Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

CHP’nin “Milletçe Alkışlıyoruz” reklamı herkesin dilinde. Bu vesileyle, 2002 seçimlerindeki Genç Parti kampanyasının da mimarı olan reklamcı Ali Taran da gündemde

Milletçe merak ediyoruz...

Acun Ilıcalı ve Hülya Avşar’la “Yetenek Sizsiniz” programının jürisindeydi.

Milletçe merak ediyoruz...

Ali Taran ikinci eşi Selma Ann Desmond ile iki kez nikah masasına oturmuştu. (solda)

1 Temmuz 2011’de evlendiği Ayşe Özyılmazel’le 2012’de boşandılar.

Bugüne kadar pek az siyasi parti reklamı bu kadar hızlı ve etkili bir şekilde yayılmıştı. Daha çıkalı 10 gün olmadı ve CHP’nin “Milletçe alkışlıyoruz” sloganı kulaklarımıza yerleşti. Trafoyu, kediyi görmeyen kalmadı. Hatta etkisi bazı gazetelere “Tehlikeli alkış” gibi manşetler yaptıracak kadar büyük oldu.

Haberin Devamı

Arkasındaki isim de kimseyi şaşırtmadı tabii. Türkiye’de reklam denince akla gelen ilk isimlerden biri “Milletçe Alkışlıyoruz”un yaratıcısı... 2002’de Cem Uzan’ın Genç Parti’sinin yüzde 7’lik başarısının da sorumlusu kabul edilen Ali Taran’ın Ali Desidero’dan Banu Alkan’lı Ixir’e, “Ağzı olan konuşuyor”lu BP Süper V’den “Aganigi naganigi”li fındığa, “Çok oluyoruz”lu Mavi Jeans’ten “Tık Tık Yapı Kredi iyi günler diler”e, Fatih Terim’li Telsim’den “Çakar çakmaz çakan çakmak”a kadar akılda kalan
o kadar çok reklamda, dilimize yerleşen o kadar çok sloganda imzası var ki...

Milletçe merak ediyoruz...

Okumuyor, film izlemiyor

Yıldırım Türker 2002’de Radikal’de çıkan yazısında Cem Uzan’ı “imaj mühendisliği, iletişim teknolojisi ve benzeri alanlar açısından bir devrim” olarak nitelerken, “Bir hiçten marka yaratmak da halkın nabzını tutan Ali Taran’ın zaferi” demişti.

Nitekim Taran’ın da en ünlü iddialarından biri; “meşhur edilemeyecek ürün yoktur”. Kendisine teslim edilen ürünü meşhur etmek yolunda ise en önemli kılavuzu “gerçekleri kabul etmek”. “Nedenini merak etmeden, sorgulamadan”. Yani “Bu ülkenin insanı niye böyle? Niye okumuyor, filanca filmleri beğeniyor?” gibi sorularla ilgilenmeyip bu gerçekleri veri olarak almak. Zaten kendisinin de sıkça övünerek dile getirdiği bir özelliği var: Okumuyor ve film izlemiyor.

Halbuki, iki oğluna da her şeyden önce okumasını öğütleyen, Köy Enstitülü, resim öğretmeni bir babanın ve gene öğretmen bir annenin çocuğu Ali Taran. 1952 yılında Lüleburgaz, Kepirtepe’de dünyaya geldi. Babası onu İtalyan Kültür’e, Fransız Kültür’e, sinemalara, tiyatrolara götürerek, geceleri masal niyetine “İnce Memed” okuyarak büyüttü. Buna karşılık, kafasıyla cam kıran, saksılara işeyen, balkonlardan sarkan bir çocuk olarak Ali Taran’ın aklı fikri futboldaydı.

