Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Tıpkı İstanbul'un havası gibi... Beşiktaş'ta rüzgârlar çok çabuk yön değiştiriyor. Bir bakıyorsunuz karayel... Sonra ardından bunaltıcı bir lodos.
Böyle rüzgâr değişimlerine karşı rotayı korumak, dümeni sıkı tutmak, tayfaları iyi yönetmek gerekir. Türkiye Ligi'nin ikinci yarısına - ilk yarıda olduğu gibi - fırtına giriş yapması beklenen Beşiktaş, kendisini beklenmedik bir fırtınanın içinde buldu.
Samsunspor maçında yaşanan olayları, başlangıcından itibaren kontrol edemedi. Beş kırmızı kartın son ikisini tasarlayarak gördüler. Her takımın her zaman başına gelebilecek farklı bir yenilgiyi, "hükmen mağlubiyet"e dönüştürdüler.
Böylece, hırçın ve hatalı bir takım olarak gördükleri kırmızı kartları arttırarak "hakem kurbanı" kimliğine bürünmeyi tercih ettiler.
O günden bu yana bir tartışmadır gidiyor.
Beşiktaş üzerine yazılı komplo senaryoları çeşitleniyor, derinleşiyor... Dekoder satışından reytinglerin düşmesine, hakem kararlarından medyanın genel tavrına kadar hemen her alanda Beşiktaş'ın şampiyonluğunun engellenmesi üzerine paranoya nöbetleri sergileniyor.

Ben daha farklı düşünüyorum.
Beşiktaş'ın başına gelenler, öncelikle Beşiktaş'tan kaynaklanan sorunlara dayanıyor :
1) Beşiktaş futbol takımı, günümüz futbolunda en az temmuz hazırlıkları kadar önem kazanan devre arasını uzun bir tatile dönüştürdü. Futbolcuların o uzun tatili pek de dinlenerek geçirmedikleri anlaşıldı. Dahası, hava koşullarına bağlı olarak Antalya kampı da iki günlük gecikmeyle başladı. Stadyumda değil, otel sahalarında oynanan iki maçla yetindiler. Yaşlı aslardan oluşan kadronun güçlenmesi için yeterli çalışma yapılamadı.
2) Yönetim, son yılların en rahat kongresinde üç yıl için yeniden rakipsiz seçim başarısının rehavetinden kurtulamadı. Görev bölümünü, seçimden iki hafta sonra gerçekleştirmek bu rehavetin en önemli nedeni. Bilgili ve arkadaşları, kriz yönetiminde kendilerinden beklenen dinamik tutumu sergileyemediler.
3) Mircea Lucescu, bu rehavet ortamında kimseye danışmadan, ölçüp biçmeden kamuoyunda tepkiyle karşılanan, krizi büyüten açıklamalar yaptı. Ülkeyi Çavuşesku Romanyası'na benzetmesi, haddini ve amacını aşan bir ifade biçimi oldu. Başkan Serdar Bilgili'nin federasyon ve kurumlarıyla hiçbir sorunları olmadığını dile getiren söylemi, Lucescu'nun eylemiyle örtüşmedi.
4) Kongre sürecinde İkinci Başkan Hüsnü Güreli ve bazı yöneticilerle Menajer Sinan Engin arasında gerilim ve kopukluk yaşandı. Bire bir kamuoyuna yansımayan bu durum, Engin'in öfkesine, tedirginliğine neden oldu. Şu sıralarda Beşiktaş'ın en az hata yapan adamı olarak görünen Engin, krizin çözülmesinde inisiyatif gösteremedi.
5) Alınan kötü sonuçlar, yaşanan olaylar hep dış kaynaklara bağlandı. Beşiktaş kendi içindeki sorunları çözmek yerine, kendi dışındaki kişi ve kurumların yanlışlarına yöneldi.
6) Mircea Lucescu, Bursa'daki taktik hatalarına bir yenisini ekleyerek Ankaragücü karşısında sezonun en kötü futbolunu oynattı. İlk 45 dakikada Sergen ve Pancu'yu çift santrfor oynatıp tek pozisyonu ve tek şutu olmayan takımı seyretti. İkinci yarıda yaptığı değişikliklerle golü buldu, koruyamadı. Kendi özeleştirisini yapmayı bırakıp, olayın tüm sorumluluğunu hakeme yükledi. Her kayıp sonrası hakemden şikayet geleneğini tekrarladı. İlhan'ın gidişiyle ortaya çıkan durumu çözemedi. İbrahim, Ilie ve Sinan'ı ilk yarıda kulübede oturtmak hataydı.
7) Futbolcuların önceden belirlenmiş iç yönetmeliklerin aksine davranışları cezalandırılmadı, takımın disiplini bozuldu.
Beşiktaş'ın kendi içindeki hatalar ve çelişkiler bu kadarla bitmez. Listeyi uzatmanın yararı yok. Bir krizin çözümü her şeyden önce doğru tanımlama ile olanaklıdır. Beşiktaş bu sorunları çözer. Çözecek olan da Başkan Serdar Bilgili'dir. Kongreden güven tazeleyerek pozitif enerjiyle çıkan Bilgili'nin, takım üzerinde oluşan negatif elektriği dağıtması için sessiz, akılcı ve radikal kararlar alıp uygulaması gerekiyor.
Bilgili de başaracak, Beşiktaş da! Paniğe gerek yok. Bahreyn'den mail atan İlker Karakılıç'ın yazdığı gibi: "Beşiktaşlı olmak, karanlığı ardına alıp bembeyaz bir yolda yürümektir! "

