Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Benim bir izleyici olarak tiyatroyla tanıştığım yıllarda, tek kişilik oyun çok nadir rastlanan bir şeydi. Sadece usta oyuncuların ‘cesaret ettiği’, oynaması da izlemesi de kolay sayılmayan bir şey. “Seyircinin dikkatini ilgisini bir - bir buçuk saat ayakta tutmak” diye bir kaygı vardı, bu da pek az oyuncunun harcıydı. Böyle inanıyorduk biz.

İşte mesela Genco Erkal ki kendisi zaten 1965 yılında “Bir Delinin Hatıra Defteri”ni yapmaya “kalkışarak” deli damgası yemiş ve Türkiye’de tek kişilik oyun defterini açmış kişi. Ya da Müşfik ve Yıldız Kenter. Sonrasında kendi oyununu yazarak olaya farklı bir boyut ekleyen Ferhan Şensoy. İlerleyen yıllarda Uğur Polat, Sumru Yavrucuk. Son dönemde yine “Bir Delinin Hatıra Defteri”yle seyircisini kendine bağlayan Erdal Beşikçioğlu. İki elin parmaklarını geçmez (idi).

Haberin Devamı

Şu anda durum ne derseniz, sanırım tek kişilik oyunu olmayana oyuncu denmiyor. Oturup saymaya çalıştım, çıkamadım işin içinden. Sırf bu yıl başlayan oyunlara baksak; Songül Öden’den Çağlar Çorumlu’ya, Bergüzar Korel’den Halil Babür’e, Selen Uçer’den Nazan Kesal’a, Deniz Karaoğlu’ndan Fadik Sevin Atasoy’a uzanan kabarık bir liste çıkıyor karşımıza. Son birkaç yıla bakarsak sayı 30’dan fazla. Buna bu sene yenilerinin ekleneceği kesin. Misal Ahmet Rıfat Şungar’ı Tolstoy oynarken izleyeceğimiz, gelen haberler arasında. Tek kişilik oyun oynayacağı kesin olup tekst arayanlar ya da oyun sipariş edenler var. Yani belli ki bu yıl da “sahnede tek kişi”lerin yılı olacak.

Bunun tabii ki son derece net sebepleri var: Misal salonsuzluk. Tek başınıza olunca isterseniz evinizde bile prova yapabilir oluyorsunuz. Bavulunuzu alıp turneye çıkabiliyorsunuz. Maliyet düşüyor. Ayrıca iki oyuncunun bile dizi, reklam, sinema filmi gibi işlerini birbirine uydurup bir araya gelmesi bir mesele. Sadece kendine bağlısın, başka ego yok çatışacağın, ne şahane.

Sebepler belli de, sonuçlar nasıl? Bu tek kişilik oyun furyasını bu ay Milliyet Sanat dergisinde ele alalım dedik. Ece Saruhan bir dosya hazırladı, meseleyi bunu tercih eden oyunculara ve eleştirmenlere sordu. İlginç görüşler çıktığını söyleyebilirim.

Haberin Devamı

Tabii tiyatronun yayılmasını, daha çok oyun sahnelenmesini sağlıyorsa ne sakıncası var, artsın, eksilmesin denebilir. Ama şu başta söylediğim “seyircinin ilgisi ve dikkati” meselesi var ya, izledikçe görüyorum ki o yalan değilmiş. Anladığım kadarıyla oynaması zevkli ama izlemesi her zaman o kadar keyifli olmuyor. Özellikle benim gibi sahnede bir hikâye, bir olay örgüsü, farklı karakterler ve onların arasında çatışmalar arayan bir seyirciyseniz sürekli monolog izlemekten sıkılabiliyorsunuz. “Bu tiratların bir sonu gelse de diyaloğa geçsek” diyebiliyorsunuz. Söylenen sözler de her zaman altın değerinde olmuyor üstelik, her yazar Gogol değil maalesef.

Bir de sahiden her oyuncunun harcı değil tek başına seyirciyi sürükleyip götürmek. Çok iyileri var, akla ziyan olanları var, tek kişilik oyunların da. Onun için belki kalkışmadan iyice bir düşünmek lazım. O dosyada Seçkin Selvi’nin söylediği gibi “Tek kişilik oyun vezir de edebilir rezil de”. Seyirciye de yazık ayrıca.