Haberin Devamı

“Ayaklarınla değil beyninle para kazanacaksın” diyerek buna karşı çıkan babasından aldığı en önemli ders “resim yaparken tüpten çıkan rengi kullanmamak, kendi rengini aramak” oldu. Okumak adına tek faaliyeti ise Mimar Sinan Üniversitesi’nin Mimarlık Fakültesi’nde üç sene bulunmak. Kendisi eğitim adına 1968’de AFS ile gittiği bir senelik Amerika macerasını sayıyor. Renkli televizyonu ilk orada gördü; reklamları da...

“Efsane” denmesine karşı

Üniversiteyi yarıda bırakarak babasının yüreğine indirdiği yetmezmiş gibi, 20 yaşında da lise aşkıyla evlenip baba oldu; kızı Burçak dünyaya geldi. İki ailenin desteğiyle geçinmeye çalışıyorlardı ki Tivi Reklam girdi hayatına. Akademiden bir arkadaşının aracılığı ve hayli yüksek bir maaşla. Ondaki cevher daha kariyerinin ilk durağında keşfedilmişti. Sonra birkaç küçük ajans açıp kapattı, bir dolu yerde çalıştı; Delta Ajans, Cenajans, Ajans Ada, Merkez Ajans derken, önlenemez yükselişini sürdürdü ve Ali Taran Creative Workshop / ATCW’yi kurarak zirveye ulaştı.

Haberin Devamı

Kendisine “efsane” denmesini istemiyor. 2006 yılındaki röportajında Ayşe Arman’a “Bu efsane meselesinden fena halde sıkılmış durumdayım” diyordu. Ama hakkındaki şehir efsaneleri reklam piyasasıyla ilgisi olmayanların bile kulaklarına ulaşmıştı. Eve gidip gelirken zorlanmasınlar diye çalışanlarına araba almasından tutun da ajansta manikür ve saç dibi kontrolü yapmasına kadar... En beğenilenlerinden biri de saat 6 deyince herkesin işten çıkmış olmasını istemesi. Bunlar teyit edilmiş bilgiler. Bir ara ofisini tekneye taşıyıp işleri Skype toplantılarıyla yürütmesi, ardından bütün çalışanlarıyla beraber “home ofis”e geçip evlere dağılmaları da...

Hatta o dönem “Yetenek Sizsiniz” programına jüri üyesi olmuş, bir de kahramanının adı Ali Tarantula olan film senaryosu yazmıştı. Pek röportaj vermemesiyle tanınan, “Sokakta beni kim tanır, niye merak etsinler hayatımı?” diyen Ali Taran’ın “kamuya açılışıydı” bu aynı zamanda. Bu kez meşhur etmesi gereken “ürün” kendisine ait olduğu için “No Ofsayt” filmiyle ilgili röportajlar verdi. Sinemaya gitmiyordu, izlediği film sayısı 30’u geçmezdi, karısının hatırına onun seçtiği filmlere gidiyordu zaten...

“Örnek aşk”ın sonu

Daha önce Ayşe Arman’ın Dubai röportajına ailece katılan Taran’ların özel hayatıyla ilgili de daha çok bilgi sahibi olduk bu vesileyle... “Bir tek sevişirken çocuğumuzu yanımıza almıyoruz” dediği ikinci karısı, oğlu Kuzey’in annesi Selma Ann Desmond ile boşanmış, birkaç ay sonra da romantik bir teklifle karısını tekrar nikah masasına oturmaya ikna etmişti. Çok âşık bir çift vardı objektiflerin karşısında. Karısının meme kanserini birlikte atlatmışlardı ve Ali Taran’ın bundan sonraki planı yeni sinema filmleri yapmaktı. Babasının kabak çekirdeğine taktığı isim gibi “eğlencelik” filmler...