Onu, Metin Tekin'den sonra Beşiktaş'a gelmiş en entelektüel futbolcu olarak tanımlamaya hazırlanıyordum. Hemen her deplasmanda elinde kalın bir kitap, beynini yormaya, kendini geliştirmeye çalışıyordu. Duyarlı bir kişiliği, çoğu asosyal takılan zamane futbolcularından ayrı bir dünya görüşü vardı. Sergen'le birlikte oynayabileceğini kanıtlamış, çoğu takımın mumla aradığı lider oyuncu sinyalleri vermeye başlamıştı.
Cuma gecesi Ankara'da kötü oynuyordu. (Tayfur'un dışında kim iyi oynuyordu ki !) Bunu olağan karşılayabilirdim. Her futbolcu her zaman iyi oynamak gibi bir standart tutturamayabilirdi.
Tümer oyundan alındı. Kulübede maçın son dakikalarını izlerken Hüseyin'in golünden sonra yardımcı hakem Koray Gencerler'i kolundan çekip ofsayt gol iddiasını ifade etmesi (!), gol için biraz da kinaye ile sevinen eski takım arkadaşı Tolga'ya tekme savurması, benim yüzümü kızarttı... Hakemin gösterdiği kırmızı kart olaya yakıştı da, yaptıkları Tümer'e hiç yakışmadı.
Yine de onun aklına güveniyorum... Bu olaydan ders çıkarıp saha içindeki
Varlığını yeni bir konsepte bağlayabilir.
Yoksa yanılıyor muyum ?

Merkez Hakem Komitesi, geçen hafta yaptığı hakem atamalarıyla yangına adeta körükle koştu.
Ankaragücü - Beşiktaş maçında zoraki FIFA kokartlı Bülent Uzun'u görevlendirmek akıl almaz bir hataydı. Uzun, Beşiktaş futbol takımının içinde bulunduğu psikolojik ortamı kendince değerlendirirken büyük yanlışlar yaptı. Yılmaz, İsmet, Tolga ve Erhan Albayrak'ın peşpeşe gelen sertliklerinde kart yerine nasihatı seçti. Oyunun kontrolunu kaybetti. Sonradan gösterdiği kartlarla da sertliği önleyemedi. İbrahim'in Özgür tarafından çekilerek düşürülmesine penaltı vermemesi, sadece kendine değil, MHK'ya duyulan güvensizliği de artttırdı. Bülent Uzun problematik bir hakem. Geçmişte Trabzon'da, İstanbul'da ve Anadolu'da yönettiği maçlar, yoğun tartışmalar yarattı. En önemli özelliği, maçın sonucu üzerinde etkili hatalar yapması.
Elazığ'da Zafer Önder İpek'in de kartsız maç yönetme ısrarı, Fenerbahçe'nin kollandığı gibi yanlış bir izlenime neden oldu.
MHK, bundan sonraki atamalarında daha formda ve kişilikli hakemler görevlendirmeli... Yanlışta ısrarın yararı yok!





SPOR


SON SAMURAY İLHAN MANSIZ
At yarışları
Avrupa Ligleri
BASKETBOL PANORAMA
İKİNCİ LİG PUAN DURUMU
Hido'nun zaferi
Yeşilyurt zirvede
Luce'ye 'sus' emri!
Daum ezberletti
Canaydın'dan sürpriz atak
Avni Aker paniği
İlk bilet Gençler'in: 2-0
Kriz kapının eşiğinde
Haber turu...
Gençler doğru yolda
Beyaz yolda yürümek