Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Lisede bir öğretmenim oldu; sadece öğretmen değil hayatta nasıl bir insan olmak istediğime dair de rehberim. Pek çok cümlesi kalmıştır aklımda ama en çok etkilendiklerimden biri, “Çocuk çocuktur, kimin çocuğu olduğunun önemi yoktur” idi. “Bir gün kimin çocuğuna kimin bakacağı belli olmaz” derdi.

Aslında ne kadar sıradan görünen bir cümle değil mi? “Elbette öyle, ne fevkaladelik
var ki bunda?” dediniz belki okurken.

Çocuk çünkü, sahiden üzerinde herkesin hemfikir olacağı tek konu belki.

Çocuğa düşman olunmaz. Yetişkinin görevidir çocuğu koruyup kollamak, kimin olduğuna bakmadan.

Haberin Devamı

Hayvanlar aleminde öyle biliyorsunuz. O facebook’unuzda bayıla bayıla paylaştığınız videoları hatırlayın. Aslan maymun yavrusunu emziriyor diye kendimizden geçiyoruz hani. Belki annesini görse karşısında, parçalayacak, mümkün. Ama yavruya kıyamıyor, bir de kol kanat geriyor üstüne. Civcivi koynuna alıp yatan kediyi yılın annesi ilan ediyoruz sonra. “Ben kediyim, bu kanatlı canlı benim düşmanım, öldürüp yemem lazım” demiyor. Onlar içgüdüleriyle biliyorlar, çocuktan düşman olmayacağını. Biz ‘çok bilmiş’ hallerimizle habersiziz.

Haluk Bilginer bir liste koydu twitter’ına üç gün önce. Temmuz ayından beri bu topraklarda ölmüş çocukların listesi. Hastalıktan falan, ‘takdiri ilahi’ olarak değil, Diyarbakır’da, Mardin’de, Silopi’de, Ankara’da, Yüksekova’da, Şırnak’ta öldürülmüş 41 çocuğun adı. “Sözün bittiği yer” dedi.

Ama bitmemiş meğer. Ne çok düşmanca söz varmış daha söylenecek. Sadece ve sadece ölen çocuklardan söz ettiği için hain ilan edildi Bilginer. Aylan Kurdi’nin fotoğrafına bakıp dünyanın adaletine lanet yağdıranlar, kendi topraklarının çocuklarına kimin çocuğu olduğuna göre merhamet ediyorlar. “Sen önce bir yetim kalanlar için üzül de...” diye giriyorlar söze. Ölümler, hele çocuk ölümleri öncelik sırasına sokulmaz oysa.

Dün ikinci kez isyan etti Bilginer. “Çocuk diyorum çocuk” dedi; “Vicdanlar kapalı mı? Söz konusu çocuk olunca kimin çocuğu diye sorulmaz. Öldürülen de, yetim kalan da çocuk.”

Haberin Devamı

Onlar seçmiyorlar savaşı da, taraflarını da. Haluk Bilginer’in dediği gibi “yaşlıların savaşı”nda, onların payına ölmek düşüyor.

Hâlâ aklınıza gelen ilk soru “Kimin çocuğu?” ise dönüp insanlığınızı sorgulayın önce. Kalbinize bir bakın, olması gereken yerde duruyor mu...

Noel Baba nasıl kurtulur?

Galiba bu sene Noel Baba bıçaklanmadan, şişlenmeden, sünnet edilmeden çıkıp gidebildi bizim memleket sınırlarından. Tabii yılbaşına kadar yolu
var ama şimdilik sağ ve
salim görünüyor.

Tabii ki protesto edildi, edilmez mi? Fatih’in Nesli Gençlik Eğitim Derneği misal, Maltepe Belediyesi’nin diktiği yapay yılbaşı ağacına sinirlenmiş, dönüp zavallı Noel Baba’ya sövüyor; “Noel Baba denen şarlatan Hırsitiyanların babasıdır’ diye.

Bir de tehditkar dil; “Biz peygamberin ümmetiyiz. Sizlere tebliğ ediyoruz bu yanlıştan dönün! Bizim hassasiyetimizle oynamayın!” Hayır ne alakası var bunun sizin haysiyetinizle?

Geçen gün listelist.com’da Duygu Arslan Türkiye’de Noel Baba’nın başına gelenleri toplamış, hakikaten ağlatacak derecede komik. “Doğru dürüst bir adam olsa bacadan değil kapıdan girerdi” diyen müftü mü istersin, Nasreddin Hoca kılığında Noel Baba’ya meydan dayağı atan mı, Yeniçeri kostümüyle adamcağızı kovalayan mı, Noel Baba’yı ağzında esrarla resmedip “Müslümanlığımıza indirilmiş darbe” ilan eden şifalı bitkiler firması mı... “Bu yıl da mahallemiza gelmeyecektir” diye pankart asan muhtarlık
bile var, bakar mısınız?

Kimse Noel Baba kılığında şirin gözükerek çoluğun çocuğun dinini değiştirmeye filan kalkışmıyor, ne bu şiddet bu celal? Ayrıca kendi ‘hassasiyetlerinizi’ bir zahmet başka dinlere mensup insanlar için de kullanabilir misiniz?