Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     Şimdi hem doğru oturalım, hem doğru konuşalım. Ligin zirvesindeki sonlanma, Beşiktaş'ın vicdanlarda da genel kabul ve takdir gören şampiyonluğu ile söylentilerden, çirkinliklerden arınmış durumda. Herkes zirve takımlarının başarısını ya da başarısızlığını farklı biçimde analiz edebilir. Bu görüşlerin hepsi de tartışmaya ve saygıya değer.
     Ama hakça soralım şimdi: Ligin dibindekiler (düşenler ve kurtulanlar) için aynı gönül ferahlığına sahip miyiz?
     Vicdanlar rahat mı?
     Herşey sporun ruhuna uygun mu yaşandı?
     Bu iki soruya da "evet" yanıtı verme olanağı yoktur.
     Lig bitmiştir, ama "kanama" devam etmektedir.
     
     Diyarbakırspor - Elazığspor, Bursaspor - Gençlerbirliği, İstanbulspor - Altay maçları, futbola gönül vermiş herkesin yüreğini titretecek garipliklerle doludur.
     Gole giden rakibini - sözüm ona - takip eden, ama tam müdahale sırasında - nasılsa - düşüp kıç üstü oturan - ve kalkamayan - futbolcular... Bile bile gol yemek için yapabilecek her türlü yanlışı yapan kaleciler... Yarım asra yaklaşan lig tarihinde beşinci şampiyon takım ünvanını kazanmak için zirveyi zorlayıp oynadığı futbolla göz kamaştıran, sonra da yolunu kaybeden bir takımın yenilmesi için sahaya sürülmüş yedekler... Adam başına 12 milyara kadar teşvik primi vaadiyle direnç kazandırılan evsahibi ve bir gol atabilmek için canı pahasına uğraşıp beceremeyen, aklını kaybetme noktasına gelen genç futbolcular... Sahaya girip oyunu bozmaya çalışan kurnaz görevliler...
     Bu rezilliklerin fazlası var, eksiği yok...
     İşe tabanca - tehdit karşılığı iddialarıda dilden dile dolaşıyor.
     
     Korkarım ki bu rezillikler hep yapanın yanına kar kalacak... Arsız gülümsemelerle susacaklar... Biraz daha zaman geçsin, kulüplerini kurtarmak için ne yiğitlikler (!) yaptıklarını övünerek anlatacaklar.
     Türkiye Futbol Federasyonu, bu rezillikler için hala harekete geçip bir soruşturma başlatmış değil... Sevgili Başkan Ulusoy, "Bana delil getirin arkadaş" diyor... O delillerin asla gelmeyeceğini biliyor.
     Biz de gerçekleri görüyoruz. Eli - kolu bağlı, rezil bir çaresizlikle seyrediyoruz.
     Hayır bu rezillik sürgit devam edemez.
     Dün olup bitenlerden yarına bir ders çıkaramayacaksak, spor adamı, yönetici hakem antrenör, sporcu ve gazeteci olarak biz hiçbir işe yaramıyoruz demektir. Rezil senaryoların aptal figüranlığı hiçbirimize onur kazandırmaz.
     
     Bu rezilliği önlemek için çare var... Bunun adı: Play Out! düşecekleri belirleme yada dışlama organizasyonu...
     Türlü türlü formatı var... Örneğin sonuncu takımı doğrudan düşürüp, ikinci lige gidecek ikinci ve üçüncü takımı, 14, 15, 16 ve 17. takımların katılacağı tarafsız sahada, güvenli ortamda düzenlenecek bir eliminasyonla belirleme...
     Bir başka formül de İkinci Lig A Grubu'ndan şampiyonu, doğrudan Süper Lige yükselterek 2, 3, 4, 5. takımları Süper Lig'in 14, 15, 16, 17. takımları ile oynatıp kazananlara yolu açmak olabilir.
     Akıl için yol bir, çözüm sınırsızdır...
     Haydi cesaretle düşünelim, sorumlulukla karar verip uygulayalım...
     Ya da sonsuz rezillikte hep beraber boğulalım!
     
