını hastane hastane dolaşarak geçirmişti. Babaları Kadir Bey de kamyon şoförü olduğu için adını aldığı babaannesi Vahide Hanım büyütmüştü onu ve abisini. Anneleri gözleri görmez
bir şekilde eve döndüğünde ortaokuldaydı ve “Ben bu kadar güçlü bir kadınsam, bunu yıllarca hastalıklarla boğuşan anneme ve babaanneme borçluyum” diyordu.

Oyunculuk için “Bana uygun değil herhalde” diye düşünüyordu
Bütün sıkıntılara rağmen çok güzeldi çocukluğu... Tepecikli Roman arkadaşlarla çalgılar, düğünler, şenlikli Hıdırellezler ve bol bol sinema... Geceleri arkadaşlarıyla sokakta oynar, gördükleri filmleri, dizileri canlandırırlardı. Vahide
ille erkek rollerini alırdı, kadınları kabul etmezdi hiç. “Ne olacaksın?” diye soranlara “astronot” derdi. Oyunculuk hep vardı içinde ama ön plana çıkmayı sevmeyen biri olduğu için “Bana uygun değil herhalde” diye düşünüyordu. Karşıyaka Öziş Bakan Lisesi’nde ortaokulu bitirdikten sonra meslek lisesine gidip grafik okudu. Üniversitede ise ekonomi bölümüne girdi. Orada anladı ki istediği tek meslek oyunculuktu. Yaşı 20’ydi. Dokuz Eylül Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nün sınavına girerken “Kazanamam herhalde” diye düşünüyordu bu yüzden. Birincilikle girdiği okuldan yine birincilikle mezun oldu.
Annesine “Ben evlenmeyeceğim anne, boşuna debelenmeyin” dedikten birkaç ay sonra, bir dershanenin gecesinde sunuculuk yaparken tanıştığı Ankara Sanat Tiyatrosu oyuncusu Altan Gördüm ile nikah masasına oturuverdi. Yıl 1991’di, mezun olunca da Ankara’ya taşındılar. Rutkay Aziz “Yer Demir Gök Bakır”daki Zalaca karakteri için oyuncu aramaktaydı. “Neden Vahide gelmiyor?” diye sordu Altan Gördüm’e, eş kontenjanından değil, seçmeye katılarak rolü almak istediğini öğrendi. Kimler yoktu ki seçici kurulda... Altan Erkekli, Erol Demiröz, Cezmi Baskın... Çıktı oynadı, Rutkay Aziz gelip onu alnından öptü ve “Her zaman yuvam ve ilk aşkım oldu” dediği AST macerası başladı.
1994’te kızı Alize doğdu. Onun okuluyla beraber ekonomik sıkıntılar baş gösterince Vahide Gördüm, Adana Devlet Tiyatrosu’na gitti. Ankara’ya tayin olmayı bekleyerek geçirdiği iki senenin sonunda acı
bir haber aldı: Annesini kaybetmişti. Cenazesine katılmak için izin alamadı, o gece içi kan ağlayarak oynadı ve kararını verdi: “İnsana dair bir şey yaparken bu kadar insanlık dışı bir şey yaşanmamalıydı. Sezon sonunu bekledim ve istifa ettim.”

Beyazperdede ve ekranda habire anne rolleri oynuyordu
Bundan sonra ne yapacağına karar vermeye çalışırken, hayatının akışını değiştirecek bir haber geldi Altan Erkekli’den: “Bir dizi var, bana bir eş arıyorlar. Senin adını verdim.” Gidip görüştü yapım şirketiyle. 1.78’lik boyuyla bu alımlı kadın pek de öyle “Bir İstanbul Masalı” için düşündükleri anaç Suzan’a benzemiyordu. “Çok Avrupalı görünüyorsunuz” dediler. Yine de denemek istediler ve daha mutfağa girip tencereyi eline aldığında karar verdiler. O da her zamanki gemileri yakıveren tavrıyla kabul etti bir kez daha hayatını değiştirmeyi. Aslında hiç de o ailenin annesi olacak yaşta değildi ama “Genç, güzel görüneyim” gibi kaygıları olmayan bir oyuncuydu. Sırt çantası ve postallarıyla dolaşan adamakıllı güzel bir genç kadınken, perdede ve ekranda habire anne rolleri oynuyordu. Hatta ikinci sinema filmi “İlk Aşk”ta kendisinden beş yaş küçük Halit Ergenç’in annesini oynadı. Beyazperdede ilk görünüşü ise ondan iki sene önce, 2004’te “Anlat İstanbul”da Pamuk Prenses’in kötü kalpli üvey annesi rolüyle olmuştu ve ilginçtir, karakterin adı Hürrem’di. Hayatının ilk Hürrem’i...

Haberin Devamı

İyi futbolcu, iyi aşçı

Haberin Devamı

Çocukluğundan beri iyi bir futbol oyuncusu ve seyircisi olan Vahide Perçin, Karşıyaka’ya o derece bağlı ki okulunun adı bile Akademi 35,5. Erkekler kadar futboldan anlarken, evinde sürekli kek börek kokusu olsun isteyecek kadar da anaç bir karakteri var. Evine misafirler gelsin, o yemekler yapsın, çok seviyor. Ne kadar yorgun olursa olsun sabahın poğaçasını pişirip yatıyor. Ve iyi oyuncunun iyi yemek pişireceğine inanıyor. Diğer merakları, bir yaştan sonra kendisini adamak istediği resim ve heykel... Ama bir İzmirli olarak mutlaka deniz de olmalı hayatında.