Ancak “No Ofsayt” bir fiyaskoyla sonuçlandı. Ali Taran da kısa süre Tuluhan Tekelioğlu’na “Filmimin vizyona girip girmediğini bilmiyorum ama bana girdiği aşikar. Sinemayla hiçbir işim yok bundan sonra. Ancak yer gösterici olurum” diyordu. Bu ikinci röportajın başka bir nedeni vardı aslında; Selma Ann Desmond’un nükseden hastalığı ve ona bebekler gibi bakan kocasıyla örnek aşk hikayeleri... Selma Hanım’ın “İlk gördüğümde Ali’ye çok âşıktım. Şimdi daha çok âşığım. Benimle kanserin her aşamasını yaşadı. Hastanede, karşımdaki yatakta uyudu. Dikişlerime elleriyle pansuman yaptı. Birlikte kuşları besledik pencereden” sözleri, o sırada okuyanın içini titretirken, kısa süre sonra fena halde yürek buracaktı.

Çünkü Ali Taran Ayşe Özyılmazel’e âşık olmuş, kanserli eşinden boşanmış ve tam 17 gün sonra, 1 Temmuz 2011’de düğün dernekle yeniden “dünyaevine” girmişti. Bütün Türkiye hayretle Ali ile Ayşe’nin coşkuyla havuza atladıkları düğün fotoğraflarına bakarken, yaşamının sonuna gelmiş Selma Ann Desmond’un mesajı yenmez yutulmaz cinstendi: “Gelin hanıma tavsiyem, sakın hastalanmasın.”

Yeniden doğdu

23 Kasım 2011’de Selma Hanım bu dünyadan göçtü gitti, Ali Taran - Ayşe Özyılmazel evliliği 27 Nisan 2012’de sona erdi. Üzerinde eli kalem tutan herkesin bir çift söz söylediği bu hikaye “reklamın dâhi çocuğu”nun hayatına damgasını vurdu.

Yeniden o ortalıklarda fazla görünmediği, röportaj vermediği, günlerine döndü Taran. CHP’nin kampanyasıyla adeta yeniden doğdu. Beğeneni, beğenmeyeni, zayıf bulanı, halktan kopuk olduğunu düşüneni var, hatta Ali Atıf Bir, “Ali Taran CHP’nin resmen ayağına sıkmış” diye yazdı, reklamın Ak Parti’nin oylarını artıracağını iddia etti. Ama neticede kampanyanın amacı dikkatleri çekmek idi ve bunu başardı. Şimdi devamı nasıl gelecek; milletçe merak ediyoruz.

“Genç Parti başarısızlıktı”

Ali Taran en çok 2002 seçimlerinde Cem Uzan’a yaptığı kampanyayla şimşekleri üzerine çekti. Hatta Hitler’in propaganda bakanı Goebbels’e benzetildi. Kendisine sorarsanız yüzde 7
bir başarı değil, başarısızlık. Ayrıca bedeli de ağır ödenmiş
bir başarısızlık, çünkü zamanında işadamlarının “Ali Taran’la iş yapmayalım, hükümeti karşımıza almayalım” diye ondan uzak durmasına neden olmuş.
Ama tekrar çalışması gerekse tavrı net: “İşimi yaptım,
paramı da aldım, yine potansiyel müşteri olarak çıkarlarsa, ajans prensiplerimize uygun olursa, neden yapmayayım?”

Ak Parti’yle çalışamadı

Genç Parti macerasından sonra çeşitli zamanlarda Ali Taran’ın Ak Parti ile çalışacağı haberleri geldi gündeme. Recep Tayyip Erdoğan’a bir sunum yaptığı söylendi. Bu işbirliğinin gerçekleşememe nedeninin Taran’ın reklam konusunda işine karışılmasını istemeyen tavrının Erdoğan’a uymaması olduğunu ileri süren de oldu, bütçede anlaşamadıklarını iddia eden de... Zaman gazetesi yazarı Günseli Ocakoğlu ise olumlu giden görüşmelere nokta koyanın, Ali Taran’ın sunum sonrası “Sözleşmeyi ne zaman imzalıyoruz?” diye sorması olduğunu yazdı. “Güvenilir bir kaynaktan öğrendim” diyerek...