Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bir kere daha gördük de ne zormuş bu toplumda kadınların tercihlerini, değişen hayat görüşlerini ya da bir zaman sonra kavuştukları cesaretlerini, özgüvenlerini, yeni edindikleri mücadele güçlerini, kestirmeden söyleyecek olursak ‘kendilerini’ ortaya koyması. Hele hele de bir dayanışma içinde, el ele vererek.

Sosyal medyada başörtüsünü çıkarmış kadınların “10YearChallenge” etiketli fotoğraf paylaşımları var bir süredir. Bir zamanlar ama kendi istekleriyle ama aile baskısıyla, başörtülüymüşler, sonra başörtüsünü çıkarmışlar ve şu anda eski ve yeni fotoğraflarını yan yana koyarak bunu dünyaya duyurmak istiyorlar. Çok da akıllıca bir şekilde, tam da “10 yıl geçti hâlâ taş gibiyim, hatta eskisinden de güzelim” temalı 10YearChallenge kampanyasına denk getirerek.

Haberin Devamı

10 yıllık nafile bir zamanla mücadele çabasının karşısına gerçek bir “kendisi olma” mücadelesi çok yakışıyor bence. O fotoğraflardaki kadınların gözlerindeki ışıltıyı gördükçe içim açılıyor. “Aman da nasıl aydınlanmışlar, muasır medeniyet seviyesini yakalamışlar” diye değil hayır, ele güne karşı kendilerini nasıl da cesaretle ortaya koyuyorlar diye. Sağdan soldan gelen saldırılara, hakaretlere, iftiralara kulak tıkayıp bildiklerini okuyorlar diye.

Ama gerçekten hem sağdan hem soldan geliyor yaftalar, niyet okumalar, küçümsemeler. Meğer hepimizin içinde görünenin arka yüzünü titizlikle didikleyen birer Sherlock Holmes varmış. Ama prensip olarak “araştırmayı” tercih etmeyen bir Sherlock. Fotoğrafa bakıyor ve bu kadınların bir gizli planın parçası olduğunu, karanlık bir el tarafından yönetildiğini, bir “proje” olduklarını şıp diye biliyor. Nereden biliyor? Hisleriyle.

Sadece fotoğraflara gerçek ya da sahte isimle yorum yapan sosyal medya kullanıcılarından, farklı kanatlardan “troll”lerden söz etmiyorum. Yılların gazetecisi bir kadın mesela, takipçilerini bu “projeye” karşı uyanık olmaya çağırabiliyor: “10yrchallenge maskesi altında tesettürden caymış gibi yapan hanım kızların yoğun fotoğraf paylaşımı, kanımca ya adnancı ya da fettoşcu bir grubun manipülasyonu. Belki yanılıyorum, ama kuşkucu olun derim.”

Haberin Devamı

Oysa gencecik bir meslektaşının, geçen yıl bianet’te “Başörtüsü Mücadelesinin Değişen Yolculuğu” başlıklı bir yazı dizisi hazırlayan Büşra Cebeci’nin izlediği yolu seçebilir, yaftalamadan önce sorabilirdi. Ama hayır, Cebeci’ye yine bir “gazeteci” olduğunu söyleyen büyüğünden gelen uyarı her şeyin özeti gibi: “İstersen sen biraz daha araştırmayı dene zira özgürlük maskesi altına gizlenenler vardır belki de!” Benim içime doğuyor, sen araştır diyor yani.

O bitti, daha saçması geldi: Bir televizyon kanalı dün sabah haberlerinde bu kadınların gerçek kişiler değil “konulu filmler”de oynayan oyuncular olduğu iddiasını ortaya attı. Başlık ne? Özgürlük maskesi!

Uzun zamandır ülkede farklı kutupların böyle bir uzlaşmaya vardığını görmemiştim: Ortada bir maske olduğu konusunda herkes hemfikir, ama altına nelerin gizlendiğinde anlaşamıyorlar. Bence gizlenen kadının gücüymüş. Baksanıza, bir grup kadın korkmadan kendi tercihini koydu ortaya ve sular bir türlü durulmuyor.