Haberin Devamı

Karakterleri gibi güçlü kuvvetli

“Muhteşem Yüzyıl”a bu haftaki bölümünde Hürrem Sultan’ın ölümüyle veda eden Perçin, rolünü zirvede bırakmış oldu.

Karakterleri gibi güçlü kuvvetli

Tedavisi sırasında saçlarını kazıttı. Yeniden uzamasını beklerken peruk takmadı.

Güzelikten önce oyunculuk
Hiçbir zaman kendini sunmayı, güzel göstermeyi beceremediğini, bu anlamda “dişilikten” uzak olduğunu söyleyen Vahide Perçin, set dışında makyaj da yapmıyor. “Oyunculuk yeteneğimin
önde olması beni çok daha gururlandırıyor” diyor. “Ben hoş bir kadınım, biliyorum bunu daha fazla insanların gözüne sokmanın manası yok.”

Kanser zamanında bile dağ gibi durdu

Televizyonda “Bir İstanbul Masalı”nın Suzan’ından sonra konsomatris Fulya geldi,
“Hırsız Polis” dizisinde. Onun üstüne yine bir anne: “Annem” dizisinin kızını tek başına, pazarda köfte satarak büyüten, güçlü kuvvetli Zeynep’i. Bu da Vahide Gördüm karakterlerinin ortak özelliğiydi. Hepsi ayakları yere sapasağlam basan, dik duruşlu kadınlardı. Sanki hiç bir omuza ihtiyaç duymuyormuş gibi görünen kadınlar... Vahide Gördüm’ün kendisi gibi.
Nitekim yine böyle bir kadını, “Adını Feriha Koydum”un onurlu, dürüst Zehra’sını oynarken meme kanseri teşhisi konduğunda da yine öyle dağ gibi durdu.
Hem diziden hem de o sırada çekimleri süren Levent Semerci’nin “Ayhan Hanım” filminden izin aldı, tedaviye başladı. Kısa süre sonra onu
o gür, uzun saçlarını kazıtmış, çıplak kafasıyla görmeye başladık sokaklarda. Ne peruk takıyordu ne şapka. Ve öyle güzeldi ki... “Ben kadın-erkek olmanın dışında önce insanım ve insana dair bir sıkıntı yaşıyorum” diyordu. “Biraz da benim gibi düşünüp cesaret edemeyen insanlara örnek olmak için yaptım bunu.”
O zor günleri ağlayıp sızlamadan, babaannesinin “Hiçbir zaman üzüntüyü yükseltme, neşeli ol, gün ışıdıysa ve sen o günü görüyorsan çok şanslısın ve enerjin yerinde, kalbin atıyor, bunlara şükrederek güne başla” öğüdünü unutmadan atlatıp 2012’de kısacık sarı saçlarıyla “Merhaba Hayat”ın Doktor Deniz’i olarak döndü ekranlara. Bu sırada magazin basınında da evliliğinin çatırdamakta olduğu yönünde haberler çıkmaya başlamıştı. Nitekim, 2012’nin son günlerinde boşanacaklarını açıkladılar. Özel hayatlarını ortaya dökmeden, birbirlerini hep saygıyla anarak ve kurdukları okullarında ortaklıklarını sürdürerek...

Başta isyan edenler sonra kabul etti...
Vahide Gördüm yine tam kendine uygun bir hareket yaptı, ünlendiği soyadını bırakıp kendi soyadına döndü. “Muhteşem Yüzyıl”da Meryem Uzerli’nin ardından Hürrem’i oynamaya başlarken Vahide Perçin’di artık. Fakat ilk bölümle birlikte manasız bir kampanya başladı ortalıkta: Yaşının çok üzerindeki anne rollerini oynarken hiç bu sorgulamaya tabi tutulmayan Vahide Perçin’in Halit Ergenç karşısında “yaşlı” durduğuydu mevzu. 30’undaki Meryem Uzerli kendi yaşındaki oyuncuların annesini oynamaya devam etse sorun olmayacaktı ama Vahide Perçin’in yaşı herkese dert oldu. Yine de kısa sürede başta isyan edenler bile kabul etti ki karşılarında su gibi bir oyuncu var, her rolle beraber akıp gidiyor. Bu haftaki veda sahnesi ile de zirvede bırakmış oldu. Kanser tedavisi sırasında çekimlerine ara verdiği filmi “Ayhan Hanım” ise İstanbul Festivali’nde seyirciyle buluştu, Vahide Perçin’e de En İyi Kadın Oyuncu ödülünü getirdi.
Hastalığından sonra artık kendisi için yaşamaya karar verdiğini söylemişti... Bir de
plan yapmamayı öğrendiğini... Kendisine hedefler koyup onların üzerine giden genç kız büyümüş, hayatı geldiği gibi yaşayan bir kadın olmuştu.
Şimdi sırada kim bilir hangi sular var yüzeceği... Seyircileri de onun gibi merakla bekliyor...