Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kültür sanat muhabiri olarak bu mesleğe girişim ‘90’lı yılların ortalarına denk gelir. Füsun Demirel’i sahnede ilk izleyişim ‘80’lerin sonlarına. Alfred Jarry’nin “Kral Übü”sü Orhan Duru’nun uyarlamasıyla “Üzbik Baba” adıyla Dostlar Tiyatrosu’nda oynanıyor, Genco Erkal’ın karşısında izleyeni şaşkına çeviren enerjisiyle Füsun Demirel. Nefesimi tutup izliyorum.

Sonra işte gazeteciliğe başlıyorum, bu hem sahneden hem “Uçurtmayı Vurmasınlar”dan “Aaaah Belinda”lara, “Züğürt Ağa”lardan “Bir Yudum Sevgi”lere Türk sinemasının bir dolu yüz akı filminden hayranı olduğum oyuncuyla tanışma fırsatım oluyor. Onun tiyatroya İtalya’da Dario Fo’nun asistanı olarak başladığını, iyi bir oyuncu olmanın yanı sıra Dario Fo-Franca Rame oyunlarını Türkçeleştiren değerli bir çevirmen, bir de üstüne çok mütevazı ve dost canlısı bir insan olduğunu öğreniyorum. Karşısındaki tıfıl muhabire de son derece saygıyla, arkadaşça yaklaşıyor, şaşırmayın belirtmeme, sık rastlanan bir durum değildir.

Haberin Devamı

Sonra “Şaşıfelek Çıkmazı”ndan “Sıdıka”ya sevdiğimiz pek çok komedi dizisinin lokomotifi olarak izliyoruz Füsun Demirel’i. “Yalan Dünya”nın Servet’i hâlâ akıllarda. Küçük rol büyük rol demeden bulunduğu sahneye damgasını vuranlardandır, kendisi.

Peki, nasıl oluyor da Füsun Demirel bugün “İyi değilim” diye isyan edecek kadar işsiz kalabiliyor?

Bilmeyenler için, önceki gün Instagram hesabından yaptığı açıklama şöyle: “1984 sinemayla tanışmam. Bugüne kadar 60 film ve belki 20 dizi. 12 ulusal ödül. Üçüncü yılım ve sadece işimi istiyorum. Çalışmak... Herkes gibi. Hiç mi yürekli bir yapımcı, yönetmen kalmadı? Artık dayanamıyorum. Yüreğim daha fazlasına dayanamıyor. Bilin istedim. İyi değilim.”

Bu kadar yürekten gelen bir çağrının aldığı ‘incitici yorumlar’ nedeniyle yorumlara kapatılacak noktaya gelmesinin insanlık karnemizde hangi notu hak ettiğini bir kenara bırakıyorum, yine bilmeyenler için Füsun Demirel’in suçu bir röportajda bir gün bir gerilla annesini oynamak istediğini söylemek. Bu kadar.

Oyuncular kendilerine en yakın buldukları ya da kafalarında en idealize ettikleri değil, onları en çok zorlayacak, en keyifle hazırlanacakları, en zengin malzemesi olan karakterleri cazip bulurlar. Tek meselesi ekranda güzel gözükmek olanlardan değil gerçek oyunculardan söz ediyorum. Sık sık duyarız röportajlarda, kötü adam oynamanın cazibesinden söz ederler. Ama onları lanetlemeyiz değil mi, “Bu kötü adam oynamak istiyor, demek vicdansız bir insan aslında” diye. Hiç Hitler’i oynayan aktörlerin soykırımla yargılandığına şahit oldunuz mu? Rol başkadır, insanın kendisi başka. Hal böyleyken, neden Füsun Demirel silahı alıp dağa çıkmış gibi davranılıyor, anlaşılır gibi değil.

Haberin Devamı

Bu mesleğe bu kadar yıl emek vermiş bir oyuncu işsizliğe mahkûm ediliyor, biz de bu kadar parlak bir komedyenden mahrum kalıyoruz, çok saçma.

Seri katil oynamak istediğini söyleyene potansiyel katil muamelesi mi yapacağız mesela? Aman Haluk Bilginer dikkatli olsun, “Şahsiyet”te o kadar iyi oynuyor ki...