     Bratislava'daki maçtan sonra Rüştü Reçber ile konuştuk.. .Bir ara Daum ile ilgili görüşlerini soran arkadaşlara verdiği yanıt, dikkatimi çekti: "Fenerbahçe'ye hayırlı olsun!"
     Kendini dışarı alarak... Ya da Fenerbahçe'yi kendinden başka bir yere koyarak Daum ile birlikte olmayacağından emin bir ses tonuyla konuşuyordu...Başka türlüsü olsa, en azından "Hocamız kaliteli bir hoca" diye söze başlar, devam ederdi...
     Cumartesi günü Barcelona kongresinden hemen sonra yolunun belirleneceğini söyledi...
     
     B planı hazır
     Barcelona... Olmazsa, Fransa! B Planı da hazırdı...
     Rüştü'yü klasından, kendine olan güveninden, başarısından ve efendiliğinden dolayı sever, takdir ederim... Sessiz, onurlu ve unutmayan bir duruşu vardır. Herhalde o duruş, küskünlüklerini ve kırgınlıklarını gemlemiş, kendisine ekmeğini dışarıda arama iradesini kazandırmıştır.
     Güle güle Rüştü... Nihat'ın gol atması, senin de gol kurtarman için bakacağız Avrupa'ya!
     
     Euro 2004 elemelerinde keskin Slovakya virajını çok kolay bir dönüşle atlattık.
     Şimdi kendi evimizde daha keskin bir viraja giriyoruz: FYROM... Yani Makedonya...
     Avrupa'nın en tuhaf ulusal takımlarından biri ile karşı karşıyayız...
     Makedonlar, kendi evlerinde kuzu gibi sessiz ve sakinler... Orada maç kazanmak hiç de zor değil... Doğal bir sonuç... Milli Takımımızdan sonra Slovaklar da, Makedonları yendiler.
     Asıl zorluk, onları kendi evimizde ağırlamak. Makedonya Milli Takımı, oyuna inanılmaz bir hırsla asılıyor. Bitiş düdüğü çalana kadar oyundan kopmuyorlar... İngiltere ile 2 - 2 berabere kaldıkları maç bunun en önemli belgesi. Şakiri'nin doğrudan kornerden attığı gol, Trojanov'un İngiliz savunmacılarının telaşından ayağına gelen topu ağlara göndermesi hala hatırlarımızda.
     
     Bursa'yı unutmayalım
     Bursa'daki Dünya Kupası eleme maçında 3 - 3 'lük gol düellosunda nasıl saç - baş yolduğumuzu da unutmayalım...
     İnatçı ve uyanık rakibi yenmenin yolunu mutlaka düşünmüştür Şenol Güneş... Okan ve Yıldıray'ın yokluğunda herhalde gol üretecek alternatifleri daha da çoğalmıştır umarız.
     Bugünkü maçın hem savunmamız üzerinde ağır bir baskı oluşturacağını, hem de forvetlerimizi zorlayacağını düşünüyoruz. Sanırım anahtar yine orta alanda... Oradan fırlayacak hesapta olmayan bir golcü Makedonya savunmasını teslim alabilir.
     Gidip görelim...
     İnönü stadı'ndaki maç çok önemli... Milli Takım'ın tribün desteğine de ihtiyacı var... Stada koşalım... Televizyon tembelliğinden vazgeçelim!
     
     
     


SPOR


BUGÜN AT, YARIN YAT
At yarışları
Avrupa Ligleri
POTADA FİNALİN FİNALİ
2. LİG puan durumu
SPURS'UN DİRİLİŞİ
Kartal yakın markaja aldı
ŞEYTAN ÜÇGENİ
YUMUŞAK GEÇİŞ
Amoah'ta uçurum var
Ümitler'in bileği bükülmüyor: 3-0
Nihat sürprizi
FEDERASYON AYIP ETTİ!..
Haber turu...
İşte bir Ül - Ef hikayesi
Bitsin bu rezillik!