Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Çok güzel oldu, tacizcilere bir yeni hafifletici sebep daha çıktı. Mini eteğimiz vardı, gece vakti kadın başımıza sokağa çıkmamız vardı, kırmızı rujumuz, sesli kahkahamız, akla gelen gelmeyen türlü ‘tahrik sebebimiz’, şimdi de pembe taksimiz var.
Sivas’tan yükselen yenilikçi fikir, kadınları sadece 08.00 20.00 saatleri arasında çalışan, kadın şöförlü taksiye mahkum ederek şiddet olaylarını azaltmayı amaçlıyor. Böylece artık sarı taksiye bindiğinizde, “E sen de ama taciz edilmeyi hak etmişsin” denebilecek. Orada güvenli korunaklı pembesi dururken ne işin var ‘mağara adamlarının’ kullandığı sarı takside? Hele saat 20.00’yi geçmişse zaten otur oturduğun yerde.
Mağara adamı tanımı tabii ki benim tercihim değil, böyle bir uygulamanın alt metni. Çünkü bu açıkça “Erkekleri zaptedemiyoruz, hepsi potansiyel tacizci” demek oluyor aynı zamanda. Kadın için güvenli alan, erkeklerden arındırılmış alan. Bence şu an kadınların değil aşağılanan erkeklerin sokağa dökülme zamanıdır, “Biz kendimize hakim olamıyor muyuz?” diye.
Devamında ne gelecek? Şanlıurfa’da bir örneği olan pembe otobüslerin yaygınlaşması? Pembe kafelerin, restoranların, marketlerin açılması? Giderek bazı sokakların toptan pembeye boyanması?
Dilimizde tüy bitti söylemekten: Kadınları tecrit etmek değil aksine erkekleri hayatın her alanında kadınlarla bir arada yaşamaya alıştırmak, çözüm. Yoksa istersen evinin kapısından pembe kapsüllerle al kadını, sokakları bütün insanlar için güvenli hale getirmedikçe ne şiddet biter, ne taciz.

Haberin Devamı

Ne gelini?
En sancılı yaralarımızdan birini tanımlamak için kullanılan ‘çocuk gelin’ sözü, oldum olası tartışılır durur. Çocuk ile gelin sözcüklerinden bir tamlama kurduğunuzda meseleyi ‘sıradan’ kıldığınıza dair itirazlar vardır ki bence de hiç haksız değil. Alışıyor kulak bir süre sonra duya duya. Çocuktan gelin olurmuş gibi...
Geçen hafta “İstanbul’un göbeğinde çocuk gelin dehşeti” diye bir başlık vardı gazetelerde. Sabah’ın haberi ama pek çok gazetenin internet sitesinde de mevcuttu. 15 yaşında bir kız çocuğu, kendisiyle evlenmek isteyen 18 yaşında bir genç tarafından kaçırılmış. Ama nasıl? İşin içinde oğlanın halası ve başka akrabaları da var. Bir arkadaşıyla anlaşıp kumpas kurarak kaçırdıkları kızı günlük kiraladıkları bir eve kapatmışlar. Ailesi polise başvurup kaybolan kızlarını ararken onu zorla alıkoymuşlar.
Basbayağı sülale boyu tecavüz girişimi. Çocuk iki günün sonunda oğlandan kaçmaya çalışırken üçüncü kattan atlayarak kurtarmış canını.
“Gerdeğe girmeye ikna etmeye çalıştılar” gibi bir ifade var haberde. Allah aşkına bunun gelinlik gerdeklik tarafı var mı? Bir tecavüzün aile büyükleri eliyle tertip edilmesi onun dehşetini bir kat daha artırır ancak. Olayı bir düğün merasimine dönüştürmez.

Haberin Devamı

Koca bina neden çöktü?
Beyoğlu’nda 5 katlı koca binanın nasıl bir anda iskambil kule gibi yerle bir olduğunu izlediniz, değil mi? Can kaybı olmaması şahane evet, mucize aynı zamanda. Ama bu tehlikenin boyutunu küçültmüyor.
“Efendim binalar eski, köhne, çare kentsel dönüşüm” ile açıklanacak gibi de değil durum. Kaçıncı yüzyıldan kalma binalar aslanlar gibi ayakta duruyor.
Demek ki zaman değil sorumlu olan, insanın ta kendisi.
Mimar Korhan Gümüş, Facebook’ta yazdı Beyoğlu’nda yaptıkları araştırmanın sonuçlarını. Yığma yapıların yüzde yetmişinde alt katlardaki taşıyıcıların kaldırıldığını, bağlayıcı malzemelerin izolasyon sorunlarından ötürü paslandığını, ara katlarda taşıyıcıların yer değiştirdiğini, yıkıldığını, yeni inşaatların kazılarının eskilerin temellerini yukarıda bıraktığını ve daha tespit ettikleri bir dolu sorunu.
İnsanlar kendi elleriyle kendi kuyularını kazıyorlar, başka açıklaması yok bunun. Kendi canlarını da düşünmüyorlar, başkalarınınkini de.
Umarım bu dehşet verici görüntüler ders olur, belediye bölgede bir denetleme yoluna gider. Yoksa daha çok iskambilden kule yıkılışına tanık olacağız demektir. Bu seferlik can kaybı olmaması ‘facianın önlendiği’ anlamına gelmez.